In your pocket Çeviri Türkçe
1,768 parallel translation
Do you have something in your pocket?
Cebinde bir şey mi var?
I looked into it. Royalty checks burning a hole in your pocket, McGee?
Telif hakkından iyi para kazandın sanırım McGee.
- What's that in your pocket, then? - What?
- O zaman cebinizdeki şey ne?
- Look in your pocket.
- Peki sen kimsin? - Cebine bak.
Take a couple. Put them in your pocket.
Şu ikisini de al, cebine koy.
This guy gave me some rat meat in exchange for putting that in your pocket and the pocket of the guy you were set to fight.
Herifin biri o notu senin ve kavga ettiğin adamın cebine koymam karşılığında bana fare eti verdi
Then why do you keep it in your pocket?
O halde neden cebinde saklıyorsun?
This was in your pocket.
Bu senin cebindeydi.
Not Unless You've Got $ 100,000 In Your Pocket.
Cebinde yüz bin doların yoksa, yok.
On this fight, it's sufficient to put some groceries money in your pocket.
Bu dövüş sayesinde çok para kazanabilirsin.
You can hold this. Even keep it in your pocket.
Bunu tutabilsin, cebine de koyabilirsin.
And before you know it, he's in your pocket.
Ve sen farkına varmadan keseni boşaltır.
And you don't have to dip in your pocket for a thing, zip, zilch, not a crouton.
Ve cebinden hiç harcama yapmayacaksın bir kuruş bile.
It's all good. You got a little money in your pocket, nothing wrong with that.
Sorun yok, cebinde biraz paranın olması kötü bir şey değil.
When the cops investigate pockets, - - I had the 1500 in your pocket.
Ben onlarin ceplerine biraz para vardi ve ne zaman onlar beni arama
You put your balls in your pocket. And you, fellow officers, a little courtesy for a fellow professional, you know?
Sinirlerine hakim ol ve siz, polis yoldaşlar profesyonel bir yoldaşımıza biraz nezaket gösterseniz nasıl olur?
You must have three addresses in your pocket.
Cebinde üç tane adres olmalı.
Just put it in your pocket.
Koy cebine.
You have Lada keys in your pocket.
Cebinde Lada anahtarları var.
You've got money in your pocket.
Cebinde paran da var.
You put your hand back in your pocket after you fired the weapon.
Silahı ateşledikten sonra elini cebine soktun.
With food still in your pocket, Pearce butchered the boy.
Ceplerinde yiyecek olduğu halde ; Pearce oğlanı doğradı.
It's in your pocket.
Yüzük cebinde!
Don't put it in your pocket, gimme the piece!
Cebine koyma, Ver şu parçayı bana!
You might as well cut a hole in your pocket.
Sen herhalde cebine de delik açmışsındır.
Put it in your pocket.
Koydum cebime.
Do you have food in your pocket?
Cebinizde yiyecek mi var?
And I bet you beat him because you had the winning pork bun in your pocket.
Ve sizin onu yeneceğinize bahse girdim, çünkü sizin cebinizde kazanan domuz çöreği vardı.
Please step out of the circle and put your left hand in your pocket.
Lütfen dairenin dışına çıkın ve sol elinizi cebinize sokun.
Put your hand in your pocket. Put your hand in your pocket.
Ellerini cebine koy.
Put your hand in your pocket, in your robe pocket.
Ellerini cebine koy, bornozun cebine.
What is there in your pocket?
Cebinde ne var senin?
What's in your pocket?
Cebinde ne var?
But you gotta walk around with the police report in your pocket.
Ama cebinizde polis raporunu taşımalısınız.
Once people understand that climate protection puts money in your pocket because you don't have to buy fuel, political resistance is going to melt faster than glaciers.
İnsanlar iklim korumanın paramızı da korumak anlamına geldiğini farkettiklerinde, o kadar yakıt almak zorunda kalmayacak, siyasi karşıt görüşler de buzullardan daha hızlı eriyecek.
You can feel small in your pocket and fuck in the ass.
Cebimdeki bozukluklar da hisseder senin gibi.
Then why was your name and address on a piece of paper in his pocket?
O halde neden sizin adınız ve adresiniz cebinden çıkan bir parça kağıtta yazılıydı?
And, Lieutenant? Why did he have your business card in his pocket?
Ayrıca Komiser, neden cebinde senin kartvizitin vardı?
I want to hold your hand through every air pocket in life.
Hayatta her an Ellerine tutmak isterim
- Just look in your vest pocket.
- Sadece yeleğinin cebine bak.
Nowadays... even your run of the mill IT-guy has 30 billion in pocket change.
Şimdiki dandik çete patronlarında bile 30 milyar yen bulunmakta.
The photo... in your chest pocket.
Fotoğraf... Ceketinin cebindeki.
She had your address in her pocket, but there wano other I.D.
Cebinde sizin adresiniz vardı, fakat başka hiç bir belge bulamadık.
What are they doing in your bloody pocket?
Senin lanet ceplerinde ne arıyorlar?
How about I put a story in your hip pocket?
Peki senin mutsuz cebine bir hikaye koymama ne dersin?
Killing civilians, they can excuse, but you put your hands in their pocket, and suddenly J R's a lot less forgiving.
Sivilleri öldürmek mazur görülebilir, ama elini ceplerine daldırırsan bir anda JR daha az affedici olur.
You had a row of red butterfly clips in your hair, short jean jacket and the right pocket was ripped because you always used to shove your fist in there when you got nervous.
Saçında parıltılı kırmızı renk Kelebek tokaları vardı, Kısa kot ceket ve sağ cebi yırtılmıştı Çünkü gergin olduğunda her zaman Yumruğunu hep oraya dayarsın.
Put those in your back pocket.
Bunlar arka cebine koy.
Here's a fun fact you may not know. I felt your hand in my pocket when you swiped that motel receipt.
En eğlenceli kısmı sen bilmiyor olabilirsin seni otel fişini almak için cebime elini soktuğun andı.
It's the same sweatshirt that you're wearing in this picture I took from your lookit page, right down to the tear in the left-hand pocket. And if I find your dna on this, darren, you're looking at murder in the first degree with special circumstances, which carries with it the death penalty!
Looklt sayfandaki fotoğrafta giydiğin sol cebinin sağ alt tarafı yırtık olan sweatshirtle aynı ve onun üzerinde DNA'nı bulursam, Darren özel koşullarla birlikte birinci derece cinayetten ölüm cezası alacak gibi görünüyorsun.
And since these poor folks died of radiation poisoning, and one of them had your address in his pocket...
Bu zavallıcıklar radyasyon zehirlenmesinden öldü ve birinin üzerinden senin adresin çıktı.
in your mouth 17
in your dreams 215
in your 51
in your hands 23
in your heart 60
in your own time 47
in your house 29
in your face 181
in your own words 44
in your absence 21
in your dreams 215
in your 51
in your hands 23
in your heart 60
in your own time 47
in your house 29
in your face 181
in your own words 44
in your absence 21