In your own time Çeviri Türkçe
249 parallel translation
You can recite it after office hours in your own time.
Ama iş saati dışında kendi zamanınızda okuyun lütfen.
I'd make you a legend in your own time.
Sizi zamanınızın en büyük efsanesi yapabilirim.
You'll make your own adjustment in your own way... in your own time.
Kendi zevkiniz ve zamanınız doğrultusunda istediğiniz düzenlemeleri yaparsınız.
Can do your own thing in your own time.
İşinde, zamanın da sana ait.
- I've been wrestling with Plato. What you do in your own time, Padre, is written on the wall in the vestry.
Boş zamanlarda ne yapacağınız yönetim odasında yazılı.
Thallus, please discuss your personal problems in your own time.
Thallus, lütfen özel sorunlarınızı başka zaman konuşun.
- You're a legend in your own time. - Oh!
Sen kendi zamanının bir efsanesisin.
You're a legend in your own time, Mr. Baskin.
Kendi alanınızda bir efsanesiniz. Hayır.
In your own time, if you won't know.
Hazır olduğunda söyle.
Load and fire in your own time.
Hazır olduğunuzda doldurup ateş edin.
Why don't you fight your battles in your own time, Bishop?
Savaşlarını neden kendi zamanında yapmıyorsun, Bishop?
And whatever you do in your own time is...
Ve kendi zamanında ne yaparsan yap...
In your own time.
Boş zamanında.
And, when the time's right, and not before, you know, it's very much in your own time, come back to me if that's what you want.
Ve kendini hazır hissettiğinde... ama daha öncesinde değil, eğer hala istiyorsan buraya gelirsin ve işlemlere devam ederiz.
And I want Ross here to sell me this. In your own time.
Ross'un bana bu dergiyi satmasını istiyorum.
- In your own time.
- Sizin zamanınızda.
Paul needs to relax a bit. In your own time then.
Paul'ün biraz sakinleşmeye ihtiyacı var.
Yes, well, catch up in your own time, girlie.
Evet tabi ama zamanında işe de gelmek gerekiyor, erotik.
If you take time out from being a tycoon in big business and spend more time getting to know your own son, you'll realize...
Bir kodaman olmaya harcadığınız vakitten birazını oğlunuzu tanımak... için ayırsanız, göreceksiniz ki...
You would be out in the open most of the time on your own.
Vaktinin çoğunu yalnız başına geçireceksin.
In no time at all, you'll have a big place of your own.
kendi büyük bir yere sahip olacaksın.
If any of you are not convinced that you have a Tingler of your own... the next time you're frightened in the dark, don't scream.
Eğer herhangi biriniz, içinde bulunan Ürperteç'e inanmadıysa gelecek sefer karanlıkta korktuğunda, çığlık atmasın.
Mr. Blaisdell, I'd like your help more than anything in the world, but it's time this town stood on its own.
Bay.Blaisdell, şu an her zamankinden çok yardımınıza ihtiyacım var, ama artık kasabanın ayakta durma zamanı geldi.
Tell me in your own words, when was the last time you saw Sergeant Rutledge?
Kendi sözcüklerinizle anlatın, Çavuş Rutledge'ı en son ne zaman gördünüz?
Last time you knocked off a dame, it was in your own house.
Son keresinde hatunu evinde öldürmüştün.
In time, you'll perfect your own style.
Zamanla, kendi stilinizi mükemmelleştireceksiniz.
Next time, stay in your own country!
Bir daha ki sefere ülkende kal!
So you can waste your time with some fancy joker who'll have the skirt off you and make you sick in your own guts.
Bırakayım da eteğini kaldırıp seni becerecek süslü bir soytarı ile zaman geçirebilesin öyle mi?
Some of you, at one time or another, may or may not have had a higher income, but you have never held a higher position of esteem... in the minds of the world or in your own self-satisfaction... than you now hold, knowing what you're doing... about your Father's business.
Bazılarınız şu ya da bu zamanlarda yüksek bir geliri olmuş ya da olmamış olabilir ama insanların zihninde ya da kişisel tatminiyetiniz için çok fazla saygınız hiçbir zaman olmadı. Ama Tanrı'ya hizmet etme konusunda ne yaptığınızı biliyorsunuz artık.
In addition to that, at the end of 20 weeks time, you're gonna love me like your own father.
Buna ek olarak 20 haftanın sonunda beni babanız gibi seveceksiniz.
Your tender care afterwards, your constant attentions and your ardent love which neither time nor difficulties can lessen. For me you neglect your parents and your country you give up your own position in life to be a servant of my father.
Beni sudan çekip çıkardıktan sonra gösterdiğiniz ilgi, ne zamanın ne de zorlukların zedelediği aşkınız, bu uğurda vatanınızı ve ailenizi gözden çıkarışınız, yerinizi ve itibarınızı kaybetmeniz ve babamın hizmetinde çalışmaya başlamanız...
'You can arrive without prior reservation,'because you can book retrospectively'in advance, as it were,'when you return to your own time.
Elbette ki bu imkansızdır. Rezervasyon yaptırmadan gelebilirsiniz, çünkü rezervasyonunuzu, kendi zamanınıza döndüğünüzde yaptırabilirsiniz.
'You just deposit one penny in a savings account in your own era,'and when you arrive at the End of Time,'the operation of compound interest'means that the fabulous cost of your meal has been paid for.
Kendi zamanınızda bir hesaba bir peni yatırıyorsunuz, ve Zaman'ın sonu geldiğinde, bileşik faiz sayesinde inanılmaz yemeğinizin parası ödenmiş oluyor.
" For a good time in the privacy of your own home, call Jackie :
" Kendi evinizin mahrem ortamında iyi vakit geçirmek için, Jackie'yi arayın...
In a little world of your own half the time. Not saying what's on your mind, moody.
Konuştuğun hiçbir şey bir sonrakini tutmuyor, çok değişkensin.
Miss Yang, in this time of chaos. You're here on your own.
Bayan Yang, bu kargaşa zamanında yalnız başınıza buradasınız.
Now you see the advantage of being a builder, he was able to fix up his own little hiding place without any confederate, save for that precious housekeeper of his, whom I should lose no time in adding to your bag, Inspector.
Kendi binanızı kendiniz inşa etmenizin faydası bu işte, kimsenin bilmediği gizli bir bölme yapabilirsiniz. Tabii ki kıymetli hizmetçisinin bundan haberi vardı ki o kadının da icabına bakacağına eminim başkomiser.
You are creatures from anti-Tentura, Therefore, I am obligated to send you to your point of departure, or send you back in time to the moment when you can decide your own fate.
Sizler, Tenture dışından canlılarsınız, ve sizi hareket noktanıza göndermeliyim.
What your brother is so delicately attempting to inquire, and let me, out of my own personal curiosity, is the degree to which you may have or... have not, at some point in time been dorked?
Kardeşinin nazik bir şekilde öğrenmeye uğraştığı ve benim, kişisel bir meraktan dolayı zamanın bir noktasında, hangi derecede olup olmadığı becerildin mi?
In any case, time won't matter there. You'll love me at your own pace.
Zaman içinde beni sevmeyi öğrenirsin ;
Go through it, in your own good time.
Ne zaman canınız isterse, bir gözden geçirin.
And if my programme can give him 500,000 people listening or three-quarters of a million people listening, I'll be delighted. OK, Professor, in your own time.
Bu saf inanışlar da haklı bir yanılsamayı ve normal bir insanı yolunda tutmak için efsaneci tacirlerinin sağladığı duygusal yönden etkili olan basitleştirmeleri gerektirir.
It's high time you started thinking about a family of your own, find some nice young fellow, get set up in life.
Senin de kanedi aileni kurmayı düşünmenin vaktin geldi. Hoş bir genç adam bul, ve de yerleşik bir hayata geç.
Uh, well, you can stay here, in your own home, as long as you like. Until such time as you want to move out on your own or with someone.
Burada, kendi evinde istediğin kadar kalabilirsin, ta ki sen kendi evine taşınmak isteyinceye kadar ya da başkasıyla taşınana kadar.
I appreciate your concern but I'll grieve in my own way, in my own time.
İlgine teşekkür ederim ama kendi bildiğim zamanda ve kendi bildiğim şekilde yasımı tutacağım.
Next time they tell you to say something in your own words say, Nik flak flarnee kloundo floo.
Bundan sonra sizden "kendi sözcüklerinizle" bir şey ifade etmenizi istediklerinde "hede hödö hebele hübele" deyin.
And you will tell to me all, in your own good time.
Zamanı gelince bana her şeyi söyleyeceksin.
I'm returning you to your own time to your previous coordinates in the delta Quadrant.
Sizi Delta çeyreğinden önceki koordinatlardaki kendi zamanınıza gönderiyorum.
Boy, you better take an interest in your own damn town... instead of wasting'your time worrying'about... Wernher von Braun and Cape Canaveral.
Evlat, Wernher von Braun ve Cape Canaveral hakkında endişelenerek vaktini harcayacağına... kendi şehrinde olanlarla ilgilensen daha iyi olur.
In the meantime, I'll write a new spell that will get you back to your own time.
Bu arada, ben de sizi zamanınıza döndürecek bir büyü yazarım.
Where you go back in time and kill your own grandfather thereby you totally negate your own existence? That's fucking trippy.
Zamanda yolculuk edip kendi büyükbabanı öldürmek böylece kendi varoluşunu tamamen mi yadsıyacaksın?
in your mouth 17
in your dreams 215
in your hands 23
in your 51
in your heart 60
in your face 181
in your house 29
in your own words 44
in your absence 21
in your room 49
in your dreams 215
in your hands 23
in your 51
in your heart 60
in your face 181
in your house 29
in your own words 44
in your absence 21
in your room 49