In your office Çeviri Türkçe
2,430 parallel translation
What's so important in there you have to put it in your office right now?
Hemen odana götürmeni gerektirecek kadar önemli ne var içinde?
Good. What's the password to your private files in your office?
Ofisindeki özel dosyalara giden bilgisayarın şifresi nedir?
Is that why there's no sign of him anywhere in your office, not even a picture?
Ofisinde, ona dair en ufak bir işaret dahi yok resmen bir resim bile yok.
No, there's someone waiting in your office.
Hayır, ofisinde biri seni bekliyor.
James, why don't we continue this in your office?
James, neden büronda devam etmiyoruz?
Resting comfortably in your office.
Senin ofisinde rahatça dinleniyor.
Richard, I took the liberty of waiting in your office.
Richard, ofisinde beklemeyi kendime uygun gördüm.
You're not in your office?
Ofisinde değilsin?
I'm sorry that I'm just, like, in your office like this.
Ofisinize bu şekilde girdiğim için özür dilerim.
In your office.
Ofisim de bekliyor.
Hey, could you vamp out right now? I'm not gonna do it in your office.
Vampirliğin ne durumda?
Did the defendant come to visit you in your office only days before her husband's death?
Sanık, eşinin ölümünden sadece bir kaç gün önce ofisinizde sizi görmeye geldi mi?
You keep a gun in your office?
Ofisinizde silah mı bulunduruyorsunuz?
Why is Neal in your office?
Neal neden ofisinde?
- You sleep in your office all the ti..
- Ofisinde sürekli uyuyorsun.
Here in this building. Out in the street, in your office.
Bu binada, Sokakta, senin ofisideler.
Someone in your office has been in regular communication with Sheridan.
Ofisinden biri Sheridan ile düzenli görüşüyormuş. - Çaresine bakarım.
Hey, do you have a mini fridge in your office where I can store my stomach medicine?
Ofisinde mide ilaçlarımı saklayabileceğim mini buzdolaplarından var mı?
( Roman ) Ben's in your office. ( Clicks )
Ben odana geliyor.
Can I store my stuff in your office?
Eşyalarımı ofisine koyabilir miyim?
Stay in your office!
Ofisinde kal!
Sir, there is a rather fetching lady waiting for you in your office.
Ofisinizde bekleyen alımlı bir hanımefendi var.
In your office, and the insurance company's lawyer...
Ofisinde, ve sigorta şirketi avukatı da...
Wait in your office.
Git ofisinde bekle..
You can't sleep in your office.
Ofisinde uyuyamazsın.
We found these, uh, in your office.
Bunları ofisinizde bulduk.
I don't work in your office.
Ofisinde çalışmıyorum.
You know, I always forget your office is in this building.
Senin ofisinin bu binada olduğunu hep unutuyorum.
Yvan, I don't like you losing your temper in my office.
Yvan, ofisimde kendini kaybetmenden hoşlanmıyorum.
The M.E.'s office puts your cigarette ash on Cal's arm.
Sigara külünüzü Cal'in kolunda bulduk.
You mentioned Catherine's been to your office regularly?
Catherine'in düzenli olarak ofisine geldiğini belirtmiştin.
Well, Castro's a damn dictator- - Hitler with a beard- - and you're gonna get rid of him in your first three months in office.
Castro lanet olası bir diktatör, Hitler'in sakallı hali ve sen ondan daha üçüncü ayında kurtulmuş olacaksın. Tebrikler.
Layla, I saw your painting today in the Danijel Vukojevic office.
Lejla, bugün Danijel Vukojeviç'in odasında senin resmini gördüm.
I'll be in your father's office.
Babanın ofisinde olacağım.
Some cases of wine arrived for you this morning, they're in my office. Couldn't do me a favour and run them up to my flat for me, could you? Take a case for you and your missus, yeah?
Ofisimde ne yaptığını biliyorum
Now, if you're really a man of honor, you will honor your marital contract by coming in to my office and speaking with your wife.
Eğer gerçekten onurlu bir adamsan ofisime gelerek ve karınla Konuşarak evlilik sözleşmeni onurlandırabilirsin.
My man in the warden's office says they gonna be putting your ass back in general next week.
Müdürün ofisindeki adamım diyor ki ; gelecek hafta kıçını tekrar genel bloğa koyacaklarmış.
But your office, the role for which God chose you, you cannot fail in that.
Ama bulunduğunuz makamda, tanrı size bir rol biçti ve bu görevde başarısız olmayacaksınız.
David... your brothers want a word with you in the office.
David kardeşlerin seninle ofiste konuşmak istiyor.
Your Honor, some new evidence came in to our office this morning - - fingerprints on an upstairs bedroom door matching Simone Winters, the same bedroom door containing the stolen necklace.
Sayın Hakim, bu sabah ofisimize yeni deliller ulaştı. Üst kattaki yatak odasına ait kapıda Simone Winter'la uyuşan parmak izleri. Çalınan kolyenin içinde bulunduğu oda.
You know, if you'll just step into the back office, we will have you on the road in your brand-new car in no time. Can I see the engine?
İsterseniz arka ofise geçelim de siz de bir an önce yeni arabanıza kavuşun.
Perhaps you'd care to give your statement in your old office.
Bu curcunada nasıl yaşıyorsunuz bilmem. Belki ifadeni eski odanda vermek istersin Dedektif?
My apologies. But in my current state... I couldn't make it to your office.
Özür dilerim ama ne yazık ki büronuza gelebilecek durumda değildim.
You spend all night with another woman, you attended a business meeting in the morning, went to your lawyer's office, and then y h had a stroke.
Tüm geceyi başka bir kadınla geçirdin sabahleyin bir iş toplantısına katıldın avukatının ofisine gittin ve ardından inme indi.
You left your phone in my office.
Telefonunu büromda unutmuşsun.
Without a leader, your father's empire is just an empty office building in Moscow.
Başı olmadan babanın imparatorluğu Moskova'daki bir ofisten ibaret olacak.
They cleaned out your office and there is $ 50,000 in my bank account.
Senin ofisini temizlediler. Ve banka hesabımda 50,000 dolar var.
You left this in your father's office.
Bunu da babanızın ofisinde unutmuşsunuz.
Next time you're in your little office. With its fluorescent lighting. And vertical blinds.
Bir daha ki sefere küçük ofisindeyken, florsan ışığında, dikey perdelerle, ve saatlerce.
Erin Hannon... Come on up here to receive your cutest redhead in the office award!
Erin Hannon ofisin en hos kizili ödülünü almak için lütfen sahneye gel.
Well, Rajiv, I may have saved your job, but you slapped someone in the office.
Rajiv, işini kurtarmış olabilirim ama, ofisten birini tokatladın.
in your mouth 17
in your dreams 215
in your hands 23
in your 51
in your heart 60
in your own time 47
in your face 181
in your house 29
in your own words 44
in your absence 21
in your dreams 215
in your hands 23
in your 51
in your heart 60
in your own time 47
in your face 181
in your house 29
in your own words 44
in your absence 21