Line two Çeviri Türkçe
900 parallel translation
Colonel, Executive Council on line two.
Albay, yönetim kurulu ikinci hatta.
- George, line two.
- George, 2. hat.
Line two, George.
2. hat, George.
Mr. Dahlberg is on line two.
Bay Dahlberg ikinci hatta.
Gene, it's her. Line two.
Gene, o arıyor. 2. hatta.
Information, they make you wait in line two hours.
Bilgi ; seni sırada iki saat bekletirler.
- Everyone gets two issues. - Get back in line!
- Herkes iki kere yemek alabilir.
To lead up to it ordinarily, the shortest distance between two points is a straight line.
Sonuca ulaşmak için aslında iki nokta arasındaki en kısa mesafe doğru çizgidir.
It seems Yale was playing Princeton one day... and with the ball on Princeton's two yard line, Yale fumbled.
Bir gün Princeton, Yale ile karşılaşıyormuş... Princeton'un yarı sahasına çok az kala Yale topu kaybetmiş.
No chain of forts or deep-flowing river or mountain range but a line drawn by men upon a map nearly a century ago accepted with a handshake and kept ever since a boundary which divides two nations yet marks their friendly meeting ground
Kale zincirleri, ya da derinden akan nehir, ya da sıra dağlar yok Ama bir çizgi, yüz yıl kadar önce insan tarafından haritaya çizilmiş el sıkışılarak kabul edilmiş ve o günden beri korunmuş iki toplumu bölen bir sınır, dostça yapılan toplantıların zeminini oluşturan,
Two people are gonna ride to the end of the line, all right.
İki kişi beraber yolun sonuna kadar gidecek.
Besides, in such ceremonies, the line of sight is the shortest distance between two points.
Zaten bu gibi seremonilerde nişan çizgisi, iki nokta arasındaki en kısa mesafedir.
Nobody's gonna read a little two-line ad like your mother ran in the paper.
Hiç kimse annenin gazeteye verdiği gibi iki satırlık küçük bir ilanı okumaz.
He was off the line for two weeks getting a new set made.
Yeni diş yaptırmak için iki hafta izne çıkarıldı.
Two universities and you can't find the words to say you were out of line?
İki okul bitirdin, yoldan çıktığını söyleyecek söz bulamıyor musun?
Sum up in a line or two your conversation of the other day.
Ertesi gün yapacağınız konuşmayı bir ya da iki satırda özetleyin.
Give me a three column lead with two line bank on that raid.
Bu baskınla ilgili üç sütun haber istiyorum.
Nothing but break up a play on the two-yard line.
Son an golümü mahvetmekten başka hiçbir şey.
Two from the main line.
yoldan geçen iki kişi.
Across two mountain ranges - and one front line.
İki dağ sırasının karşısında, ve bir sınır hattı.
About the other night... I guess I did get out of line a foot or two.
Sanırım geçen gece çizgiyi biraz aştım.
- Cousin Henry won't mind us being one day late... but he'll draw the line at two. - I can't leave you here, Robert.
- Seni burada bırakamam.
It was the weight of the fish and he let the line slip down, down, down unrolling off the first of the two reserve coils.
Hissettiği, balığın ağırlığıydı. İki yedek bobini de açarak misinasını daha derine saldı.
Boy, bring that two and a half inch line over here and put it through that window.
Hay Allah, altı santimetrelik hortumu şuraya getirin ve pencereden içeri sokun.
Lieutenant, have two men reactivate the line with headquarters.
Teğmen, karargâha olan bağlantıyı yeniden sağlamak için iki adam al.
They're gonna line us up against the wall and... The cops will find two dead dames and take us to the morgue and when they undress us, I'll die of shame.
Bizi duvarın önünde sıraya dizecekler polisler iki ölüyü, kadınlar morguna götürecek ve soyduklarında utançtan öleceğim.
You're a dealer in books and two-cent fines and pamphlets and closed stacks and the musty insides of a language factory that spews out meaningless words on an assembly line - words, mr.
Sen, kitap, iki paralık broşür ve kâğıtlar dağıtan birisin. Kapaklı kitap dolaplarınla, üretim bandına sözcükler kusan, küf kokan bir dil fabrikasının işçisisin.
We once had a runner back at the village who used to stop a minute or two on the touch line to show what he thought of the slow coaches behind.
Eskiden köyde bir koşucu vardı,.. ... varış çizgisine varınca bir iki dakika bekler arkasından gelenlere nispet yapardı.
right here. line up on these two.
Sen, bir de sen, buraya gelin... diğerleri onların arkasına geçsin.
Keep two men on the line all night.
İki adamın bütün gece nöbette olsun.
174 seems a line or two shorter than the other two.
174 diğerlerinden bir veya iki satır kısa gibi.
This one is shorter, a line or two less typing.
Bu diğerlerinden daha kısa, bir veya iki satır az yazılmış.
Line up in columns of two.
İkişerli sıra olun.
There were these two girls in the chorus line.
Bu iki kız da korodaydı.
Take the order that everyone should move from the two back fortresses to the front line.
Söyle, herkes arkadaki iki kaleden ön cepheye hareket etsin.
Line them up. ... Two, three, four...
Bir, iki, üç, dört...
They'd be damn glad to have two less in line.
Sıradan iki kişinin eksilmesine çok sevineceklerdir.
Why does he say "just" two if we gotta get in line?
Sıraya gireceksek neden "sadece iki mi" diye soruyor?
On the two-yard line!
Hem de iki yard çizgisinde.
On the two-yard line.
Komik!
Death benefits, line up at tables one and two.
Ölüm parası için birinci ve ikinci masada sıraya girin.
That autumn of 1944, the Allies in the west had closed up to the German border along a 1,000-mile front, and had even penetrated the Siegfried line in one or two places.
Müttefikler, 1944 sonbaharında 1.600 kilometrelik hat boyunca yayılarak Alman sınırına dayanmış hattâ birkaç noktadan Siegfried hattına girmişlerdi.
Anderson's ninth tackle, he has two behind the line of scrimmage.
Anderson'ın dokuzuncu çalımı. Çatışma hattının gerisinde iki rakibi var.
Wilhelm Knauer. He's dropped for a two-yard loss on the 29-yard line.
Wilhelm Knauer. 29 yarda çizgisinde iki yardalık kayıp için düşürüldü.
Guards'ball, third and two on their own 37-yard line.
Gardiyanların topu, kendi 37 yarda çizgilerinde ikinci ve üçüncü.
The two were... Four and a half minutes later, the Endeavor crosses the finish line, and King captures the true spirit of her defeat. ANNOUNCER 2 :
Bu iki zanlı... 2.
Corporal said Humboldt's only two days up the line. Something funny's goin'on.
Artık sıkılmaya başladım.
... as two workers on the assembly line... where each is at the same time the copy and the original of the other.
... montaj yapan iki işçinin durumu gibi... her biri aynı zamanda birbirinin kopyası ve aslı durumunda.
There were two of them there didn't write a line.
İki tanesi oradaydı ve tek satır bile yazmadılar.
Two corpses show up on the coast line
SAHİLDE İKİ CESET BULUNDU
Hey, uh, now, in line with those kinds of words, words that are dirty sometimes, and not dirty sometimes, those are the ones that got you in trouble as a kid, cause you noticed that they had two meanings and you began
Şimdi bazen ayıp olan bazen de olmayan bu kelimeler küçükken başınızı belaya sokan kelimelerdir.
two hours later 53
two and a half men 29
two hours 343
two hours ago 92
two weeks later 82
two weeks ago 326
two months later 53
two years later 88
two years ago 477
two months ago 182
two and a half men 29
two hours 343
two hours ago 92
two weeks later 82
two weeks ago 326
two months later 53
two years later 88
two years ago 477
two months ago 182
two hearts 28
two beers 79
two more 130
two days ago 368
two o'clock 76
two arms 16
two seconds 191
two thousand dollars 17
two hands 45
two years 509
two beers 79
two more 130
two days ago 368
two o'clock 76
two arms 16
two seconds 191
two thousand dollars 17
two hands 45
two years 509
two and a half 63
two people 83
two minutes 637
two thousand 72
two weeks 445
two men 105
two brothers 30
two sugars 100
two things 153
two words 186
two people 83
two minutes 637
two thousand 72
two weeks 445
two men 105
two brothers 30
two sugars 100
two things 153
two words 186