Not a soul Çeviri Türkçe
614 parallel translation
Not a soul.
Kimse yok.
Not a soul in sight.
Görünürde hiç kimse yok.
In another month, not a soul will mourn for you.
Bir ay sonra, senin için yas tutacak bir kişi bile olmayacak.
Not a soul had the smallest suspicion.
Kimsenin en ufak bir şüphesi yoktu.
Not a soul comes through this post that doesn't ask it, huskies and all.
Bunu görüp de o soruyu sormayan hiç kimse çıkmadı.
I've seen nobody, absolutely not a soul in our set, since the boat stopped running.
Gemi seferi durduğundan beri bizim takımdan bir kişiyi bile görmedim.
- Then... Not a soul.
- Sonra... kimseyi göremedim.
Not a soul.
Bir can değil.
- Not a soul around for miles.
- Etrafta kimse olmaz.
Not a soul.
- Tek bir kişiye bile.
Oh, pigeon, not a soul anywhere.
Güvercinim, çevrede kimse yok.
- Not a soul.
- Yok.
Not a soul in sight.
Görünürde tek bir kişi bile yoktu.
- Not a soul, Mr. Hunter.
- Tek bir kişi bile yok, Bay Hunter.
There's not a soul around.
Etrafta kimse yok.
Not a soul around.
Tek bir kişi bile yok.
- Not a soul.
- Cin bile yoktu.
Not a soul behind the hearse.
Ne de cenaze arabasının ardından gelen biri.
- Not a soul.
- Kimsesizim.
No, not a soul.
Hayır, hiçkimse gelmedi.
Not a soul.
Kimse yoktu.
No, not a soul.
Hayır, kimseyle karşılaşmadım.
Not a soul?
Tek bir kişi bile mi?
Not a soul
Hiç kimseyi
Not a soul.
Hiç kimse.
309, 307, 305, 303... chandeliers, chandeliers, pearls, mirrors... corridors with not a soul in sight.
309, 307, 305, 303... avizeler, avizeler... inciler, aynalar... görünürde kimsenin olmadığı koridorlar.
No, not a soul came here.
Hayır, hiç kimse gelmedi.
So not a soul is in darkness, or done with even in the grave.
Ruhumuz karanlıkta kalmasın diye. Bu, mezara girince bile devam eder.
Not a soul in sight.
Görünürde hiçkimse yoktu.
Not a soul turned up.
Bir tek ruh bile dine dönmedi.
Not a living soul on board! "
Gemide canlı yok! "
God will not damn a lunatic's soul.
Tanrı bir delinin ruhuna lanet etmez.
lm not exactly irreligious but... being a physician I sometimes wonder how a man like you can locate a soul and, having located it, diagnose its condition as rotten.
Tam olarak inançsız biri sayılmam, ama bir hekim olarak, nasıl oluyor da sizin gibi biri, insan ruhunu sezebiliyor ve onun sezdikten sonra çürüdüğünü söyleyebiliyor merak ediyorum doğrusu.
- Not a word of this to a soul.
- Bundan tek kişiye bahsetme.
We didn't tell a soul, not even Papa.
Kimseye söylemedik, babama bile.
- You must promise not to tell a soul.
- Kimseye söylemeyeceğinize söz verin.
Not Dr. Browns nor Dr. Jaquith. I won't tell a single living soul.
Ne Doktor Browns'a, ne de Doktor Jaquith'e, yaşayan kimseye tek kelime etmem.
I have no wish to be a sweet old soul, no wish to be anything but what I am a disagreeable person who does not intend to let his sister run off with the first cockshaw Yankee who makes her posies jump.
Tatlı, yaşlı bir ruh olmak istemiyorum, kızkardeşinin, buketlerini zıplatan ilk cockshaw Yankiyle gitmesine izin vermeyi planlamayan sıkıcı bir kişi olmaktan başka bir şey olmak istemiyorum.
Look there's not been a soul here in a couple of hundred years.
Bakın bir kaç yüzyıldır burada bir canlı bulunmamış.
One day, we shall be awakened with suffering and dismay to the realization that the soul is not a superstition nor the spirit of man a material substance that can be viewed under a microscope.
" Bir gün uyanacağız acı ve dehşetle. Fark edeceğiz ki ruh bir batıl inanç değil, bir insanın ruhu mikroskopla inceleyebildiğimiz bir madde değil.
The soul is not an illusion. It is a terrible reality.
O korkunç bir gerçek.
I do not set my life at a pin's fee and for my soul, what can it do to that, being a thing immortal as itself?
Hayatım bir toplu iğne bile etmez gözümde. Ruhumsa, ölümsüzdür madem onunki gibi, ne yapabilir ruhuma?
We are gathered here not only to pay homage to a great musician but to remind ourselves of the goodness in the soul of this man Art Hazzard and to meditate upon the unselfish spirit of generosity which was his.
Burada yalnızca büyük bir müzisyene saygımızı göstermek için değil bu adamın ruhundaki iyiliği kendimize hatırlatmak için de toplandık, o... #... Art Hazzard... #... cömert, bencillikten uzak karakteri üzerinde derin derin düşünmek için... #... burada toplandık.
I'm not very experienced, but I always recognize the tone that gives away a deeply wounded soul.
Çok tecrübeli değilim... ancak derinden yaralı ruhlara hediye edilen sesi her zaman tanırım.
- Not a living soul.
Hiç kimseye.
Not a living soul left.
Tek biri bile kurtulamamış.
Don't worry, I'm not going to change my book, and I won't tell a soul.
Endişe etmeyin, kitabımı değiştirmeyeceğim. Kimseye söylemem.
Not a blinking soul.
Bir gölge bile görmedim.
Now, once upon a time, you boys mined enough gold to keep body and soul alive, but not lately.
Bir zamanlar, siz delikanlılar beden ve ruhu canlı tutmak için yeterince altın çıkardınız, fakat son zamanlarda değil.
- He said not to tell a soul.
- Hiç kimseye söyleme dedi.
At eight in the morning, There shall not be a single soul left in the city.
Sabah saat sekizde şehirde tek bir birey dahi kalmayacak.
not allowed 48
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a lot 168
not a chance 697
not a bit 123
not at all 5606
not anymore 2246
not at the moment 148
not again 976
not angry 22
not at home 25
not a lot 168
not a chance 697
not a bit 123
not at 40
not all at once 17
not at this time 60
not a bad idea 73
not another word 129
not at first 142
not always 307
not a clue 146
not a 133
not a big deal 105
not all at once 17
not at this time 60
not a bad idea 73
not another word 129
not at first 142
not always 307
not a clue 146
not a 133
not a big deal 105
not at night 20
not a chance in hell 32
not a thing 280
not all of us 56
not all 133
not at the same time 17
not all of them 194
not all of it 125
not a good time 105
not all the time 106
not a chance in hell 32
not a thing 280
not all of us 56
not all 133
not at the same time 17
not all of them 194
not all of it 125
not a good time 105
not all the time 106