Not to worry Çeviri Türkçe
2,784 parallel translation
Just try not to worry too much while you're out there, okay?
Oradayken fazla endişelenmemeye çalış tamam mı?
Daisy, you're not to worry about William.
Daisy, William hakkında endişelenmemelisin.
Ah, not to worry.
Merak etme.
Not to worry, Max.
Merak etme, Max.
Not to worry. I am the Amazing Zucchini.
Merak etmeyin, ben inanılmaz bikiniyim.
Got my top people on it, so not to worry.
En iyi adamlarım bu iş için çalışıyor, yani sorun yok.
Try not to worry.
Endişelenme.
We will promise not to give up on Michelle, if you promise not to worry anymore.
Eğer sen bu konuyu düşünmeyi bırakırsan, biz de Michelle'den vazgeçmeyiz.
Not to worry. They're all understanding and cultured people.
Yok canım, onların hepsi anlayışlı, kültürlü kişiler.
Don't tell me not to worry!
Merak etme. Merak etmememi söyleme bana!
Well, I know this is very short notice, but not to worry, because my dress is already on the plane here.
Tamam, biliyorum bu bir anda ortaya çıktı, ama endişelenme, çünkü gelinliğim çoktan uçakla yola çıktı bile.
Not to worry.
Merak etme.
Told you not to worry, silly!
Sana merak etmemeni söyledim, aptal şey!
Not to worry.
Ensişelenme.
My job's not to worry about the traders that are making money.
Benim işim para kazandıran simsarlar hakkında düşünmek değildir.
Not to worry.
Endişe etmeyi.
Not to worry.
Rahat ol.
Yeah, not to worry. I'll just untangle myself.
Tabi canım, git.
Don't tell me not to worry when the one time I look away, you collapse.
sakın bana başımı çevirdiğimde devrildiğin için endişelenmememi söyleme.
I wish I could tell you not to worry.
Keşke sana endişelenmemeni söyleyebilsem.
Let's just try not to worry about it, okay?
Meraklanmamaya çalış, tamam mı?
I'm not to worry about that.
Sana bir nambas vermemiz gerekiyor. Onun için endişe etmeyin.
And he said not to worry, but now that we're away from each other, it's like...
Üzülme demişti.Ama şimdi, birbirimizden uzaktayız.
Let's not worry anyone unless we have to.
Kesin yenilmişlerdir, değil mi?
You see, I've not written before because I didn't want to worry my mother with the different handwriting.
Daha önce yazmadığım olmamıştı. Annemi farklı bir el yazısıyla meraklandırmak istememiştim.
Not to worry.
Endişelenme.
Don't worry, and tell mom not to wait up.
Merak etme ve anneme söyleme.
Believe me when I tell you, you do not have to worry.
Sana endişelenmene gerek yok dediğimde olan ve ya olabilecek olan hiç bir şeyden asla endişelenmemelisin.
Do not worry. Will find out sooner or later. Come to make acquainted.
Er ya da geç ortaya çıkar zaten
Do not worry. You want to prepare a coffee?
- Sağolun.Kahve içer misiniz
And, uh, and don't worry, I'm not one to overstay my welcome.
Ayrıca hiç merak etme misafirliğin bokunu çıkartmayacağım.
It's not something My Lady needs to worry about.
Bu endişelenmeniz gereken bir şey değil.
You don't have to worry about Doug. No I'm not.
Gideceğiz ve Doug denilen adam kafamızı üteleyecek.
Don't worry, I'm not going to lose it.
Merak etme, kendime hakim olacağım.
I know I promised not to buy you anything, so don't worry, I didn't pay for it.
Hediye almayacağıma söz verdim biliyorum ama parasını vermedim, merak etme.
I'm not yours to worry about anymore.
Artık senin endişelenmen gereken biri değilim.
Don't worry, I promise not to be gentle.
Merak etme. Nazik olmayacağıma söz veriyorum.
You're not at an age where we have to worry, but I still recommend that you get screened.
Endişe edeceğimiz bir aşamada değilsin ama sana hala onu saklamanı öneriyorum.
And I'm sure there are, but you don't have to worry about it'cause I'm not seeing Patrick.
Eminim vardır. Ama artık benim için endişelenme. Patrick'le görüşmüyorum.
Don't worry, I'm not going to poach any of your kids.
Merak etme, senin çocuklarını araklamaya çalışmayacağım.
Don't worry, you're not going to hurt me.
Endişelenme, bana zarar vermeyeceksin.
It's not the judge you have to worry about now, sergeant. It's me.
Şu andan itibaren endişelenmen gereken hakim değil çavuş, benim!
Now nobody has to worry was he for real or not... moving on.
Şimdi kimsenin gerçekten devam... ediyor mu? diye endişelenmesi gerekmiyor.
It's not the judge you have to worry about now, sergeant.
Artık yargıç hakkında endişelenmek zorunda değilsin, çavuş.
Plus it was nice not having to worry about a splash landing every time I used the toilet.
Artı tuvalete kirli bir iniş yapma derdi olmaması güzeldi.
Don't worry, I'm not going to sue the city.
Merak etmeyin. Sizi dava edecek değilim.
I mean, of all the things I have to worry about, You having an affair is not one of them.
Yani endişelenmem gereken şeyler arasında beni aldatman yok.
Don't worry, I'm not going to hurt you.
Mera etme, canını yakmayacağım.
We are nothing to worry about, we are not gluttons.
Biz endişelenecek kişiler değiliz. Biz aç gözlü değiliz.
You do not have to worry about me.
- Benim için endişelenme.
Not to worry.
Ama biz sana hiç birşey almadık.
not tonight 725
not today 1108
not too shabby 64
not tomorrow 85
not too bright 16
not too bad 203
not to my knowledge 80
not too long ago 36
not too late 30
not too much 153
not today 1108
not too shabby 64
not tomorrow 85
not too bright 16
not too bad 203
not to my knowledge 80
not too long ago 36
not too late 30
not too much 153
not too hot 19
not too many 25
not too fast 55
not totally 25
not too good 62
not too far 44
not too tight 35
not too close 43
not to be rude 21
not to mention 295
not too many 25
not too fast 55
not totally 25
not too good 62
not too far 44
not too tight 35
not too close 43
not to be rude 21
not to mention 295
not too hard 45
not too long 47
not too 17
not too well 25
not to me 524
not to brag 31
not to 38
not to you 139
not to anyone 33
not to him 34
not too long 47
not too 17
not too well 25
not to me 524
not to brag 31
not to 38
not to you 139
not to anyone 33
not to him 34