English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ N ] / Not you and me

Not you and me Çeviri Türkçe

9,586 parallel translation
Thank you for letting me stay here for the past couple days and giving me space to not talk. Yeah.
Evet.
Tell me your deepest, darkest secret, and if I sense that you are holding back, well, you might not live long enough for Nik to get here.
Bana en derin, en karanlık sırrını söyle ve eğer yalan söylediğini hissedersem Nik'in buraya ulaştığını görecek kadar yaşamayabilirsin.
And since you're not giving me my room back, I had to buy the only thing that would fit out here.
Ve odamı bana geri vermediğin için buraya sığabilecek tek şeyi almak zorundaydım.
You always do what is in your best interest. And betraying me would not serve you well. There is that.
Her zaman kendi çıkarın doğrultusunda hareket ediyorsun ve bana ihanet etmek pek de işine gelmez.
If you suspect me that much, why not come out and talk to me directly?
Benden bu kadar şüpheleniyorsan neden yüzüme karşı konuşmuyorsun?
But the computer, it's not where you said, and... and Beslan, he doesn't trust me.
Ama bilgisayar söylediğin yerde değildi ve Beslan bana güvenmiyor.
You come a long way, boy, to tell me that it was Danes and not you that killed Ragnar.
Ragnar'ı öldürenin sen değil de Danimarkalılar olduğunu anlatmak için uzun yol gelmişsin evlat.
You and me... We are not the same.
Sen ve ben aynı değiliz.
And believe me, you do not want these people to find you.
Ve inan bana, bu insanların sizi bulmalarını istemezsiniz.
You practically ran from that conference room to come and hide in here and left me to deal with a woman who knows your secret, and you're gonna tell me that it's not that big a deal.
Resmen toplantı odasından kaçıp, buraya saklandın ve sırrını bilen bir kadınla anlaşmaya varmam için toplantı odasında bıraktın ve bunun bana çok önemli olmadığını mı söylüyorsun?
So you're not gonna try and suspend me?
Yani, beni görevden uzaklaştırmaya çalışmayacak mısın?
But the reason I threatened that suit is because she didn't like not getting her way with me, and she was going to call you instead.
Ama onu dava ile tehdit etmemin sebebi benimle anlaşmak istemiyor oluşuydu ve anlaşmak yerine seni arayacaktı.
And I don't appreciate you telling me that I'm not as good as you when the only reason I was in that meeting in the first place was to cover for you.
Ve o toplantıya katılmamın tek sebebi seni korumakken, bana senin kadar iyi olmadığımı söylemeni uygun bulmuyorum.
So you can forgive Regina and Gold for everything they've done, but not me?
Regina ve Gold'u yaptıkları için affedebiliyorsun ama beni affedemiyor musun?
You thought it would be easy, just go to Maidan, hang out a little and then go back? Not me.
Meydan'da biraz takılıp geri dönebileceğini bunun kolay olacağını mı sandın?
I hired you to train me and this is not very professional.
Seni bana antreman yaptırman için tuttum, ve bu pekte profesyonelce değil.
All you've ever done is hold me back, and I'm the idiot for not seeing it until now.
Tek yaptığın bana engel olmaktı ve ben de bunu daha yeni fark eden aptalım.
You're here to tell me not to go against your precious Harvey and Jessica.
Senin değerli Harvey ve Jessica'na karşı gelmememi söyleyeceksin.
I'm hearing you, but I know my own daughter, and there is something that you're not telling me.
Seni duyuyorum, kendi kızımı da tanıyorum, ve bana söylemediğin bir şey var..
Yes, there is something that I'm not telling you, and that's because it's really hard for me to say it.
Evet sana söylemediğim bir şey var, çünkü bunu söylemesi benim için çok zor.
This whole thing started because I told Jack that he could bring up harvey's compensation for a vote, and you told me not to.
Bütün bunlar başladı çünkü ben Jack'e Harvey'in maaşını oylamaya sunmamızı söyledim, ve sen yapmamamı söyledin.
You are not dragging me into anything and you're not ruining my life, Mike.
Beni hiçbir şeyin içine çekmiyorsun ve hayatımı da mahvetmiyorsun, Mike.
It's not you and it's not me.
O birileri ne sensin ne de ben.
Okay, um... Sorry, I have to take this, but you and me, we're not done here. Hey.
Pekala özür dilerim ama telefona bakmalıyım.
The only reason why I have let you within 100 feet of me is because the hospital needs this money, and I am not gonna jeopardize that.
30 metre yakınıma yaklaşmana izin vermemin tek sebebi hastanenin bu paraya ihtiyacı olması. Parayı tehlikeye sokamam.
Okay, well, if you're so sure I did this, then why are you only giving me an F and not suspending me?
Tamam, eğer bunu benim yaptığıma bu kadar eminsen o zaman neden bana sadece F veriyorsun ve beni cezalandırmıyorsun?
And he's not going to back off unless you vote against me.
Ve eğer bana karşı oy vermezsen bundan vaz geçmeyecek.
I don't know if you noticed, but Mom just left and Dad's not coming out of his room, so who's here for me?
Fark ettin mi bilmiyorum ama annem gitti ve babam odasından dışarı çıkmıyor, peki kim benimle kalacak?
Leon, I'm not gonna try to sit here and tell you I'm 100 %. But chaining me to a desk?
Bak Leon, karşına geçip tamamen iyileştiğimi söyleyecek değilim ama masama zincirlenmem gerekmez.
And trust me, you do not find plays like this for sale.
Güven bana satılık böyle vurgun bulamazsın.
And all you do is yell at me and tell me I'm not good enough.
Siz ise sadece bağırıp yeterince iyi olmadığımı söylüyorsun.
And if you want to prove to me that you're not the bad guy, Then help me find the real one.
Ve bana kötü adam olmadığını kanıtlamak istiyorsan gerçekte kötü olanı bulmama yardım et.
Do not open this door until you get an all clear from me. And only me.
Benden haber alana kadar sakın bu kapıyı açmayın ve sadece benden...
No one ever told me, the truth is... when you grow up, it's likely you'll have a not-so-good job, be in a not-so-good relationship, and live a not-so-good life.
Kimse bana söylememişti,... büyüdüğümde olacak... gerçeği, Muhtemelen çok iyi bir işin...,... çok iyi bir ilişkin,... ve çok iyi bir hayatın olmayacağı gerçeğini.
And you and me, we're not leaving this room until I get answers.
Biz cevapları alana kadar da bu odadan ayrılmıyorsun.
And I know, I know you're not making me meet her for the first time...
Beni onunla bu şekilde tanıştırmayacağını da biliyorum.
And I am not gonna play along when you're lying to me.
Sen bana yalan söylerken de evcilik oynamayacağım.
Cam, you got to take a look at this photo that Angie took and tell me that that is not amazing.
Cam, Angie'nin çektiği şu fotoğrafa bakıp inanılmaz olmadığını söyleyebilir misin?
I know there's more of you out there, but me and my team will not rest until we take every last one of you sons of bitches down.
Dışarıda senin gibiler olduğunu biliyorum, ama emin ol senin gibi heriflerin hepsini içeri tıkmadıkça ekibim ve ben rahat etmeyeceğiz.
You wanted me to face my fears, and I was afraid of getting a bad grade on my test.
Kötü not almaktan korkuyordum!
Which, combined with her raw honesty and lack of intellectual pretense is giving me a sense of emotional intimacy I've not felt in a long time, you know?
Bu da saf dürüstlük ve entelektüel davranmayla bir araya gelince uzun zamandır hissetmediğim duygusal yakınlığı hissetmemi sağladı.
One, if you had asked me I would have told you that Jane does not share my faith, and two, she's a really good kid.
Birincisi, şayet sorsaydın sana... Jane'nin benimle aynı inancı paylaşmadığını söylerdim. İkincisi ; kızım iyi biridir.
And the person who is taking you there is not the Chief Surgeon Lee, but me.
Seni buradan çıkaran kişi Şef Lee değil ben olacağım.
So you're gonna stand there, and you're not gonna walk away - and you're gonna talk to me. - You don't want to hear it.
Yanımda kalacaksın, çekip gitmeyeceksin ve benimle konuşacaksın.
I'm gonna stand up, and I'm gonna walk toward the door, and I'm gonna go give that interview with Sally, and you're not gonna stop me.
Kalkacağım o kapıdan çıkacağım ve Sally'le o röportajı yapacağım ve sende beni durdurmayacaksın.
You have a lot of nerve coming in here, lecturing me with that sanctimonious tone about exercising your first amendment rights, and then you go on TV and defend the president because he gives you a job... and not just any job,
Buraya gelirken çok gergindin kendini beğenmiş bir tonla bana Birinci Yasa Değişikliği'ndeki hakların konusunda ders verdin ve sonra televizyona çıkıp başkanı savundun. Çünkü sana bir iş verdi diye. Öylesine bir iş de değil...
Look, the truth is that the Sergeant talked to me, and, yeah, he offered me money to give him information, but you don't think I'd do something like that? I'm not a traitor. Ricky, you know I would never do that, right?
Bak, aslında Çavuş benimle konuştu ve evet, ona bilgi vermem karşılığında bana para teklif etti ama böyle bir şey yapacağımı düşünmüyorsun, değil mi?
You're not gonna get me drunk and convince me to sign this deal.
Beni sarhoş edip anlaşmayı imzalatamazsın.
And I think you're smart enough not to try to convince me otherwise.
Ve senin de, beni aksine inandırmaya çalışmayacak kadar akıllı olduğunu biliyorum.
When you go back to that fancy apartment and you're rolling around in bed with that 25-year-old boy and you're not hanging from a bedsheet behind some metal bars, Then you tell me that I don't love you.
O güzel dairene döndüğünde 25 yaşındaki sevgilinle yatakta yuvarlanırken parmaklıklar ardında çarşafla intihar etmemiş haldeyken bir düşün sonra seni sevmediğimi söyle.
You're just being jealous because she picked me over you, and it's not cute.
Senin yerine beni seçtiği için kıskanıyorsun ve bu hiç güzel değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]