The situation Çeviri Türkçe
12,430 parallel translation
Now, perhaps he came to you in good faith, to give you a chance to remedy the situation, or perhaps he offered to forget what he had seen in exchange for a tidy sum.
Belki size iyi niyetle durumu düzeltmek için bir şans vermek için geldi ya da belki bir miktar para karşılığında gördüklerini unutmayı teklif etmeye geldi.
How do you assess the situation?
Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
The situation is at the Augustine Power Station on Mount Baldy, and it's about to go critical.
Sorun Mount Baldy'deki Augustine Elektrik İstasyonu'nda ve ciddiye doğru gidiyor.
It's quite common for persons to be interrogated or questioned outside the presence of their parents, depending on what the situation is.
Kişilerin anne babaları yanında olmadan ifadelerinin alınması ya da sorgulanması, duruma göre oldukça sık rastlanan bir uygulama.
We're still trying to figure out exactly what the situation is, but I'm certain there's a rational explanation.
Hâlâ durumu çözmeye çalışıyoruz. Ama eminim mantıklı bir açıklaması vardır.
I control the situation.
Durum benim kontrolümde.
Sure, that's what you would do. You would take advantage of the situation.
Elbette, siz böyle yaparsınız, durumdan yaralanırsınız.
The president will appear before Congress to explain the situation created by Luis Roldan's escape.
Cumhurbaşkanı kongreye çıkacak ve Luis Roldán'ın kaçışıyla oluşan durumu açıklayacak.
David has apprised me of the situation and we are looking at options as we speak.
David bana durumu bildirdi ve şu anda seçeneklerimize bakıyoruz.
Clyne, what's the situation down there?
Clyne, aşağıda durum nedir?
Do you see the situation we're in, Bennie?
İçinde olduğumuz durumun farkında değil misin Bennie?
That way, once the situation's been thoroughly and properly assessed, then we can talk about hours and materials and scope of work in a manner that's not been pulled directly out of our asses.
Bu şekilde, durum bir kere ele alıp uygun ücreti belirleriz. O zaman saatler ve malzemeler hakkında konuşabiliriz, işin kapsamı bir şekilde sorunsuz halederiz.
I don't think you understand the gravity of the situation here.
Bence durumun ciddiyetini anlamıyorsun.
We will continue to closely monitor the situation.
Daha sonra soruna yakından bakmaya devam edeceğiz.
Look, we need you to go radio silent for a bit while we deal with the situation with Maddox.
Maddox'un durumu ile ilgilenmek için seninle bağlantıyı kısa süreliğine kesmemiz lazım.
I trust him, but the situation isn't desperate yet.
Ona güveniyorum ama durum daha çaresiz hâle gelmiş değil.
I really think we should at least discuss the possibility of handing the situation over to trained professionals.
En azından işin ustalarıyla bunun üstesinden gelme olanaklarımızı tartışmalıydık.
My point is, if you're going to use a one-liner, it should make sense, and be relevant to the situation!
Demek istediğim, eğer birşey söyleyeceksen bulunduğun durum ve... ortama uygun olmalıdır!
We're gonna assess the situation and play it on instincts.
Duruma göre gideceğiz ve içgüdülerimize göre hareket edeceğiz.
All right, none of us are particularly happy about the situation.
Belli ki, hiçbirimiz bu durumdan hoşnut değiliz.
I mean, taking account of the situation, we're not doing so hot, but we're in the early innings.
Kontrolü elde tutmak gerekirse, çok iyi bir giriş yapmadık ama oyunun daha başındayız.
Then the situation is worse than you think.
O halde durum düşündüğünüzden daha kötü.
I hope you're happy with the situation you've put us in.
Bizi soktuğun durumdan memnunsun umarım.
Of course, we sent in the best exorcists to handle the situation, but... they failed.
Tabii ki, şeytan çıkarma konusunda uzmanlaşmış kişiler durumu düzeltebilmek çok çaba sarfettiler..... ama başaramadılar.
We've asked the residents of London to stay indoors for their own safekeeping while the situation remains fluid.
Londra sakinlerinden durum açığa kavuşana dek kendi güvenlikleri için evlerinde kalmalarını istiyoruz.
Check out... the situation.
Yani... sarsıntıyı demek istedim.
After five years, we will, of course, review the situation.
Beş yılın sonunda, elbette durumu gözden geçireceğiz.
This situation needs a starting point, if I don't go with them do you really want me to accept the Crown Prince and Prince Yu's invitations
Olaya bir yerde başlamak gerek. Onlarla gitmeyim de Veliaht Prens'in veya Prens Yu'nun davetini kabul edip şehre stratejist sıfatıyla mı gireyim yani?
I was thinking about - the Rafael situation.
Rafael meselesi hakkında düşünüyordum da...
- The Rafael situation.
- Neymiş o?
The clarity of this situation, there are lots of situations where people don't talk about compensation or whatever'cause it's not clear that they didn't do it.
Burada durum çok netti. Pek çok durumda tazminat söz konusu olmaz çünkü suçlanan kişinin suçu işlemediği kesin değildir.
The deviation that I requested was appropriate for this situation.
İstisna talebim bu durum için yerinde bir talepti.
[Steven on phone] I'm in the same situation that I was before.
Kendimi yine aynı durumda buldum.
Now, if you were 16 years old, if we were in a situation like this... what would be the most disturbing images for the experience if you really had experienced it?
Eğer 16 yaşında olsaydınız kendimizi böyle bir durumda bulsaydık o yaşadıklarınıza dair gözünüzün önüne gelen en rahatsız edici imgeler ne olurdu eğer gerçekten yaşamış olsaydınız?
I'm aware that this is a very... Hell, to say the least, a very strange situation here.
Bunun çok şey olduğun farkındayım çok sıradışı bir durum.
Sophomore year. We're running Ultimate Frisbee drills down in the lounge. Ethan comes in and says that there's a situation that I need to handle downstairs.
Bir gün, Ultimate Frisbee yarışması için aylaklık ediyorduk Ethan geldi ve alt katta halletmem gereken bir sorun olduğunu söyledi ben de aşağı kata indim bir de ne göreyim, pijamaları ve tatlı terlikleriyle o minicik kızı gördüm öyle sinirlenmiştin ki...
Bridget, the whole baby situation threw me initially.
Bridget, tüm bu bebek olayı aniden gelişti.
Because in a black market blind-bidding situation, the buyer and the seller, they don't know each other.
Çünkü kara borsada gizli teklif sistemi vardır satıcıda alıcıda birbirini tanımaz.
I was feeling really shitty about the whole Charlie situation and I was feeling very vulnerable, and... I kissed him.
Charlie meselesiyle ilgili boktan hissediyordum, çok zayıftım ve onu öptüm.
There's a real human centipede situation happening in the men's room.
Gerçek bir beşeri kazık durumu var. Erkekler odasında oluyor.
The Spanish Prime Minister is in an uncomfortable situation.
İspanya Başbakanı çok rahatsız bir konumda.
I hope the two of you understand how serious of a situation this is.
Umarım ikiniz de bu durumun ne kadar ciddi olduğunun farkındasınızdır.
Probably avoiding the whole situation.
Muhtemelen bütün bu durumdan kaçmak için.
This is a very fluid situation with a lot of surprising revelations over the last 48 hours.
Bu çok değişken bir konu. Son 48 saatte pek çok sürpriz ifşaat gerçekleşti.
In terms of the naked in the car situation?
Araba durumunda çıplak olarak mı?
This is the reality of our situation.
Durumun ciddiyeti böyle.
The city's been generous enough to donate these houses to help with the overcrowding situation in athletic dorms, and we've agreed to be responsible for them.
Şehir, sporcu yurtlarındaki kalabalığı aşmak için cömrtçe bu evleri bize bağışladı. Dolayısıyla onlara karşı sorumluyuz.
We kinda got a situation at the lab.
Laboratuvarda bir sıkıntı var.
We're in the middle of a situation here!
Bir olayın ortasındayız!
We have a situation here with the, uh, Humvee.
Burada Humvee ile bir durum var..
It was a critical situation, losing thrust in both engines at a low altitude over one of the most densely populated areas of the planet.
Kritik bir durumdu düşük irtifada iki motorda da itiş kaybı yaşıyorduk. Gezegendeki en yoğun yerleşim olan bir bölgenin üstünde.
the situation has changed 17
situation 147
the simpsons 168
the sun 236
the sun is shining 35
the show must go on 78
the s 152
the same goes for you 21
the sky's the limit 40
the storm 50
situation 147
the simpsons 168
the sun 236
the sun is shining 35
the show must go on 78
the s 152
the same goes for you 21
the sky's the limit 40
the storm 50
the spectator 98
the same to you 32
the sun is out 17
the sound 24
the same as you 50
the sex 65
the same one 32
the song 78
the same thing happened to me 16
the stairs 24
the same to you 32
the sun is out 17
the sound 24
the same as you 50
the sex 65
the same one 32
the song 78
the same thing happened to me 16
the stairs 24
the same 389
the sword 66
the star 53
the singer 51
the show's about to start 17
the shoes 52
the stars 77
the same way 23
the same thing 67
the sun's coming up 23
the sword 66
the star 53
the singer 51
the show's about to start 17
the shoes 52
the stars 77
the same way 23
the same thing 67
the sun's coming up 23