Time for lunch Çeviri Türkçe
266 parallel translation
When it's time for lunch The guy's in a crunch
Yemek zamanı geldiğinde, adam kendini kaybettiğinde
Ned, Julia, nearly time for lunch, isn't it?
Ned, Julia. Yemek zamanı geldi, değil mi?
Well, tell four footmen to call me in time for lunch, will you?
Dört uşağa söyle de beni öğle yemeği vakti gelince çağırsınlar, tamam mı?
You angel, to get here in time for lunch.
Yemeğe vaktinde gelmekle ne iyi ettin.
- It's time for lunch.
- Öğle yemeği vakti.
- Time for lunch!
- Öğle yemeği arası!
Just in time for lunch.
Öğle yemeğine tam zamanında yetiştin.
- You're just in time for lunch.
- Tam yemek zamanına yetişdiniz.
Will we get to the ocean in time for lunch, Pop?
Öğle yemeğine kadar denize varır mıyız, Baba?
We're just in time for lunch.
Yemeğe yetiştiniz.
You're just in time for lunch.
Öğle yemeğine tam vaktinde yetiştiniz.
It's time for lunch, isn't it?
Öğle yemeği zamanı değil mi?
Is it time for lunch?
Yemek vakti geldi mi?
Time for lunch.
Öğle yemeği zamanı.
It's time for lunch.
Öğle yemeği zamanı.
Time for lunch, Nicole.
- Yemek vakti, Nicole.
Time for lunch, dear.
Yemek hazır.
It's time for lunch.
Yemek vakti.
Time for lunch.
Öğle yemeği vakti.
Oh it's almost time for lunch.
Öğle yemeği zamanı gelmiş.
Two o'clock is time for lunch!
Öğle yemeği için saat 2!
Time for lunch!
Yemek vakti!
You'll be back here tomorrow in time for lunch.
Yarın öğle yemeği vaktinde de buraya dönmüş olursunuz.
you got time for lunch?
Yemek için zamanın var mı?
- I don't have time for lunch.
- Yemeğe çıkacak vaktim yok.
Starving. I didn't have time for lunch, got caught in a traffic jam, and had to sit for 10 minutes staring at a billboard of the best looking burger on the rope I've ever seen.
Yemek için zamanım yoktu, trafikte sıkıştım, ve 10 dakika boyunca bilborddaki burgerlere baktım.
All right, but get up in time for lunch.
Tamam, ama öğle yemeğine kadar uyanmış ol.
D.J., it's time for lunch.
D.J. Öğle yemeği zamanı.
Be on time for lunch.
Bugün cuma.
It's time for lunch.
Yemek zamanı.
Do we have time for lunch?
Yemeğe vaktin var mı?
Do you have time for lunch?
Yemek için vaktiniz var mı?
It's almost time for lunch.
Neredeyse yemek zamanı geliyor.
What time will I make lunch for?
Yemek kaçta hazır olsun?
I think we've got time for an early lunch.
Erken bir öğle yemeği için zamanımız olduğunu düşünüyorum.
What time is the top rush hour for lunch in this hotel?
Otelde öğle yemeği için en kalabalık saat nedir?
Charles generally gets home for lunch about this time, and I'm going to be there.
Charles genellikle şu sıralarda öğle yemeğine gelir, ve orada bulunmam gerek.
For a long time now, eating had bored him, and he never carried a lunch.
Uzun zamandan beri yemekle arası yoktu. Asla yanında yiyecek bulundurmamıştı.
Just in time for a nice lunch of hot tortellini.
Tam vaktinde, öğle yemeğinde sıcak tortelinni yedikten sonra...
Rick and Gabby have demolished a glorious lunch and it's almost four o'clock, time for the car to arrive.
Rick ve Gabby nefis öğle yemeğini bitirmişler. Saat neredeyse dört, arabanın gelmesi gerek.
Oh, goodness me. We are in luck! Just in time for the first sitting for lunch.
Bizde tam öğle yemeğine oturuyorduk.
Someone'll be along even before you have time to think about lunch. You see, our accounts people will be waiting for my report on theJebel operation... before they can get started on the annual figures.
Bakın, işletmecilerimiz Cebel çalışmaları için raporlarımı bekliyorlar
- Yes. I know you won't have time to go out for lunch today so I made you your favourite sandwiches :
Bugün yemeğe gitmeye vaktiniz olmayacak biliyorum.
- I'll wait until you call... and I'll meet you when you come to buy the living room drapes at Bloomingdale's. Yeah, and then we'll have lunch downstairs... and we'll come up here till it's time to get dressed... and go out and buy lamb chops for his dinner.
Evet, sonra aşağıda yemek yiyeceğiz ve giyinme zamanı gelene kadar yukarı çıkmış olacağız ve akşam yemeği için kuzu pirzolası almak için dışarı çıkacağız.
By the time I got back from lunch - I had every dental surgeon in SW-1 waiting for them all - in the broom cupboard.
... yemekten dönene kadar bölgedeki tüm diş cerrahları onları süpürge dolabında bekliyordu.
We shouldn't have stopped all that time for that big lunch.
Tüm zamanımızı o büyük öğle yemeğinde harcamamalıydık.
"At noon we go out for lunch. It's time you furthered your education."
Öğlen, yemeğe çıkıp, eğitimim hakkında konuşacaktık.
At this rate, we'll finish lunch just in time for dinner.
Bu gidişle, öğle yemeğimizi akşam yemeği saatinde yeriz.
Well, I was thinking it's time for George's lunch.
George'un öğle vakti geldi.
For now, why don't we have our lunch and talk about this another time?
Şimdilik, niçin yemeğimizi yiyip bunu daha sonra konuşmuyoruz?
Okay, time for a late power lunch.
Yemek zamanı, acıktım.
time for bed 134
time for breakfast 17
time for dinner 25
time for what 83
time for school 28
time for you to go 17
for lunch 58
lunch 488
lunch box 16
lunch time 24
time for breakfast 17
time for dinner 25
time for what 83
time for school 28
time for you to go 17
for lunch 58
lunch 488
lunch box 16
lunch time 24
lunch is ready 54
lunch and dinner 24
lunchtime 59
lunch is on me 20
lunch break 22
lunch is served 17
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
lunch and dinner 24
lunchtime 59
lunch is on me 20
lunch break 22
lunch is served 17
time to go home 94
time to die 52
time to wake up 54
time flies 78
time is running out 68
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
time to eat 55
time is 18
time will tell 62
time is money 74
time is of the essence 71
time to go 627
time is up 41
time travel 83
time to sleep 29
time to eat 55
time is 18
time will tell 62
time to go to work 26
time to go to bed 19
time out 262
time to leave 25
time job 218
time to get to work 16
time of death 270
time to get up 91
time thing 208
time continuum 62
time to go to bed 19
time out 262
time to leave 25
time job 218
time to get to work 16
time of death 270
time to get up 91
time thing 208
time continuum 62