English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ W ] / We had

We had Çeviri Türkçe

62,440 parallel translation
We had thought we'd all start working again.
Hepimizin tekrar çalışmaya başlayacağını düşündük.
I thought we had reached some kind of détente, but it's always a battle.
Aramız biraz yumuşadı sanmıştım. Ama hep savaş halindeyiz.
Even if we had teams in place, I can't get munitions onto foreign soil that quickly.
Elimizde adamlarımız olsa bile yabancı bir ülkede hızlıca o kadar cephane bulamam.
We had to ditch the car.
Arabayı terk etmek zorunda kaldık.
If we had to lose him, at least I know he died doing what he loved the most.
Onu kaybettiysek bile, en azından sevdiği şeyi yaparak öldüğünü biliyorum.
We had 32, but now five are missing.
32 kişi vardı ama şimdi 5'i kayıp.
It'd be a lot simpler if we had real bullets.
Gerçek mermilerimiz olsaydı çok daha basit olurdu.
And the tracker... Burton knew we had one on Cantara.
Burton, Cantara'da bir tane olduğunu biliyordu.
When he was, like, the only good quarterback we had.
Sahip olduğumuz tek iyi oyun kurucu olduğu için.
We had a brownie sundae, if that's what you hyenas mean.
Dondurmalı kek yedik, kastettiğin oysa seni gidi sırtlan.
We had a good time.
İyi vakit geçirdik.
Until one year, out of the blue, Jason convinced me we had to combine them into one.
Bir zaman sonra, birden bire Jason onları birleştirmek zorunda olduğumuza beni ikna etti.
And I didn't realize we had extended jurisdictional courtesies to the FBI.
Ve FBI'a verilen izinleri... uzattığımızın farkına varmamıştım.
When's the last time we had a Sunday at the park?
En son ne zaman Pazar günü parkta vakit geçirmiştik?
I think... we did what we had to do.
Bence biz yapmamız gerekeni yaptık.
We shoulda killed all them police when we had the chance!
Şansımız varken tüm o polisleri öldürmeliydik!
We had to carry you basically all the way down.
Tüm yol boyunca seni aşağı taşımak zorunda kaldık.
I mean, we had someone, some people that came by, but it was only a couple of hours.
Gelen birileri oldu ama sadece birkaç saatliğine.
No, I don't totally understand it, but, look, I know that we had something.
Hayır, tam olarak anlamıyorum, Ama aramızda bir şey olduğunu hatırlıyorum.
Holden, what we had was real.
Holden, yaşadıklarımız gerçekti.
That conversation we had about the Park Rapist that you segued into a conversation about the Mercedes killer.
Konuyu Mercedes'li Katil'e getirdiğin Şehir Parkı tecavüzcüsü üzerine olan sohbetimiz. Bu sohbetimizden mi bahsediyorsun?
We had to break him of that.
Biz de bunları değiştirdik.
Well, we had a drink.
Bir içki içtik.
- We had it examined.
- Biz onu inceledik.
We had to lift it off very carefully, but there's one small part of that stamp where the adhesive didn't quite take.
B onu dikkatlice kaldırdık, Ama orada yapışıp çıkarılamayan.. .. küçük bir parça pul var..
We had a few patients.
Birkaç hastamız vardı.
The ones we had were mostly stable.
Durumları stabildi.
We had four cashiers.
Dört kasiyerimiz vardı.
Do you remember the performance we had you do as part of your therapy?
Performansı hatırlıyor musun Terapinin bir parçası olarak yaptın mı?
I know we had something. That's what matters.
Aramızda özel bir şey olduğunu biliyorum.
Hey, growing up, we had a rule :
Büyürken bir kuralımız vardı :
- We had fun telling it!
- Biz de bayılıyoruz!
Mom and Dad had to move some of your stuff, but we had to leave lots of things behind.
Annem ve babam eşyalarından bazılarını getirdi. Ama bir çok şeyi bırakmak zorunda kaldık.
Okay... so since the takedown of Hatcher hit the news last night, we have had a spike in the downloads of the APB app, and we've had a bunch of incident reports coming in.
Tamam... Hatcher'ın bulunması haberlere çıktığından beri, APB yazılımının indirmesinde artışlar yaşadık, ve daha fazla suç bildirisi almaya başladık.
Had to call an audible. We're travelling in a commandeered vehicle.
El koyduğumuz bir araçla yoldayız şu an.
You know, this is the most honest talk we've had in a while.
Uzun zamandır yaptığımız en dürüst konuşma bu.
Tonight's pep rally isn't like any other we've had in the past.
Bu geceki etkinlik geçmişte yaptıklarımız gibi olmayacak.
We had a deal. You didn't have a deal with me.
Anlaşmamız vardı.
When we looked at the things left behind on the train, women were the only ones who had personal items.
Trende bırakılan eşyalara baktık, sadece kadınların kişisel eşyaları varmış.
If he had bad intentions, he'd be tossing those cookies as we speak.
Kötü bir niyeti varsa konuşurken kurabiyeleri atacaktır.
If your Fa had been here when those policemen came up, how many would we be burying now?
Polisler geldiğinde baban orada olsaydı şu an kaç kişiyi gömüyor olurduk?
No disrespect, cousin, but we never had us a Bren'in so young, did we?
Alınma kuzen ama asla bu kadar genç bir Bren'in'nimiz olmadı.
We were told that your man had passed and no soul dwelled here.
Bize eşinin göçtüğü ve burada hiçbir ruhun yaşamadığı söylendi.
The--oh, linen, and the- - no, i--i mean, we haven't had any real guests that we- -
Çarşaflar... Yok, yani... Hayır, gerçek bir misafirimiz...
If anyone had the responsibility to make sure that we didn't leave you behind, it was me.
Seni partide bırakmadığımızdan emin olacak biri varsa, o bendim.
We're just people who have had a personal transformation.
Bizler sadece kişisel bir dönüşüme sahip insanlarız.
I just had a hunch that he might be a guy we've been looking for for a very long time...
Çok uzun zamandır arıyor olduğumuz bir adam olması içimize doğdu.
Yoo-hoo! You know, I was just telling Tom that I had such a good time tonight that I think we have to do this again soon.
Ben de Tom'a bu akşam ne kadar güzel zaman geçirdiğimizi söylüyordum.
Uh, well, uh, you know, as much as we'd love to, uh, wake up and drive all the way back out here tomorrow and just do everything we did today, um, we... we actually kind of had a bit of a day planned in the city, so...
Yarın sabah uyanıp bunca yolu tekrar gelip bugün yaptıklarımızın aynısını yapmayı her ne kadar çok istesek de şehirde önceden planladığımız bir gün geçireceğiz.
We also had to change our last name for a while and pretended we were a different family... the Sullivans.
Ayrıca bir süreliğine soyadımızı değiştirmemiz gerekti. Ve başka bir aileymiş gibi davrandık. Sullivans.
We went to a coyote who had a plan to go over the wall.
Duvarın üzerinden geçmek için bir planı olan bir Çakal'a gittik.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]