English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ W ] / We had a break

We had a break Çeviri Türkçe

163 parallel translation
We had a break-in with this kid in a small joint...
Küçük bir yerde prova yaptık ve...
We had a break at the reservation.
Vadiden kaçış yaşandı.
Last night we had a break-in at the facility.
Dün gece biri tesise zorla girmiş.
Sorry I was a little jumpy but we had a break-in earlier.
Tepkim için özür dilerim. Bugün eve biri girdi de.
We had a break in.
Birileri eve girmiş.
We had a break-in at the office.
Ofise birileri girmiş.
- We had a break-in last night.
- Dün gece buraya izinsiz giriş yapıldı.
I thought we had a break-in.
Bence buraya zorla girilmiş.
I thought we had a break-in with all that crap lying around.
Ben de zorla girildi zannettim. Dışarda yere savrulmuş birçok süprüntü var.
I know we ain't had the greatest break in the world since we hit New York.
New York'a geldiğimizden beri umduğumuzu bulamadık, farkındayım.
We had a lucky break, that's all.
Biraz şanslıydım okadar.
We had to break down the door. What a sight! Unlucky in love.
Sonuçta kapıyı kırdık.Görülecek manzaraydı.
We had a bargain. Why did you break it?
- Anlaşmamızı niye bozdun?
Friend, if we had a TV down at the station, I'd break my arm before I turned your show on.
Dostum, karakolda bir televizyonumuz olsaydı... hiçbir güç bana sizin programınızı açtıramazdı.
We've had ourselves a little break.
Sanırım bir ipucu bulduk.
We've had a break : A witness came forward who described the gunman : This is a police composite of that man :
Bob Atlantic City cinayetinde yeni gelişmeler var bir tanık ortaya çıkıp tetikçiyi tarif etti işte bu da polisin çizdiği robot resim.
We also had a little break this morning. Van der Veer's niece was picked up.
Bu sabah biraz ara verdik Van Der Veer'in yeğeni gözaltında.
Diana had a security code that we just can't seem to break.
Diana, bizim kıramayacağımız bir güvenlik koduna sahipti.
We've had a break-in here.
Burada bir hırsızlık var.
But we've had a real break.
Ama şans yüzümüze güldü.
Well, we've had a break-in.
Şey, hırsızlığa uğradık.
We had a series of break-ins around here.
Bir dizi hırsızlık olayı yaşadık.
We've had a bunch of break-ins here.
Bir kaç zorla girme vakamız daha var.
We've had a lot of break-ins.
Birçok soygun oldu.
but I thought it might break the ice if we had a little'Q'and'A.'
Ama "soru" ve "cevap" larla buzları biraz eritebileceğimizi düşündüm.
I think we had to make a clean break.
Galiba kesin bir ayrılık gerekiyordu.
Then we had this big, stupid fight, and I said I wanted to take a break.
Sonra büyük, aptal bir kavgaya tutuştuk ve ona ara vermek istediğimi söyledim.
I had the waterproof wallet... nylon... in case we run into a sea turtle that can break a 50.
Suya dayanıklı cüzdan... naylon... Belki hasarın 50 dolar falan tutacağı bir deniz kaplumbağasına çarpabiliriz.
Fortunately, we appear to have had a break.
Bir süreliğine rahatız.
We haven't had a meal or a piss break in six hours.
Saatlerdir yemek ve tuvalet molası vermedik.
We just had a break.
Daha yeni ara verdik.
- lt's a shame we had to break up.
- Ayrılmamız çok yazık oldu
We had a break in the system for a couple of hours around noon. - But now a second cycle...
"Kısmen Bulutlu, Yağmur İhtimali Var"
We had a fight, and we didn't break up.
Kavga ettik ama ayrılmadık.
Maybe Mr. President, if you asked the woman who had been denied the help she needed to feed her children because you said you needed the money for a tax break for a millionaire, or for a missile we couldn't afford to use.
Belki, Sayın Başkan, siz bir milyonerin vergi kaçırmasından dolayı ya da paramızın yetmeyeceği füze için paraya ihtiyacınız olduğunu söylediğiniz için, oradaki yardımı reddeden kadına sorsaydınız.
[Merrill] In fact, we had one boy break a leg.
Hatta biri bacağını kırdı.
Would've been a lot bigger screw-up if... if we didn't break surveillance and had an officer down four blocks away.
Eğer evi gözlemeyi bırakıp... dört blok ötedeki vurulmuş memura bakmaya gitmeseydik esas o zaman daha kötü olacaktı.
Kelso, if we had a credit card, we could buy a sledgehammer and break down the door.
Kelso, kredi kartımız olsaydı, kapıyı kırmak için gidip bir balyoz alırdık.
I had a boyfriend, but we had to break up.
Benim vardı ama ayrılmak zorunda kaldık.
We had a great time over break, right?
Ara verebiliriz, değil mi?
I know we've had our differences in the past, but don't you think we maybe deserve a bit of a break here?
Seni sanmıyorum biz geçmişte farklılıklarımızı yaşadım biliyorum, ama belki burada bir ara biraz hak?
I hope you had a good up break and you haven't uh forgotten everything we have covered in our Shakespeare module last year.
Umarım iyi bir tatil yapmış ve geçen sene Şekspir konusunda işlediklerimizi unutmamışsınızdır.
We had Nicole's blood in O.J.'s bedroom and look at what good that did us. Give me a break.
Bırakın bu işleri.
We had another break-in a little while back.
Arka taraftayken başka bir zorla girme olayımız vardı.
We had a break-in.
İşyerine girdiler.
We actually added the chains after there were a couple of break-ins on the street, but we've never had any trouble.
Sokakta birkaç hırsızlık olunca zincir taktırdık. Ama hiç sorun yaşamadık.
She's a pro tennis player and she had a little poster lifesize... cut out of herself and I... - Well, we all have different rituals... to exercise hard break. - You know...
Profesyonel tenisci ve gerçek boy posteri var birebir ve yani -
We'd had a few half-assed break-ins over the past year - kids after prescription pads, drugs.
Geçmişte birkaç soygun yaşamıştık. Reçeteli ilaçları almak isteyen çocuklar yüzünden.
And even though Brad and I were voted cutest couple, and everybody thought we'd get married, I had to break up with him because, A, I wasn't really in love, in love with him, and, B, I knew the long distance thing would never work out.
Brad ve ben en çekici çifte seçildik herkes evleneceğimizi düşünmesine rağmen ondan ayrıldım çünkü A, onu gerçekten sevmiyordum, ona aşık değildim ve B, uzaktan böyle şeylerin yürümediğini biliyordum.
We've had a break in the case.
Çığır açan bir gelişme oldu.
Season two is going to be a complete reinvention of Prison Break, in the sense that, we were locked in a box, and only had that much range of motion for our characters, and we were able to tell that dynamic of the story in season one,
İkinci sezon Prison Break tamamen yeniden planlanmış olacak, bu anlamda bir kutunun içinde sıkışmıştık ve karakterleri ancak hareket ettiriyorduk. Birinci sezonda hikaye dinamiğinin bu şekilde olduğunu söyleyebilirim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]