English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ Y ] / You'll get it

You'll get it Çeviri Türkçe

7,055 parallel translation
~ You'll get in trouble if you don't listen. ~ Right, If it was important,
- Dinlemezsen hepinizin başı belaya girecek. - Eğer o kadar önemliyse...
But I get it, and I'll see you around.
Ama anladım. Sonra görüşürüz.
So, yeah, you know, it sucks for a minute, but then, I don't know, I get a feeling that it'll all work out.
Evet, başta iğrenç bir duygu ama sonra her şey düzelecekmiş gibi hissediyorum.
It'll cost you a house to get you fixed up.
Seni baştan yapmak bir eve mâl olacak.
Then let me dial their number for you, because if you report us, they'll put a freeze on this sale, and by the time we get it all straightened out, my T.R.O. will be expired, and we'll be right back to where we're headed this afternoon.
O zaman onları senin için arayayım çünkü bizi bildirirsen, satışları durdururlar ve bu sürede kendimizi toparlarız, benim yasaklama emrim sonlanmış olur ve bu akşamüstü kaldığımız yerden, devam ederiz.
Maybe it'll give you guys a fighting chance to get your stories straight.
Hikayenizi sağlam tutmak için bir şansınız olur belki.
You do that for me, I'll tell you all about it when I get back.
Bunu yaparsan, geldiğimde sana her şeyi anlatacağım.
You'll get it back after the test.
Sınavdan sonra alacaksın.
So you believe that this'll get rid of the neutron problem? Your secretary believes it
Yani siz bunun nötron problemini halledeceğini düşünüyorsunuz?
She'll get it to you guys.
Onu size getirir.
And if you go to Jessica to try to overrule me, the next time, it won't be Mike you get in a fight with. It'll be me.
Ve eğer Jessica'ya gidip beni ezmeye çalışırsan sonraki kavgan Mike'la değil, benimle olacak.
I'll get you through it, all right?
Sınavı geçmene yardım ederim, tamam mı?
- How did you get the drop on Declan? - I'll fill you in on it.
- Declan'dan kurtulmayı nasıl becerdin?
No, it isn't because you'll never completely get it out of your head.
Hayır, değil. Çünkü hiçbir zaman aklından tamamen çıkmıyor.
It doesn't matter where you go, you'll get lost, eventually wandering back into its clutches.
Nereye giderseniz gidin kaybolacaksınız. En sonunda da onun pençelerine geri döneceksiniz.
If it's gonna cause you a problem, I'll get someone else to deliver it.
Senin için sorun olacaksa, başkasına teslim ettiririm.
I'll get him there, if you let me do it my way.
Oraya götüreceğim, ancak benim yolumla yapmama izin verirseniz.
Keep it up, you'll get that set of steak knives.
Böyle devam edersen, biftek bıçağı setini kısa zamanda alırsın.
Yeah. I mean, if it was just a robbery, then we'll just get you an attorney and be on our way.
Eğer sadece soygunsa sana bir avukat buluruz ve işimize bakarız.
You get it? You're gonna stay smiling, grinning... do what you're told, or I'll fucking kill you myself!
Gülerek, sırıtarak olduğun yerde kalacak söylenileni yapacaksın yoksa seni kendim öldüreceğim!
Well, I'll let you get to it.
Sizin işiniz halledilsin.
Before you answer, we haven't met yet, so I'll be very impressed if you get it.
Cevap vermeden önce, daha tanışmadık yani eğer bilirsen çok etkileneceğim.
I'll talk you through it. We get this right, My body doesn't blow,
Bunu düzgünce yapabilirsek bedenim patlamaz ve Audrey'i geri getiririz.
- But... how are you gonna get home from Connecticut? I'll work it out.
- Connecticut'tan eve nasıl gideceksin?
But you'll only get to call it once.
- Ama bu aramayı sadece bir kez yapabilirsin.
You'll get it back.
Alacaksın da.
Hope you're not in too much trouble with Eddie. No, no. She'll get over it.
umarım bu yüzden eddie ile çok sorun yaşamazsın hayır hayır anlayışla karşıladı.
It'll take you two years to make a case, and even if it sticks, I'll get a slap on the wrist, but Harvey Specter will already be in prison.
Bir dava oluşturabilmen 2 yılını alır. Başarılı olsa bile hafif bir cezayla yırtarım. Ama Harvey Specter bu arada çoktan hapiste olur.
I'll get you through it.
- Ben gösteririm.
I'll get it for you.
Hemen getiririm.
I'll run it through facial recognition and get back to you when I have something.
Yüz tanıma programından bir geçireyim. Bir şey bulursam sana haber veririm.
And I'll get it to you.
Ve ben sana getiririm.
You'll enjoy it when we get there.
Oraya gittiğimizde eğleneceksin.
It's all the answer you'll get.
Alacağın bütün cevap bu olacak.
When you get the shout to move up, don't go straightaway, there'll be a burst of gunfire, wait until it stops, and then go.
İlerle komutu geldiğinde hemen kalkma. Atışlar durana kadar bekle, sonra çık.
I get her to accept a pardon, you'll sign it?
- Affı kabul etmesini sağlarsam imzalar mısın?
Y'all just let me know what you need, I'll get it done.
Neye ihtiyacınız olursa bana bildirin, halledilmesini sağlayacağım.
I guess I'll let you get back to it.
Bırakayım da çalışmana geri dön.
You'll get the hang of it.
Öğrenirsin.
And I think you know I'll do whatever I can to help you get it.
Sen de elimden geleni yapacağımı biliyorsun bence.
This ain't like other places, and you'll either get it or i'll be fired?
Burası diğer mekânlara benzemez. Ya tutturursun, ya da... - Ya da kovulurum değil mi?
Because it'll get you killed, okay?
Çünkü fazla kurcalarsan ölürsün, anladın mı?
You know what? They'll get over it.
Bence bunun üstesinden gelecekler.
You'll get it.
Bunu anlarsın.
It's a scratch. We'll get you to the doctor, you'll be right as rain in no time.
Seni doktora götürdük mü hiçbir şeyin kalmaz.
Now, if you'll excuse me. I'd like to get home for dinner, Even if it is 5 hours late.
Şimdi müsaade edersen 5 saat gecikmeli de olsa evime yemeğe gitmek istiyorum.
They'll get to us before you know it.
Daha anlamadan bizi ele geçirecekler.
Okay. I'll mush some up and put it on the floor next to the trash, if you get hungry.
Lapa yapar çöpün yanına koyarım, acıkırsan yersin.
You get the governor to sign it, and you'll have all the help you need.
Valiye bu anlaşmayı imzalatın, ve biz de istediğiniz tüm yardımı yapalım.
You'll get used to it.
Yakında alışırsın.
I'll get it. See you guys upstairs.
- Ben alırım, yukarıda görüşürüz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]