English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ Y ] / You met him

You met him Çeviri Türkçe

1,576 parallel translation
You met him, too, you know.
Onunla, sende karşılaştın aslında.
You met him and you froze? - You stupid man!
Onunla karşılaştın ve donakaldın, öyle mi seni aptal?
Have you met him, albert?
- Onlarla karşılaştın mı Albert?
- You met him in Omaha. - I remember.
Onunla Omaha'da tanışmıştın.
I just knew that if you met him, you'd...
Onunla tanışırsan...
You met him in front of that karaoke.
Karaoke merkezinin önünde tanışmıştın.
You met him.
Onunla tanışmıştın.
You met him in a bar in Victoria ten days ago and told him you were planning to assassinate Sekoa.
Onunla on gün önce Victoria'daki bir barda tanıştın ve ona Sekoa'ya suikast planladığını söyledin.
You met him in Asia.
Onunla Asya'da tanıştın.
So you called him that morning, you met him at the warehouse.
Bu yüzden, bu sabah onu arayıp depoda buluştun.
- What was his emotional state... when you met him?
Constance Griffiths Charlie Crews'un Avukatı Yaklaşık sekiz yıl. Peki onunla ilk tanıştığınızda, ruhsal durumu nasıldı?
I believe you met him.
Onunla tanışmıştın sanırım.
Well, you met him. Does he strike you as the kind of man that would be capable of murder?
Onu tanıyan sensin, birini öldürebilecek bir adam gibi mi görünüyordu?
Is that where you met him?
Onunla orda mı tanıştınız?
You met him?
Onunla tanıştın mı?
Oh, you've met him?
- Oh, onunla tanıştın?
- You know him? Oh, I've never met him, but I know of him.
Hiç karşılaşmadım ama haberim var.
It's not like you just met him.
Tatlım. Onunla daha yeni tanışmadın ki.
I let him go back to that boarding school and the worst bunch of spoiled ne'er-do-wells that you've ever met.
Onu yatılı okula geri gönderdim. Orası şimdiye dek hiç görmediğiniz kadar şımarık veletlerle doludur.
So, to those of you who haven't met him yet, let me introduce...
Evet, aramızda tanışmanızı istediğim bir meslektaşımız var...
You first met him in quarantine.
İlk karantinada tanıştınız.
Honestly, mrs. Johnson, your daughter and i don't discuss too much personal stuff. - But surely you've met him.
Dürüst olmak gerekirse Bayan Johnson, kızınız ve ben özel meselelerden pek konuşmayız.
- You've never met him?
- Hiç mi görmedin? - Hayır.
You haven't even met him.
Onu tanımıyorsun bile.
But, you know, if it weren't for him, I never would have met you.
Ama, biliyorsun ki, o olmasaydı seninle asla tanışamayacaktım.
It's the fourth time you've met him.
Bu en az dördüncü karşılaşmanız.
- You've met him?
- Tanıştın mı adamla?
You'll be proud to have met him.
İyi ki tanımışım onu diyeceksin.
- You just met him.
- Daha yeni tanıştın.
Can I ask why you've decided to operate before you've even met him?
Daha onla tanışmadan neden onu ameliyat etmeye karar verdiğinizi sorabilir miyim?
So, tell me about the day you went and met him.
- Onu ziyarete gittiğiniz günü bana anlatın.
You haven't met him yet?
Daha onunla tanışmadın mı?
You met Maudsley, followed him to the platform and pushed him.
Maudsley ile buluştun, onu platforma kadar takip ettin ve ittin.
Some of you may have met him.
İçinizden bazıları onunla tanışmış olabilir.
I met him, you know.
- Biliyorum. - Kocan hoş birisi.
I've heard you talk about him, but i've never met him.
Onun hakkında konuşulduğunu duydum, fakat onunla hiç karşılaşmadım.
You've never met him.
Tanışmadınız bile.
After Jessica left him, he'd have been voted out of office but then he met you.
Jessica ondan ayrıldıktan sonra, Büro seçimlerini kazanmış fakat daha sonra seninle tanışmış.
You could've met him after your surgery.
Onuna ameliyattan önce görüşmeliydin.
Can you tell him to met me at the corner of Messa and Pueblo, at 12 : 30?
Ona benimle Messa Pueblo köşesinde, saat 12 : 30'da buluşmasını söyler misiniz?
You ever met him?
- Jon tanışmanıza izin mi verdi?
You've met him. Ooh!
Onu siz de tanıyordunuz.
You haven't met him.
Onunla tanışmadın bile.
Well, let me tell you where she met him. She met him in prison.
Pekala, çocukla nereden tanıştığını söylememe izin ver.Onunla hapishane de tanışmış.
That's when you met him.
Onu kaçırmamıştı.
Wendy : YOU SAY YOU FIRST MET HIM A MONTH AGO?
Bir ay önce tanıştığınızı söylemiştin.
She wanted to tell you personally, but, you know, she met someone. She's moving in with him.
Sana yüz yüze söylemek istedi ama biriyle birlikteymiş.
You should've met him.
Onunla tanışmalıydınız.
You mean you've met him?
Yani onunla karşılaştınız mı?
You... You told the police that you didn't know Dewey Jordan, the man - you killed you said you never met him.
Polise, öldürdüğün adam, Dewey Jordan'ı tanımadığını söylemiştin.
Have you met him?
Vurdun mu?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]