English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ Y ] / You said so

You said so Çeviri Türkçe

5,888 parallel translation
I just laughed'cause you said something so crazy.
Bunu çılgınca bir şey söz konusu Ben sadece'neden güldü.
And not because you said so, but because I'm not into idiots who turn down their sister's liver.
Ve sen söyledin diye değil kız kardeşinin karaciğerini almayı reddeden bir salakla olamayacağım diye.
So, you know, and I said, "Oh."
Ben de ona bakıp
So, if I said this was water, you would think I'm dangerous?
Yani, bunun su olduğunu söylersem, tehlikeli olduğumu mu düşüneceksin?
An angel. So you said.
Dediğine göre bir melek.
She said she left the child at the airport so you should pick him up there.
Çocuğu havaalanında bıraktığını söyledi. Bu yüzden gidip...
I'm so sorry to bother you with this here, but Chris said it was urgent that you do this discovery.
Sizi burada rahatsız ettiğim için çok özür dilerim ama Chris bu esasa ilişkin incelemenin acil yapılması gerektiğini söyledi.
If I haven't said anything lately, thank you so much, universe.
Son zamanlarda pek konuşamadık. Çok teşekkürler evren.
Yeah, you said you wanted names, so I got bud, and we went over there.
İsim istiyorum dedin, ben de Bud'ı alıp oraya gittim.
Well, this Russian dude named Stanislavski, he said that when you're acting, it's important to draw from your own experiences so we can actually channel real emotion.
Rus dostumuz Stanislavski, rol yaparken kendi deneyimlerinizden yararlanmanın önemli olduğunu belirtmiş. Böylece gerçek duygulara doğru kanal açabiliriz.
Yeah. So then, I stepped on the nail, and... and you said... Yeah.
İşte sonra çiviye bastım.
OK, look, I got sent down and that was my own stupid fault, and you said it would happen and it did, so I don't blame you for moving on, for wanting a baby and a life and all the normal things normal people have, but did it have to be with our Craig?
Bak okuldan atıldım ve bu benim kişisel hatamdı, bunun olacağını söyledin ve oldu, bu nedenle normal insanlar gibi çocuk yapmak, hayat yaşamak istediğin ve ilerlediğin için seni suçlamadım ama bunu bizim Craig ile yapmak zorunda mıydın?
You said so yourself.
Sen kendin söyledin.
It was broken-down and stuff and I said, "Don't worry about it. I'll give you a tow." ~ So?
Arabası arızalanmıştı, ona endişelenme, aracı halatla çekeriz dedim.
So, one of the other girls said That she saw you and sophie go To the bathroom together before the show
Kızlardan biri gösteriden önce Sophie'yle seni tuvalete giderken görmüş ama sen yalnız dönmüşsün.
He said you need to stop working so hard.
Bu kadar çok çalışmayı bırakmanı söyledi.
You know, I'm not really like a what-if kind of guy, but you said she's so life-changing, so I figured maybe this all means
Bilirsin, Ben keşkeleri olan bir adam değilim, Ama sen onun hayatımı değiştireceğini söylemiştin, Ben düşündümde belki bütün bunların anlamı
So, the man you're looking for, you said he's pushing fake dog tags?
Aradığınız adamın sahte künye yaptığını söylemiştiniz değil mi?
So you said that, on Sunday night, at about 7 : 00 p.m., you were not in the laundry room.
Pazar gecesi saat 7 : 00 civarında çamaşırhanede olmadığınızı söylediniz. Doğru.
I just said that so you'd think I was interesting.
Beni ilginç bul diye öyle dedim.
Second of all, I need you to watch Marcus so I can go fix the damage you caused when you said that Christmas wasn't real.
İkincisi ise Marcus'a göz kulak olman lazım ki Noel'in gerçek olmadığını söyleyerek yarattığın hasarı ortadan kaldırayım. Hayır, olmaz.
So you said to bring somebody.
Sen de birini getir dedin.
DID YOU THINK I WAS JOKING WHEN I SAID HIS LIFE WAS SO PRISTINE?
Ocak'ta ilk çocukları doğacak. Temiz bir hayatı var derken şaka yaptım mı sanıyordun?
Look, like I said, you've just got to work a little harder, you know, so- -
Bak, dediğim gibi, biraz daha çabalaman gerekiyor sadece, yani...
So you've said five times, Jones.
Beşinciye söylüyorsun Jones.
That's why I said that thing about you being the target, so, you know..., we could hang out... a while longer.
- Evet, bu yüzden hedeflerinin sen olduğunu söyledim sana. Biraz daha takılabilelim diye.
So you said in your e-mails...
E-postalarında dilediğin gibi.
He said it was too messy, but I told him how old you were, so they assumed you wouldn't hit anything, so they let me.
Çok karman çorman olduğunu söyledi ama ben de ona yaşını söyledim o yüzden senin atış yapmanı kabul etmedi ama bana izin verdi.
So... Yeah, you said.
Evet, söylemiştin.
You said you wouldn't hurt me, so let me go.
Bir şey yapmayacağını söyledin, o yüzden bırak beni. Etrafta kimse yok.
And so the night before, Colonel Tom had called and said, "Now, you know that Elvis don't do anything that we don't have the publishing'or at least half the publishing'on."
Ama bir gün öncesinde de Albay Tom beni arayıp "Elvis, telif haklarının ya da en azından telif haklarının yarısının bizde olmadığı hiçbir şarkıyı söylemez." dedi.
And you were so annoyed by that until finally, one time we called you up again and you said, " Look, if you stop calling me
Bazen o kadar sinir oluyordun ki bir gün nihayet, seni aradığımızda "Bakın. Beni arayıp durmazsanız şarkınızı çalarım." dedin.
Well, Caroline, Max said no, so you have to do it.
Evet Caroline. Max hayır dediği için sen yapmak zorundasın.
So, you said when you returned to your computer seconds later, the suspicious file was deleted.
Yani diyorsun ki az bir süre sonra bilgisayarının başına döndüğünde, şüpheli dosya silinmişti.
You said you offered me a rape kit, so I'm just wondering if you had any.
Bana tecavüz kiti önerdiğinizi söylediniz ben de elinizde hiç var mı diye merak ettim.
Okay, but you just said it was a lie. So... was it a lie?
Tamam ama bunun az önce yalan olduğunu söylediniz.
So, you want to go look for frogs with me like you said you would awhile ago and haven't done it yet?
Bana bir süre önce gideriz dediğinin ama hala gelmediğin kurbağa bulma operasyonuna gidecek miyiz?
So if I'd have asked you back in the 1960s - By the 21st century, do you expect to have seen a signal? - what would you have said?
Size 1960'lı yıllarda, "21. yüzyıl itibarıyla bir işaret almayı bekliyor musunuz?" diye sorsaydım ne cevap verirdiniz?
Please forgive me if anything I said yesterday made you feel like I do not respect you because I respect you so much.
Eğer dün sana saygısızlık ettiysem Iütfen beni affet. - Çünkü sana çok saygı duyuyorum.
You said you wanted to do something for me for everything I've done for you, so I hacked into your PayPal account, got access to your credit card, and bought myself this.
Senin için yaptıklarım için birşey yapmayı istemiştin. Ben de paypal hesabına girdim, kredi kartına eriştim, ve bunu kendime aldım.
What basketball game? You said you wanted to take me to a game last week, so I helped you buy us some tickets for this afternoon.
- Geçen hafta beni maça götürmek istediğini söylemiştin, ben de bu akşam için ikimize bilet aldım.
So, Chestnut, I was buying some rolling papers at the Bodega, and I hope this is cool, but I said they were for you.
Kestane, bakkaldan sigara kağıdı aldım. Ve umarım bunu dert etmezsin. Senin için olduğunu söyledim.
You're gonna love this. Remember how you said that Teddy would never be so romantic as to turn a work trip upstate into a lover's retreat to the country?
Teddy'nin hiç şehir dışındaki bir görevi aşıkların şehirden kaçışı gibi romantik şeyler yapmadığını söylemiştin ya?
So, you said your friend referred you to this curator?
Yani arkadaşının seni müze müdürüne önerdiğini mi söylüyorsun?
So, Grace said you wanted to talk to me?
Grace benimle konuşmak istediğinizi söyledi.
Maggie said it was important to stay hydrated, so here's some more water for you.
Maggie su içmeni söylemişti, al bakalım biraz daha iç.
He said that you didn't come home until well after midnight the night that Lance was killed, so where were you?
Lance'in öldürüldüğü gece eve gece yarısından sonra gelmişsin. Neredeydin?
Hey, Louis, um, so Ms. McMartin said that you like it here and you want to stay. I do. Well, we told her that we want you to stay, and she said... okay!
Yani buraya gelince, hediyeleri alacak ona aldıklarımızı yani ve onları ağacın altına koyacak biz de bunu videoya alacağız böylece Louis'in kusursuz bir Charlie Brown Noel'i olacak.
Well, you already said that you'd prefer to give him an MRI after he'd been transferred to your care, so...
MR'ı hasta senin gözetimine verildikten sonra çektirmeyi tercih ettiğini biliyor.
So I said when will you bring a lady to introduce to Yong?
Ben de onu diyorum ya Yong'umuzu ne zaman bir bayanla tanıştıracaksın?
Suppose I might have said it sooner if I hadn't been so hammered for most of the last 30 years but you know? There it is, I said it.
Bunu son 30 yılın büyük çoğunluğunda sarhoş olmayıp daha önce söylemem gerekirdi ama sonunda söyledim işte.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]