Belki de Çeviri İngilizce
110,322 parallel translation
Belki de görmek istemedin.
Perhaps you didn't want to.
Belki de kendini Edison gibilerden ayırmak için yarattığı bir kişiliktir o.
Perhaps that's simply a persona he's created to distinguish himself from the likes of Edison.
Belki de yapmalıydın.
Perhaps you should have.
Belki de haklıdır.
Well, maybe she's right.
Belki de susamıştır ama susuzluktan.
He could also just be thirsty, like... for water.
Belki de okumayı öğrenmeliyim.
Maybe I should learn how to read.
Belki de anladım ama yine de yuttum.
Or maybe I did know and I did it anyway.
Ama belki de kuzenim Hunter'ın penisi dışarıda olduğu için öyle demiştir.
But... maybe that was because my cousin Hunter's penis was out.
Belki de benim Arnold'ımsın.
Maybe you're my Arnold.
Belki de yukarıda parti var.
For all we know, it's a party up there.
Belki de potansiyeli vardır.
She maybe got good potential.
- Belki de uyumsuzsunuzdur.
- Maybe you're incompatible.
Belki de kukundan kıllı bir bebek çıktığını hayal edince korktum.
All right, maybe I was scared, you know, imagining a hairy little bambino popping out of your vajayjay.
Belki de bu olaya karışmamalıydık.
Maybe we should have stayed out of this whole thing.
Belki de Tafani'ye fazla inandınız.
Perhaps you are putting too much faith in this woman Tafani.
Belki de eve daha yakından bakmalısınız.
Perhaps you should look closer to home.
Belki de onu duygusal değeri için sakladı.
Maybe he kept it for sentimental value.
Belki de bu yüzden içeri girmesine izin vermediler.
Maybe that's why they didn't let him in.
Belki de bir duş almalıyım.
Maybe you should have a shower.
Belki de oraya gitmelisin.
Perhaps you should attend to that.
Belki de işi vardı.
Maybe she was otherwise engaged.
Belki de almalı mıyız diye merak etmeye başlıyorum.
I'm beginning to wonder if perhaps we should.
Belki de bilmiyordun.
Perhaps you didn't.
Belki de.
- Maybe.
Belki de bu bir kaza değildi.
Or maybe it wasn't an accident.
Belki de seni banka hesaplarımızda imza yetkilisi yapma zamanı gelmiştir.
Perhaps it is time to make you... a signatory on our bank accounts.
Belki de Rus tatlılarını sevmeyi öğreniyorsundur.
Maybe you're just learning to like Russian sweets. Hmm.
Yani belki de fikrimi ne kadar kesin öğrenmeye çalışırsanız duruşumu o kadar az kesin şekilde bilirsiniz.
So perhaps the more precisely you attempt to take my measure, the less precisely you will know my position.
Belki de temelli giderim.
Or for good, maybe.
Belki de beni korumaya çalışıyordu.
Maybe he was trying to protect me.
Onları hafta sonu boyunca kullanabileceğimizi düşündüm ama belki de devam etmeliyiz.
I figured we can use'em over the weekend, but... we might as well keep them.
Belki de hiç kaybolmamışlardır.
Or maybe they ain't lost.
- Belki de seni korumaya çalışıyordum.
Well, maybe I was trying to protect you.
Bu usulsüzlüğün ve birkaç tutarsızlığın yanı sıra şuna inanıyorum ki bu hesapların belki de yarısı keyfî düzenlenmiş olabilir.
Uh, well, I mean, aside from that anomaly and a few other discrepancies, you know, it all sort of... it leads me to believe that maybe half of these accounts are... are casuistic.
Başka bir dünyada belki de olurdu.
In another world... possibly.
Belki de stresinin nedeni yalnızca işin değildir.
Maybe it's not just work that's causing the stress.
Düşünüyordum da eski karımla öyle bir kavga etmiş olsaydık belki de hâlâ birlikteydik.
I was just thinking... if my ex-wife and I had had it out like that... we might still be together.
Belki sen de buna dahilsindir.
And maybe that includes you.
- Belki çoktan ölmüştür, biz de ölmüşüzdür ve hepimiz Araf'tayızdır.
- Well, maybe he's already dead... and we're already dead, and this is limbo.
- Belki ben de öyle yapmaya başlamalıyım.
- Maybe I need to start doin'that, too.
Belki saç ürünlerine de.
And maybe the Dr. Miracle's.
İğneler tırnak altı için lazım, damarlar için değil. Belki de damardan bir şey vermeliyiz.
Although, maybe we should shoot him up with something.
Belki Kostya onlara Nadezhda'nın adını verdi, şimdi de...
I wonder if Kostya gave them her name, and now Nadezhda- -
Belki o kadar iyi bir kalpazandır ki kendinin de sahtesini yapmıştır.
Or maybe she's just such a good forger, she went ahead and forged herself.
Bu işi düzgünce kotarırsak belki diğer cezaevleri de kulak verir.
And maybe if we do this right, other prisons will listen, too, all right?
Belki senin yapacağın şekilde yapmadım ama yine de denedim.
Well, maybe what I've done for Suzanne ain't what you would've done, but I tried.
Bir insanın New Jersey'de ne kadar mutlu olabileceğini görünce belki fikir değiştirirler.
Perhaps they will change their minds once they see how happy a person can be in New Jersey.
İnsanın New Jersey'de ne kadar mutlu olabileceğini görünce belki fikir değiştirirler.
Perhaps they'll change their minds once they see how happy a person can be in New Jersey.
Geldiğimiz nokta buysa belki biz de Albert gibi gitmeliyiz.
If this is what we have come to, perhaps we should leave like Albert did.
Belki bir sonraki de öyle olacak.
Maybe the next one, too.
Arkadaşlarla iskeleye gidip patates kızartması yiyeceğiz, belki sen de gelmek istersin.
Well, listen, my friends and I are getting some fries on the deck if you want to join us later, maybe.