Belki de değil Çeviri İngilizce
1,807 parallel translation
Belki, belki de değil.
Maybe, maybe not.
Belki de değil.
Maybe not.
Bilmiyorum, belki de değil.
I don't know, maybe not.
Oh kahretsin belki de değil.
Oh shit, or maybe not.
Belki bir rastlantıdır, belki de değil.
Perhaps a coincidence, perhaps not.
- Belki. Belki de değil.
Or maybe not.
Belki, belki de değil ama bendekinden biraz da onda var.
Oh, maybe, or maybe he has a little bit of what I have.
Belki de değiştirmek için geç değil.
Maybe it's not too late to switch to something else.
Belki de yeterince zor değil.
Well, perhaps... not hard enough.
Daimi kontrol belki de o kadar iyi değil.
Maybe absolute control isn't always best.
Belki de.. fazla tepki veriyorsunuz sonuçta çalınan bir araba.. değil mi?
Well, don't, you know, overreact because of just one s-stolen car, you know?
Belki de aradığımız adam o değil.
Maybe he's not the guy.
Bilemiyorum, kural değil de belki bir rehber gibi düşünmeliyiz evde gözlük takmamalısın, önünü daha iyi görebilmen için.
I don't know, more of a guideline more than a rule that-that we don't um,... wear the sunglasses indoors, just for navigational purposes.
Belki öyle ışıltı falan değil de...
It might not be so much a sparkle.
Onu, belki de suçlu olduğuna inanan bir avukat savundu, bir ordu değil.
No O. J. Dream Team, just a court-Appointed attorney Who probably thought his ass was guilty.
Belki de değil.
Perhaps not.
Aslında düşündüm de, Patrick Chivas'ı kendinle eşit görme nedenin belki de koyu sütlü kahve renginde olmasıydı. Yani böyle simsiyah değil.
- You know, I was wondering if maybe the reason you thought you could treat the Patrick Chibas kid as an equal is because he's a nice, creamy latte color instead of just plain old black.
Yani belki de sana göre değil, ama bence öyle.
So maybe it's not for you, but I think that it is.
Ama buna göre baba, karanlık sadece karanlık değil, belki de bir tözmüş.
But according to this, Dad, maybe darkness isn't just dark. But like... But like a thing.
Belki de tamamen değil.
Or maybe not quite?
Önemli de değil zaten, belki sadece yürümesini istemişimdir.
O.K., because maybe I wanted to make it work.
Öyleyse belki de geri dönsek daha iyi olur, değil mi?
Well, then we should probably head back then, right?
Belki de doğru kelime bu değil.
Maybe secretive isn't the right word, um,
- Belki de sen almışsındır, öyle değil mi? - Hayır.
Maybe you shouldn't have fucking taken it, should you?
- Belki de iyi değil di?
- Perhaps she was not well?
Belki de her şey harika değil diye gereksiz mızmızlık ediyorum. Anlarsın ya?
Maybe I just shouldn't be so critical just because things aren't in the greatest place, you know?
Belki de Michael Amca o kadar da iyi bir adam değil.
maybe uncle MicheaI is not such a good guy after all.
Belki sen de geleceğin elemanısındır, değil mi?
Perhaps you also are a man of the future?
Belki de boşu boşuna tasalanmamalıyız. Daha hiç bir şey belli değil.
Maybe we shouldn't think about things that may never happen.
Belki de biraz kokuyordur ama fazla değil.
Probably smells a little bit, but not too much.
- Çok güzel gözüküyor değil mi? - Belki ben de ortak olabilirim.
- So I might join them.
Belki de böbreklerini almalıyız, değil mi?
Maybe we take your fucking kidneys, eh?
Belki de sorun bendedir, değil mi?
Maybe something's wrong with me, you know?
Belki de sorun negatifte değil de senin jelatinindedir.
Maye it's not the Negative, but the mixture.
Kölelik günlerinde tarlada değil de, evlerde çalışanların belki ayakkabısı yoktu ama pantolonları delik olmazdı, pamuk toplamazlardı.
Back in slavery days, them's the one that work in the big house. Might not have had shoes always, the pants didn't have no holes in them, they didn't pick no cotton.
Ayrıca, belki de bu alarm sistemindeki kısa devreden başka bir şey değil.
Besides, this is probably nothing more than a short-circuited alarm system.
Belki de bir gün bizi insan yapan şeyler sahip olduğumuz yeteneklerimizle değil de, sahip olmadığımız erdemlerimizle tanımlanır.
What makes us human may one day be defined not by the gifts we possess, but by the virtues we lack.
Ya da belki de benim bir katil olduğumu düşünmek en iyi arkadaşının karısıyla yatmış olma suçuyla yüzleşmekten daha kolay geliyordur, değil mi?
Or do you think maybe it's just a bit easier for you to think that I'm a murderer than to face up to all the guilt for having screwed your best friend's wife?
Eve döndüğümden beri bana öyle görünüyor ki, Bay Rushworth belki de dostluğumuz için kabul ettiğimiz kadar yeterli değil.
Since I've been home, it has occurred to me that Mr Rushworth... was perhaps accepted on too short an acquaintance.
Biliyorum, ama o küçük bavulda o kadar çok şey olamaz. Ve düşündüm de belki dinlendikten sonra, şimdi değil. Ama dinlendikten sonra kasabaya inebiliriz ve sana daha düzgün elbiseler alabilirim ve, ve belki bir kaç da şort.
I know, but you can't have much in that tiny little suitcase, and I thought maybe when you're rested, not now but when you're rested, we could go to town and I'll get you some proper clothes, and maybe some shorts.
Belki de tüm bunlar yalan değil, bir yanılsama.
Maybe they're not lies, they're delusions.
Bu hileli pislik Milwaukee'de işe yarayabilir belki ama burada New York'ta değil.
'Cause maybe that gimmicky crap works out there in Milwaukee, but not out here in the Big old Apple.
Belki de şuradaki küçük aya gitmeliyiz. Bu kesinlikle küçük bir aydan başka bir şey değil.
Maybe we should head for that small moon that's clearly a small moon and not anything else.
Belki de hiç doğmamamı isterdin, değil mi Louis!
Well, maybe you should have just had an abortion, Lois!
Belki o kadar değil ama Ducky de çok şaşırdı.
Maybe not that different, but Ducky's really puzzled about it, too.
Belki sizin zamanınızda elektrik yoktu, Bayan Williams... -... ama benim zamanımda- - - Üç çocuğun annenle birlikte Tinley'de yaşıyor, öyle değil mi?
Maybe back in your day there was no electricity, mrs.Williams, but in mine... your three children are living with your mother back in tinley, aren't they?
Annen kadar güzel bir kadın için bile kolay değil. Evet, belki de kalmalıyız.
- Maybe we should stay.
Ben ve Marie'nin kendi odası olursa o zaman ranzaları belki de burada bırakmalıyız, taşınanlar için değil mi?
So if me and Marie are getting our own rooms, then maybe we should leave the bunk beds here for whoever moves in, right?
Evlilik anayasal bir hak değil ve... konuyu açtığına göre belki de seninle gerçekten evlenmek isteyecek...
Marriage is not a constitutional right, and as you pointed out, maybe you'd better wait for a guy
- Belki de tuhaf doğru sözcük değil.
- Maybe funny's not the right word.
Belki de burada olmam iyi bir fikir değil.
Maybe my being here is a bad idea.
belki de değildir 39
belki de 1259
belki de öyle 45
belki değil 57
belki de hayır 17
belki de ben 23
belki de biz 19
belki de haklısınız 26
belki de öyleyim 25
belki de daha fazla 40
belki de 1259
belki de öyle 45
belki değil 57
belki de hayır 17
belki de ben 23
belki de biz 19
belki de haklısınız 26
belki de öyleyim 25
belki de daha fazla 40
belki de bu 32
belki de öyledir 60
belki de vardır 18
belki değildir 19
belki de haklısın 174
belki de haklısındır 24
belki de haklıdır 22
de değil 53
değil mi 44479
degil mi 350
belki de öyledir 60
belki de vardır 18
belki değildir 19
belki de haklısın 174
belki de haklısındır 24
belki de haklıdır 22
de değil 53
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26