Bir şeyler iç Çeviri İngilizce
352 parallel translation
Hırsızın biri içerip girip, "Bu bir soygundur" derse ona dostça yaklaşır ve "Bir şeyler iç" derim.
When a burglar comes in here and says, "Stick'em up", I get friendly with him.
Gel bir şeyler iç.
Come have a drink.
Bir şeyler iç.
Have something to drink.
- Bir şeyler iç, serinle. - Olur.
- Go get yourself a drink and cool off.
Bizimle beraber bir şeyler iç.
Have something with us.
Bir şeyler iç!
Have a drink!
- Güzel bir şeyler iç.
- Have a drink of something good.
Haydi şoför bey, bizimle bir şeyler iç.
Come on in, driver, and have one with us.
Çık da bir şeyler iç, Luckey.
Go and get yourself a drink.
Bir şeyler iç, susamış olmalısın.
Drink up, you must be thirsty.
Bu arada bir şeyler iç.
Get yourself a drink meanwhile.
Bir şeyler iç.
Have a drink.
Git bir şeyler iç.
Go get you a load on.
- Bir şeyler iç.
- Take a drink.
- O hâlde bir şeyler iç.
- You do need a drink.
Rye. ( Çavdar viskisi ) Bir şeyler iç.
Right. Have something.
Bizimle bir şeyler iç.
Have a drink with us.
Gel Dolly, bir şeyler iç.
Come on, Dolly, have a drink.
- Al bir şeyler iç Mose.
- Take a drink, Mose.
- Bir şeyler iç, daha iyi hissedersin.
- Drink something. You'll feel better.
Bir şeyler iç.
Let's have a drink.
Gel, bir şeyler iç.
Come and have a drink.
Otur da bir şeyler iç.
Sit down and have a drink.
Gitmeden bir şeyler iç.
Have a drink first.
Gel ve bizimle bir şeyler iç.
Come on and have a drink with us.
O zaman bir şeyler iç.
Well. Then have something to drink.
Bir şeyler iç Stanley.
Would you like a drink, Stanley?
O zaman, bir şeyler iç.
Drink something then.
Bir yudum bir şeyler iç.
Come have a snort.
Gel de bir şeyler iç.
Come and have a drink.
Saçmalama, gel, bir şeyler iç.
Don't be silly, come and have a drink.
Sıcak bir şeyler iç.
Have a hot drink!
Bir yudum bir şeyler iç.
Sit down and have a sip.
Hadi, bizimle bir şeyler iç.
Come on, drink with us.
Bir şeyler iç.
Eat some refreshments.
Hadi! Bir şeyler iç canım!
Drink something, my dear!
En azından bir şeyler iç.
Drink something, at least.
Benimle bir şeyler iç.
Sit down and have a drink.
Gel bir şeyler iç.
Have a drink.
Gel, şöyle otur, benimle bir şeyler iç.
Come, sit down, drink with me.
Eve git, bir duş al, bir şeyler iç.
Go home, take a shower, have a drink.
İçeri gel bir şeyler iç!
Come on in for a drink!
Sen gidip bir şeyler iç.
You go ahead and have a drink.
Hadi bir şeyler iç.
Have something to drink.
Üst katta bir şeyler içelim zaman geçsin, iç, konuş...
Let's have a drink upstairs Let the time pass by, drink, talk...
- Bir şeyler daha iç.
- Take another drink.
O zaman bir seyler iç.
Well, have a drink then.
- Hadi ama, iç bir şeyler.
- Go on, have something.
İç dekorasyonda gerçekten yeni bir şeyler yapan tek alay o. Renk, doku, çizgi vesairede. Evet.
That's the only regiment that's really doing something new with design, with colour, texture, line and that.
Şenlik ateşi için iç çamaşırları yakalım demiyorum. Ama buralarda cidden bir şeyler yapılabilir.
I'm not contemplating any Maidenform bonfires, but they could certainly use something around here.
Kıçını oynat, gel buraya da bir şeyler iç.
Get your ass over here and have a drink.
bir şeyler içelim mi 27
bir şeyler içelim 56
bir şeyler içmek ister misin 26
bir şeyler var 19
bir şeyler yanlış 26
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yemek ister misin 35
bir şeyler içelim 56
bir şeyler içmek ister misin 26
bir şeyler var 19
bir şeyler yanlış 26
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yemek ister misin 35