Bir şeyler yapmalısın Çeviri İngilizce
572 parallel translation
Onlar için bir şeyler yapmalısın.
Eddie, you've got to do something for them.
Çok meşgul biri olduğunuzu biliyorum, ama bir şeyler yapmalısınız.
I know you're a very busy man, but you must do something.
Gerçekten hafızanla ilgili bir şeyler yapmalısın.
Really, you must do something about that memory of yours.
Poponla ilgili bir şeyler yapmalısın.
You ought to do something about your sit-down.
Bir şeyler yapmalısın, tıpkı geçen gün dediğin gibi.
You've got to do things, just as you said the other day.
Bayan Antony, bu konuda bir şeyler yapmalısınız.
Mrs. Anthony, you have to make him do something about this.
Bir şeyler yapmalısınız...
You've got to do something...
Barnaby için bir şeyler yapmalısınız hem de hemen.
You've got to do something about Barnaby right away.
Gerçek bu ve bir şeyler yapmalısınız.
- Well, you've got to do something about it.
Lex, bir şeyler yapmalısın.
Lex, you've got to do something.
Dinle, şimdiye kadar senden hiçbir şey istemedim fakat bu kez Roberto'nun serbest kalması için bir şeyler yapmalısın.
Listen, I've never asked anything from you, but this time you have to do something to free Roberto.
Bir şeyler yapmalısın.
You must do something
- Sanırım onun için bir şeyler yapmalısın.
- I guess you'll have to pinch-hit for him.
- Bir şeyler yapmalısınız!
- You must have something!
Bir şeyler yapmalısın.
You've got to do something.
Kaptan belki de bir şeyler yapmalısınız...
Maybe you have to be, Captain, to do something like this.
Dayanılmaz.Bayan Pinkerton'un disiplinsizliği hakkında bir şeyler yapmalısınız.
Intolerable! Something has to be done about Miss Pinkerton. No discipline.
- Bir şeyler yapmalısın.
- You've got to do something.
Bir şeyler yapmalısınız.
That's what I want you to do something about.
Onun için bir şeyler yapmalısınız, hiç olmazsa kilise yapmalı.
Surely, you can do something for him, at least the church can do it.
Evet, boğdu. Bir şeyler yapmalısınız.
Yes, strangled, You must do something,
Kesinlikle bir şeyler yapmalısınız! Örtün üstünü! Kapatın!
You are being an accomplice in this very serious matter.
- Noel'e kadar bir şeyler yapmalısın!
Carmine, you'll have to get busy at Christmas. I have no choice. Otherwise...
- Saçına bir şeyler yapmalısın.
- You have done something to your hair.
Fakat bir şeyler yapmalısınız!
But you must do something!
Bir şeyler yapmalısın.
And you better do something!
Kesinlikle bir şeyler yapmalısın.
You just better do something!
Bir şeyler yapmalısın.
You're going to have to do something about it.
Sivil trafiği hakkında bir şeyler yapmalısınız.
You must do something about the civilian traffic.
Profesör, bir şeyler yapmalısınız.
Professor, you must do something.
O kesiğe bir şeyler yapmalısın.
Hey. You ought to get something for that cut.
Henry, bir şeyler yapmalısın.
Henty, you gotta do something.
Bir şeyler yapmalısın.
You must do something.
- Bir şeyler yapmalısınız.
- You've got to do something.
Bir şeyler yapmalısın!
Do something!
Howard Beale konusunda bir şeyler yapmalısın.
You gotta do something about Howard Beale!
Bu konuda bir şeyler yapmalısın. Acele et!
Gonna have to do something about this, quickly.
Şimdi benim aşkım için bir şeyler yapmalısın.
Now i too should... "
Bir şeyler yapmalısın.
You have to do something.
Bir şeyler yapmalısınız!
You've got to do something!
Bir şeyler yapmalısın.
You gotta do something.
- Yerinden kalkıp bir şeyler yapmalısın.
- You just gotta get up and around a bit.
Biliyor musun, Charlie Brown yüzün için bir şeyler yapmalısın.
Charlie Brown you have to do something about your face.
Ama bilgisayar kullanırken, aklınla bir şeyler yapmalısın.
But when you're working with a computer, you gotta build something with your mind.
Eğer çalışmazsa matematikten kalacak! O haklı Willy, bir şeyler yapmalısın.
- You gotta do something about that boy.
Artık akıllanıp, bir şeyler yapmalısın.
You'd better get on and do something.
Dan... Bir şeyler yapmalısın.
Dan... you need to function.
Dorothy, bir şeyler yapmalısın, polise git ya da...
Dorothy, you gotta do something, go to the police or...
- Bir şeyler yapmalısın.
Papa, you've gotta do somethin'about it.
Masa başında oturup mürekkep lekelerini saymanın dışında bir şeyler yapmalıyım.
I gotta do something besides sit at a desk and count the ink stains on the blotter.
Henry, bir şeyler yapmalısın.
Here.
bir şeyler yapmalısınız 16
bir şeyler içelim mi 27
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şeyler yanlış 26
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yemek ister misin 35
bir şeyler içelim mi 27
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şeyler yanlış 26
bir şeyler yapın 69
bir şeyler söyle 85
bir şeyler yedin mi 17
bir şeyler yiyelim 46
bir şeyler yemek ister misin 35