Bırını Çeviri İngilizce
9,384 parallel translation
Virginia, şunu bırakır mısın lütfen?
Virginia, can't you let it go, please?
Hayır, Müdire Hanım'ın dediğine göre Shana böyle şeylere pabuç bırakmazmış.
Nah, the headmistress said that Shana would never cut a deal.
Bizi yalnız bırakır mısın lütfen?
Would you leave us, please?
Onun sözcükleri sadece kesmez. hem oyuk açar hem de yumurtalarını bırakır.
Her words don't just cut, they burrow in and lay eggs.
Wolfe'tan ne istediğini öğrenmeliyiz neden onu bırakmadığını, neden aylardır oraya ışınlandığını.
We have to know what he wants from Wolfe, why he didn't break him out, why he's been teleporting in there for months.
Bir kara tahtamız vardı, oraya hep şöyle yazardı "Şu tarihe kadar zengin bir siyah kadın olacağım" sonra da "O zaman işi bırakırsın" derdi, inanırdım ama hiç bırakamadım, çünkü beni çok çalıştırıyordu.
We had a blackboard and he used to put on there, "I'll be a rich black bitch by this such-and-such date," and he said, "Then you could quit," and I always believed him, but I never could quit because he worked me too hard.
Bagajınızı sizin için otelinize bırakırım.
I'll take your luggage on to your hotel for you.
- Beni bırakır mısın?
Will you just stop it'? Okay, okay.
Yakalama ve öldürme olan iki adımlı olayda sanırım Kabil gelene kadar bıçağın bizde kalmasında arkadaşların da benimle hemfikirdir.
I think your buddies would agree it's better to keep the Blade out of your hands until we've got Cain sewn up, just to be safe.
Ajan Hardy ile beni baş başa bırakır mısınız lütfen?
May Agent Hardy and I have the room, please?
Bence, bırakın onunla bir konuşayım ve bizden ne istediğini öğreneyim, olur mu? Belki, resimleri alırım.
Let me just talk to her and see what she even has on us, okay?
- Davranışlarının kalıbını çıkartmayı zorlaştırıyor.
It makes divining a pattern in his behavior considerably harder.
Hayır, onu savunmayı bırakır mısın?
No, could you please stop with that?
Yürümeyi bırakır mısın?
Stop walking.
Ve bildiğiniz gibi kundaklama ve saldırı suçlarını işledikten sonra ruh sağlık merkezinden serbest bırakıldı.
And, as you know, she was just recently released from psychiatric care after committing both arson and aggravated assault.
Olduğunuz yere ekmek kırıntıları bırakın.
Leave bread crumbs where you can.
Hayır, çocuklar Tanrı ve çocukların yapmaları gerektiği gibi sizi terk ettiler sizin de ebeveynlerin yapması gerektiği gibi onları bırakmalısınız.
No, the children are God, and they have left you, as children must, and you must let them go, as parents must.
- Hayır, ona mirasını bırakacağı iki oğul verdim.
But you learned to love him, right? No. I gave him two sons... an heir and a spare.
Eğer bir bıçağın keskinliğinin ne kadar önemli olduğunu anlayacak biri varsa, o Yahudi bir adamdır.
Make sure they're sharp. It's political suicide to not cut the ribbon on the first try. Look, if there's anyone who understand the importance of a sharp knife, it's a Jewish man.
Hayır, bırak da buna Wass veya başkası baksın.
No, Wass, or someone else takes it.
Hayır, sadece bırakmayacağınızı biliyorum.
No, I just know that you won't.
- Baba, beni Milhouse'ların evine bırakır mısın?
Dad, can you drive me to Milhouse's?
S.T.A.R. Laboratuvarlarını, Dr. Wells'i, seni bırakamamıştım.
I couldn't leave S.T.A.R. Labs, Dr. Wells... you.
Unutmayın, eğer bu çantaya tıklanacak olursa... o bizi oyun dışı bırakır.
Remember, this whole case is shot if he's able to lock us out.
Hayır, hayır. Üç ay önce kullanmayı bıraktım ben.
N-n-no, I stopped cold three months ago.
İlk geldiği gün buraya oturup eşyalarını bıraktı çırılçıplak soyundu ve duşa girdi.
First day, she waltzes in here, drops her stuff, strips down bare-ass nude and walks to the shower.
Çok komik çünkü uzun zamandır tanışıyoruz ve çalmayı bırak, seni bir müzik aletinin yakınında bile görmedim.
That's funny, just'cause I've known you for a very long time and never seen you even close to an instrument, let alone playing one.
Yalvarırım, onun canını yakmayı bırak!
Just please, stop hurting him!
İnsanın doğasında vardır, bırakmak istemez.
It's human nature, not wanting to let go.
Penguen'in ne yapmaya çalıştığını söylemezsen seni Zsasz'e bırakırız.
You tell us what the hell's going on with Penguin or we leave you with Zsasz.
Akışını bırakmak keten takım elbiseler için kullanılır değer verdiğin bir ilişki için değil.
Light and breezy is how you describe a linen pantsuit, not a relationship you care about.
Baleyi bırakmamdaki sebep o kadın. Ben de benim yüzünden Sam'in bu hayır işi programını bırakmasını istemiyorum.
She's the reason I quit ballet, and I sure as hell don't want Sam to quit the Big Brother program'cause of me.
Yeşil balyozu solda sıfır bırakacak o son çare silahlarının hepsi şimdi Lider'in elinde.
All your weapons of last resort in Leader's hands will make the Green Hammer look like a pop gun.
Sanırım eski Mike Warren'ın birazını diğer tarafta bırakmışsın.
Guess you left some of the old Mike Warren on the other side, huh?
E-S-K-İ A-H-İ-T-İ-N B-E-Ş-İ-N-C-İ K-İ-T-A-B-I.
D-e-u-t... e-r-o... n-o-m-y.
Yatak odasından bazı şeyleri aldığını fark ettim ve bu sorun değil ama diş macununu bırakır mısın?
I noticed that you took some things from the bathroom, and that's fine, but could you leave the toothpaste?
Steven'ın, işi bırakmadan önce yatırımcılara borçlarını ödeyecek kadar çalışmış olduğunu öğrendim.
Steven, it turns out, worked enough of the Mother Lode to pay off his investors before he had his change of heart.
Hayır, onların hepsi işlerini bıraktı.
No, they have all left their jobs.
İnsanlığını kapatmanın en önemli getirisi ortalığı nasıl bırakacağını umursamamandır.
Uh, the whole point of flipping your humanity switch is that you don't care how you leave things.
Bu değişikasyonun gücünü kullanarak Dünya'nın savunması düşürebilir. Ya da kahramanları güçsüz bırakır.
Harnessing the power of this weirdiation... could render Earth's defenses, it's heroes, useless.
Şu an ilgilendiğin şeyleri bırak artık bu hikayeyi araştırıp haber yapacaksın.
You are taken off your current duties and you are now responsible for investigating and reporting this story yourself.
Hayır, bırak da vücut kendi işini yapsın.
No, let the body do its thang, you know.
Hiçbiriniz... Beni rahat bırakır mısınız?
None of you can- - can you just leave me alone?
Hayır, bıçağını geri alamazsın.
No, you can't get your knife back.
Annemi kullanmayı bırakır mısın?
And would you stop doting on my mother.
İsterseniz gelin alın, olmadı ararsanız ben bırakırım.
So just come pick him up or call, and I'll send him over.
Nasıl bir insan bu havada evladını sokağa bırakır?
What kind of person abandons their baby outside on a day like this anyway?
- Boşandılar! Herkese dışarı çıkmasını emredip seni cayır cayır yanan binanın içinde bırakırsa hatırlatırım bunu. İyi o zaman.
They're divorced.
Milyonda bir ihtimal ama başka şansımız mı var? Hayır, arkadaşımın hayatını milyonda bir şansa bırakamazsın, anladın mı?
No, you're not taking a million-to-one shot with my friend's life, you understand?
- Sanırım sanırım onu oradan almış ve kafamızı karıştırsın diye kanı ve motel çarşaflarını oraya bıraktın.
I'm guessing that you picked at that scab, and left the blood on the motel sheets as a mislead.
Onu bırakır mısınız lütfen?
Booth. Sir, can you put that down, please?
birini 32
birinin 43
birini arıyorum 33
birini bekliyorum 30
birini seç 19
birini öldürdüm 16
birini mi bekliyorsun 44
birini mi arıyorsun 28
birini mi bekliyordun 20
birini mi arıyorsunuz 30
birinin 43
birini arıyorum 33
birini bekliyorum 30
birini seç 19
birini öldürdüm 16
birini mi bekliyorsun 44
birini mi arıyorsun 28
birini mi bekliyordun 20
birini mi arıyorsunuz 30