English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ E ] / Elimi sık

Elimi sık Çeviri İngilizce

363 parallel translation
- Acıyınca elimi sıkıca tutun.
Hold tight to my hand when it hurts.
Elimi sıkıyor.
He's squeezing my hand.
Elimi sık.
Here is my hand.
- Sol elimi sıkın, kalbe daha yakın.
Shake my left, it's nearer the heart.
elimi sıkıştırma!
you pinched my hand!
Ve general bunu biliyordu önünde diz çöktüğümde, şimdi bu hareketim çok meşhur elimi sıktı bana kısık sesle şöyle dedi...
And the general knows that, for when I bowed low to him in my now famous genuflection, he shook my hand and said to me in a low voice,
Elimi sıkıca tut
Take my hand firmly into Thine
Eğer duyuyorsan, elimi sık.
If you can hear me, squeeze my hand.
Erkeklerin, asırlar boyunca gözlerim yerine memelerime bakmasından elimi sıkmaktansa kıçımı çimdiklemesinden sonra canım istediğinde bir erkeğin arkasından müstehcen ve ucuz tatmin duygularıyla bakmak en tabii hakkımdır.
After centuries of men looking at my tits instead of my eyes and pinching my ass instead of shaking my hand I now have the divine right to stare at a man's backside with vulgar, cheap appreciation if I want to.
Neden elimi sıkıp hoşça kal dedi?
Why he shakes my hand and say goodbye?
# İleri doğru yürü Elimi sık #
Step right up Shake my hand
# Elimi sıkın #
Shake my hand
Elimi sık.
Squeeze my hand.
Ormandaki son günümüzde bu ikisi ortaya çıktılar başardıkları bu güzel işten dolayı elimi sıkıp bana teşekkür ettiler.
And then on the last day of our stay in the forest, these two showed up... and they shook me by my hands, and they thanked me very much... for the wonderful work they'd been able to do, you see.
Elimi sık!
Shake hands!
Elimi sık.
Shake hands...
Şimdi elimi sıkıca tutar mısınız lütfen?
Now would you hold my hand tight please?
Dwight bana 600 dolar harçlık verdi ve kuvvetlice elimi sıktı.
Dwight gave me $ 600 spending money and a hearty handshake.
- Ne kadar çok acıyorsa o kadar elimi sık.
- Squeeze my hand as hard as it hurts.
Ne kadar acıyorsa o kadar elimi sık.
Squeeze my hand as hard as it hurts.
Elimi sıkın.
Squeeze my hand.
Vickie, elimi sık.
Vickie, squeeze my hand.
Elimi sıkın.
Okay, squeeze my hand.
- Elimi sık.
- Squeeze my hand.
Elimi sık.
- Squeeze my hand.
Beni duyabiliyorsanız elimi sıkın.
If you can hear me, squeeze my hand.
- Elimi tut elimi sıkı sıkı tut tatlım.
- Hold tight. Hold my hand, honey. Hold my hand.
- Alex, elimi sık.
- Alex, get a fucking grip.
Zamanla sağ elimi daha sık kullandım.
Most of the things I learned to do right-handed.
Elimi cebime atıp karşılıksız, güzel olduğun ve üstün yanları olan bir çocuk olduğun için karşılık beklemeksizin, sırf vermek istediğim için sana bir yakut, milyon dolarlık bir yakut versem hani fena mı olurdu?
If I put my hand in my pocket And gave you a ruby, a million-Dollar ruby For nothing, because you're beautiful
Elimi kapıya sıkıştırdım.
Slammed a door on myself.
Öyle dengesiz biriydim ki, solo çalma fikri aklımdan çıksın diye elimi pencereye sıkıştırmıştım.
I was so insufferable that I smashed my hand through a window so I wouldn't dream of being a soloist anymore.
Lütfen elimi tutun, beni sıkı tutun, olur mu?
Please... hold me. Hold me tight.
"Elimi bandajla, arabanın kapısına şıkıştığını söyle, bu imzayı açıklar."
Whoa! ( LAUGHS )
Dolap kapısını kırdım ve sanırım elimi de kırdım. Bunu imzalarsanız- -
I broke down a closet door, and I think I broke my hand doing it but if you two will just sign -
Gölgede yürürken elimi tutuyorsun ve ışık huzmeleri gözlerinden geliyor.
You hold my hand when I walk in the shade And the rays of light come from your eyes.
- Evet, elimi yıkıyordum, bana seslendiniz gibi geldi.
Oh, it's you. I was washing my hands. I thought you called me.
Benim de ayağıma saçmalar saplandı ve bir tür sıyrık, sıyrıklar elimi kesti.
And I had bits in my leg and they sort of skinned the skin off my hand.
Şimdi, ne zaman kontrolünü kaybettiğini hissedersen sadece elimi tut ve biraz sık.
Now, whenever you feel you're about to lose control, just take my hand and give it a little squeeze.
Sık elimi!
- Shake hands, boys. Attaway.
Elimi sıkıyorsun.
Not so tight.
Elimi çok sıkıyorsun.
You're holding my hand too tight.
Asıl ben çığlık atacaktım, elimi öyle bir sıktın ki!
I almost screamed, you squeezed my hand so hard.
- Sık elimi, dostum.
- Put it there, pal.
Babam çok sıkıştırdı, o kadar sıkı ki... elimi ayağımı oynatamıyorum.
Dad tucked me in too tight, and it's cutting off... the circulation in my arms and legs.
Yani, oradan elimi çekersem kız arkadaşının gözünde karizman artacak
So it's either I split so you look cool in front of your girl.
Elimi nasıl sıkıca tuttuğunu asla unutmayacağım.
And I'll never forget how hard she was squeezing my hand.
Doğamda yok. Maris'in amcası Lyle öldüğünde, cenazede uyum sağlamak için elimi arabanın kapısına sıkıştırdım. Çok karmaşık bir korsansın, değil mi?
Unfortunately, Frederick is allergic to seven varieties of ivy so he wears long sleeves and long pants, a bonnet with a net on it.
Sonra efendim, elimi tutup sıktı ve "Tatlı yaratık!" diye bağırıp öptü beni sımsıkı yapıştı dudaklarıma sonra da bacağını üstüme attı iç çekti, öptü ve şöyle bağırdı :
And then, sir, would he grip and wring my hand cry, "Sweet creature!" And then kiss me hard as if he plucked kisses from the roots upon my lips then laid his leg over my thigh and sighed and kissed and cried :
Sık şu elimi.
Shake this hand.
Sarhoş da olsam, ayık da hiç şikayet almadım... hem de elimi pisliğe bulamış olsam bile.
Drunk or sober, I got no complaints... even if I did get my hands dirty on the way.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]