Fazla zamanımız yok Çeviri İngilizce
971 parallel translation
Fazla zamanımız yok.
We haven't much time.
Fazla zamanımız yok, Bay Gelder ve inanın bana insanların
- Good day, sir. Mr. Gelder our time is short and believe me when I tell you
Kaybedecek fazla zamanımız yok, deniz hızla yükseliyor.
Yes. We haven't much time to lose, the tide's coming in fast.
Bu kestirme bir yol, ama fazla zamanımız yok.
It's a shortcut, but we haven't much time.
Çok fazla zamanımız yok.
We don't have much time left.
Phillip, fazla zamanımız yok.
Phillip, we don't have too much time.
Fazla zamanımız yok, o yüzden dinle.
We ain't got much time, so listen!
- Bir saatten fazla zamanımız yok.
- We don't have more than an hour.
Çok fazla zamanımız yok.
There isn't much time...
Mesele şu ki fazla zamanımız yok!
The point is we don't have much time!
Fazla zamanımız yok, Mingo.
We haven't got much time, Mingo.
Bakın bayan, fazla zamanımız yok.
OH. NOW, LOOK, MISSUS, WE HAVEN'T GOT MUCH TIME.
Fazla zamanımız yok, toplanmalıyız.
There isn't much time. We'll have to pack.
Fazla zamanımız yok.
We may not have much time.
Fazla zamanımız yok.
We don't have much time.
Unutmayın fazla zamanımız yok efendim.
Remember, we don't have very much time.
- Fazla zamanımız yok.
- We haven't much time.
Fazla zamanımız yok.
We haven't got much time.
Fazla zamanımız yok.
There's not much time.
Başlayalım. Fazla zamanımız yok.
Let's go, we don't have much time.
Fazla zamanımız yok.
We don't have too much time.
- Fazla zamanımız yok.
- We don't have much time.
Fazla zamanımız yok.
They won't give us long.
Kaybedecek fazla zamanımız yok.
We haven't got much time to lose.
Çok fazla zamanımız yok.
We don't have much time.
Tedaviyi biraz geciktirebiliriz, ama fazla zamanımız yok.
We can withhold treatment for a little while, but not for long.
- Fazla zamanımız yok.
- It's time.
- 24 saat çok az. - Fazla zamanımız yok.
That's not a lot of time. 24 hours.
Tamam, fazla zamanımız yok.
All right, we haven't got much time.
Fazla zamanımız yok
We've not much time
Korkarım fazla zamanımız yok. Maddi konuları konuşmamız gerekiyor.
I'm afraid, as our time is rather short, we must have a little discussion along pecuniary lines.
Çok fazla zamanımız yok.
We don't have a great deal of time.
- Daha fazla zamanımız yok.
- We don't have any more time.
Fazla zamanımız yok.
There isn't much time.
Fazla zamanımız yok.
There's not a lotta time.
Fazla zamanımız yok.
There's little time.
- Haklı, fazla zamanımız yok.
- She's right. We haven't much time.
Fazla zamanımız yok Nick.
We don't have much time, Nick.
- Tamam ama çabuk ol. Fazla zamanımız yok.
OK, but hurry up, we haven't got much time.
Fazla zamanımız yok.
- Pity. We haven't got time any way.
Fazla zamanımız yok.
There's no time.
Git, fazla zamanımız yok!
Go, we haven't got much time!
– Fazla zamanımız yok.
– Not much time.
Sen devam et! Fazla zamanımız yok!
We're running out of time!
Harcayacak fazla zamanımız yok. Şimdi hepiniz etrafımda toplanın.
Now we don't have any time to waste, so everybody gather'round.
- Fazla zamanımız yok.
- Now there's not much time.
Çok fazla zamanımız yok.
We haven't got much time.
Ben de size çok sabırlı davrandım Bayan Wright, ve gerçekten, bu mantıksız teoriler için daha fazla zaman yok.
I've been very patient with you, Miss Wright, and really, there's no more time for these absurd theories.
kendini evinde say artık aileden biri sayılırsın... sana kanımız kaynadı çok iyi anlaşacağımız ortada... başımızın üstünde yerin var evin demirbaşlarından biri olabilirsin... fazla bir şeyimiz yok ama neyimiz varsa paylaşırız... burada kimse burnu büyük değildir herkesin payına bir şeyler düşer... yine de ev sahibi geldiği zaman tedbirli olmak iyidir... kendini bizden say bunun lafı bile olmaz... çünkü aramızda görüştükten sonra deriz ki artık kendini... artık kendini bizden say!
♪ Consider yourself at home Consider yourself one of the family ♪ We've taken to you so strong It's clear we're going to get along ♪ Consider yourself well in Consider yourself part of the furniture
Bak, fazla zamanım yok. O kız beni Robin'e götürebilir.
That girl can lead me to Robin.
O zaman fazla vakit yok... çünkü kızım bu evin bir yerlerinde ve canlı.
Then we don't have much time, because my daughter is alive in this house.
zamanımız yok 144
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73