Itirazım yok Çeviri İngilizce
388 parallel translation
Onları haklasak mı? Bir itirazım yok.
[man # 2] S houldn't they be dealt with?
Varlığına itirazım yok, yeter ki bizim işimizden uzak dursun.
I have nothing against his presence as it stands out of our small business.
Bir itirazım yok.
I don't mind.
Katil bir hırsızın asılmasına itirazım yok.
I got nothin'particular against hanging'a murdering rustler.
Bunu bir itirazım yok Bay Davies.
I'm not disputing that fact, Mr Davies.
Hayır, bir... bir itirazım yok.
I have no objection.
Bir itirazım yok.
- I have no objection.
Öldürülmeye bir itirazım yok ama bunu kuş kadar akıllı birinden duymak gücüme gidiyor.
I don't mind being killed but I resent hearing it from a character whose head comes to a point.
Hayır, hiçbir itirazım yok.
No. No objections.
Hiçbir itirazım yok.
In spades.
Eğer Albay Holland, Bay Rice'ın görüşlerini öğrenmek istiyorsa buna bir itirazım yok.
If Colonel Holland would like Mr. Rice's views, I have no objection at all.
iyi fikir, Sylvester.görüyorsun, pratik hiç bir fikre itirazım yok.
Good idea, Sylvester. You see, I've no objection to a practical suggestion.
Paraya bir itirazım yok.
I have no objection to money.
- O halde itirazım yok.
- Then I have no objections.
Teyze'nin yaşının küçük olmasına bir itirazım yok, ama niye bir teyze, yaşı ne olursa olsun, kendi yeğenine amca diye hitap eder, işte bunu anlayamıyorum.
There is no objection, I admit, to an aunt being a small aunt... but why an aunt, no matter what her size may be... should call her own nephew her uncle... I can't quite make out.
hayır, itirazım yok.
No, I don't mind.
Arkadaşıma ne söyleyeceğimi bilmek istemene itirazım yok.
I have no objection your knowing what I was going to tell myfriend.
Hararete itirazım yok
I have no objection to heat
Erkeklerin dansına itirazım yok.
I don't object to the men dancing.
Tabii kadınların kalçalarıyla düşünmelerine bir itirazım yok.
I got nothing against women thinking with their hips.
Ona itirazım yok.
I have no objection to it.
- Hayır, hiçbir itirazım yok.
- No, there wouldn't be any objection.
Bir şey daha : O sürüngeni yemeğe götürmene itirazım yok. Ama 6,60 dolar tutmak zorunda mı?
I don't mind you taking that creep to lunch... but why does it have to cost $ 6.60?
Er Brady'nin onursal ünvanına bir itirazım yok.
I have no serious objection to the honorary title of Private Brady.
Tanrı için yemin etmeye itirazım yok.
I've no objection to swearing to God.
Şöyle deki : "Başbakanım, bu kadar hasta ruhlu olmanıza itirazım yok."
He said "Chancellor, I do not object so much that you are so ill-mannered."
Ağır işe itirazım yok ama bunu insan gibi konuşamaz mıyız?
I don't mind hard labor, but can't we talk like human beings?
Duruşmaya katılamayacağım ve yargılamanın ben olmadan devam etmesine bir itirazım yok.
I can't take part in the hearing, but I give my consent for the proceedings to go on without me.
Bir itirazım yok.
I have no objections.
Evde hiç oda yok, ama ahırda kalmak isteseniz itirazım yok.
I've got no room in the house, but I won't object if you wanna stay in the barn.
Söylediklerine itirazım yok.
It's all right for you to talk.
Buna itirazım yok.
All right, that's fine.
Bir itirazım yok, istediğini yapabilirsin. - Toplumun her zaman bir cellada ihtiyacı olacaktır. - Tabi!
You have to decide, but society will always need someone to carry out justice, whether it's you or someone else.
Evet, buna bir itirazım yok ama ben...
Be that as it may, I do not wish to offend, but I...
İtirazımız yok.
Not at all.
İtirazım yok.
No objections.
Hayır, tabii ki itirazımız yok.
No, no objections at all.
- Jim, itirazın var mı? - İtirazım yok.
Gentlemen, what is your verdict on Tom Calhoon?
İtirazın yoksa, Bayan Hunt ile biraz konuşmak istiyorum. İtirazım yok.
If you don't mind, I'd like a word with Miss Hunt.
İtirazımız yok, Hakim Bey.
We have no objection, Your Honor.
Aslında, itiraz etmeye hakkım yok. Burada yabancı bir ülkedeyiz.
We're on foreign territory here.
Gerek yok. Sanırım sözünüze güvenecek kadar yeterli bilgiye sahibiz. Tabii itirazı olan yoksa.
I guess we have enough information to take your word for it... unless there are any objections.
Bu çok kötü. Karara itiraz etmediğimi düşünme ama inatçı olmakta ısrarlıysan yapacak bir şeyim yok.
I'm not saying I didn't argue the point... but if you insist on being stubborn there's nothing I can do.
- İtirazımız yok, değil mi?
- What? - We don't object, do we?
Sanırım buna bir itirazın yok.
I assume you have no objection to me.
Sorumuz ve itirazımız yok.
No questions, no objections.
İtirazım yok.
No, I don't mind.
İtirazımız yok.
We have no objections.
İtirazım yok.
I have no objections.
- Yüzbaşı Shattuck'açılış konuşmasındaki sinsi taktiğin ön yargı yaratmamasını diliyorum, İtirazımız yok.
As long as the court is aware of Captain Shattuck's sly attempt to create prejudice, no objections.
Buna hiç itirazımız yok.
- We have no objection.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65