Mesele bu Çeviri İngilizce
4,224 parallel translation
- Mesele bu mu yani?
Is that what this is about?
Ve işte tüm mesele bu.
[explosion] And there it is.
Mesele bu değil, tamam mı? Hiç nişanlanmamız gerekirdi.
It doesn't matter, okay, we never should have been engaged.
Bütün bilmen gereken düğünümüzden üç ay önce Killian'ın onunla yatmış olduğu. Kardeşimi son görüşüm de o zamandı işte. Yani aramızdaki mesele bu.
All you need to know is that Killian slept with her three months before our wedding, and that was pretty much the last time I saw my brother, so that's the deal with us.
Tanrım, mesele bu muydu?
Oh, my God, is that what this is about?
Tabii esas mesele bu değilse.
Unless that's the point.
- Tüm mesele bu.
- That's all that matters.
Mesele bu değil.
That's not the issue.
- Mesele bu değil.
Yes it is.
İşte mesele bu.
That's the issue.
Mesele sen değilsin. Sen güzel, akıllı ve tahmin edilemez birisin Ama asıl mesele bu değil işte.
You're-You're beautiful and clever and unpredictable, but it doesn't matter.
Mesele bu mu?
That it?
Ve bütün mesele bu.
And that's the whole point.
Belki mesele bu değildir.
Maybe it didn't matter.
İşte mesele bu.
– That must be it!
Zaten mesele bu.
That's supposed to be the point.
- Şimdi mesele bu mu?
- Is that important?
Tüm mesele bu mu, kitap?
Is that was this is about, the book?
Mesele bu mu?
That's what this is about?
Affedin beni matmazel ama bu mesele MI6'nın alanına nasıI giriyor?
Forgive me, mademoiselle, but how does this fall under MI-6 purview?
Hayır, mesele senin bu konudaki büyük merakın.
No, it's about your own fascination.
NYPD için danışmanlık yapıyoruz fakat bu mesele daha ziyade özel.
We are consultants with the NYPD, although our interest in this matter is private.
Bu Dünya'daki en önemli mesele.
Which is to say, it's the most important thing in the world.
Evet ve bu mesele Visualize'ı ilgilendiriyor.
He does, and this is a Visualize matter.
Madem bu mesele de çözüldü derin bir nefes alıyoruz ve muhteşem trenli kazağımızı giyiyoruz.
Okay, now that that's been resolved, I think we all need to take a deep breath and put on our adorable train sweater.
Bu mesele uzamamalı.
This is not gonna be a thing.
Bu biraz özel bir mesele, değil mi?
That's kind of a personal matter, isn't it?
Mesele bu değil.
Well, that's not the point.
Mesele de bu.
That's the thing.
Bu ciddi bir mesele.
This is a serious issue.
Tabii bu olasılıksızlık Asıl mesele değilse.
Unless, of course, the unlikelihood was precisely the point.
Artık bu mesele de bitti. İş hayatımıza dönebiliriz.
Now that it's over, we can get back to business.
Bu yaptıklarını yapmaya razılarsa ciddi bir mesele olmalı.
If they're willing to do what they did, there's got to be some serious stuff in the works.
- Winston, mesele bu muydu?
That's what this was about?
Bu karışık bir mesele.
It's complicated.
Tüm mesele de bu.
That's all that matters.
Aşağıda bir mesele var, bu yüzden burada kalman gerek, tamam mı?
We're doing a thing downstairs, so you have to stay here, okay?
Bu tek başına halletmen gereken bir mesele
This is something you have to do yourself.
Mesele şu ki, erkek arkadaşım Damon dün gece Wes ile konuşmaya gitti. Ve o zamandan beri onları kimse görmemiş, kimse onlardan haber alamamış. Ve bu beni endişelendiriyor, anlıyor musun?
The thing is, my boyfriend Damon went to talk to Wes last night... and no one's really seen or heard from either of them since... and it kind of worries me, you know?
Bu şahsi bir mesele değil. Bilimin ilerlemesi için.
This isn't a personal matter, it's for the advancement of science.
Mesele de bu zaten Stefan.
That's the whole point, Stefan.
Mesele şu ki, Stefan bu bedenden hoşlanıyor.
Thing is, Stefan actually likes this body. What are you talking about?
Mesele de bu zaten.
That's the point.
Bu mesele onlara yansımayacak.
This can't get back to them.
Bu meseleyi kocana sormam gerektiğinin farkındayım ancak önce senin onayını almak istedim. Senin için hususi bir mesele, hassas bir konu olduğu için.
I realise that this is something that I need to ask your husband about but I felt obliged to seek your permission first, since it's such a personal matter, such a tender issue to you.
Aslında bu sizleri içeren bir mesele değil.
It's not really that personal with the rest of you turtles.
Sanırım bu ciddi bi mesele.
I think this might be serious.
Yani tüm bu mesele ikimiz için de kapandığı için rahatladım.
No, I just mean that I'm relieved that the whole thing is over, you know, for the both of us.
Seni ilgilendirmez bu mesele!
This is none of your business!
- Bay Griffin bu mesele o kadar basit değil.
Mr. Griffin, it's not as simple as that.
Mesele şu ki, Leslie, bu tip kararları vermek sana düşmüyor artık.
The thing is, Leslie, this kind of decision is- - it's not really up to you anymore.