Saatim yok Çeviri İngilizce
98 parallel translation
Saatim yok.
My watch is gone.
Saatim yok ki!
Without a watch?
- Saatim yok.
I haven't got a decent watch.
Özür dilerim, saatim yok.
I'm sorry, I've got no watch.
Saatim yok, özür dilerim.
I don't have a watch, sorry.
Saatim yok.
I don't have a watch.
Saatim yok ama, adliye binasındaki saate göre ikiyi geçiyor olmalıydı.
Well, I ain't got no watch, but it must have been after two, by the courthouse clock.
Saatim yok.
I ain't got no watch.
Saatim yok, senyör.
I have no watch, señor.
- Saatim yok.
- I don't have it.
- Benim saatim yok, Smokey.
- I ain't got no watch, Smokey.
Saatim yok ama bunu söyleyebilirim.
I don't happen to have a stopwatch, but...
- Bilmem, saatim yok.
- I don't know, I haven't got a watch.
Çünkü kurmalı çalar saatim yok.
- Cos I don't have one. Get one.
Saatim yok.
I have no watch
Tamam. Bakın, saatim yok.
See, I don't have my watch on.
- Saatim yok.
- l don't have a watch.
- Saatim yok.
- I'd no watch.
Saatim yok.
I don't know the time here,
Hayır efendim saatim yok.
- No, ma'am. I ain't got no watch. - Oh.
Saatim yok.
Have no watch.
Saatim yok.
No watch.
Benim 24 saatim yok!
I don't have 24 hours!
- Üstümde saatim yok.
- I don't have a watch on.
Benim de saatim yok ama maalesef saat çizelgem var.
I don't have a watch, but I have a schedule.
- Ben de yokum. Saatim yok.
Same here.
- Benim 1.000 dolarlık saatim yok.
- l don't have a $ 1,000 watch.
Saatim yok.
I don't wear no watch.
Saatim yok.
I don't have a watch on.
- Hayır, saatim yok.
No, I actually, I don't own a watch.
Benim yemek saatim yok.
Well, I don't have dinner time.
Saatim yok.
Lump! I don't have a watch.
Dört saatim yok ki!
Well, I don't have four hours!
Benim saatim yok.
I've no watch.
Saatim yok. Yaklaşık 2 olmalı.
I don't have a watch.
- Üzgünüm saatim yok.
- Oh, sorry, no watch.
Üzgünüm, Delinda ama saatim yok.
Sorry, Delinda, but I don't have a watch.
- Saatim yok.
I don't have a watch.
Benim saatim yok.
I don't wear one.
Andrea, benim saatim yok.
Andrea, I don't have a watch.
Sanırım milyonlarca var ama buna ayıracak dört saatim yok.
I think there are about a million things, but I don't have the four hours necessary to get into it.
Geçmişin gölgesindeki cennetin bile bir hükmü yok artık ama olan oldu ve benim saatim geldi. "
"Not heaven itself upon the past has power... " but what has been has been... and I have had my hour. "
İşte burdayım, otuz beş yaşında ve iyi bir saatim bile yok.
Here I am : 35 years old, I ain't even got a good watch.
Bir saatim bile yok.
I ain't got an hour to spare.
Saatim falan da yok.
I don't have any clock.
Saatim yok.
- That is not rubbish.
- Burada yok. - Saatim bulunmadan...
Nothing there.
- Hayır üzgünüm saatim yok.
- I'm sorry.
Saatim yok.
I don't have a watch Oh my dress!
Maia'nın günlüğünü NTAC'e vermek için 24 saatim kaldı ve bundan elde ettiğim tek bir yasal seçenek yok.
I have 24 hours to turn Maia's diary over to NTAC, and not one legal option to get out of it.
Buradan ayrılıp hayatıma yeniden başlamak için birkaç saatim kalmıştı ve sen her nasılsa tüm bunları yok etmenin ve beni mahkum ettirmenin bir yolunu buldun.
I'm hours from getting out of here and really starting my life, and you somehow figure out a way to obliterate all that and reduce me to a convict.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65