Umarım sakıncası yoktur Çeviri İngilizce
639 parallel translation
Umarım sakıncası yoktur.
I hope you don't mind.
Umarım sakıncası yoktur Bay Matuschek.
I hope you don't mind, Mr. Matuschek.
- Umarım sakıncası yoktur.
- Lf you don't mind.
Umarım sakıncası yoktur ama dans listenizi biz sizin için hazırladık. Teşekkür ederim.
I hope you don't mind but we've taken the liberty of filling out your dance card.
Umarım sakıncası yoktur.
Do you mind?
- Umarım sakıncası yoktur.
- I hope you don't mind.
Umarım sakıncası yoktur, adamlarımı sancak güvertesine yerleştirdim.
I hope you don't mind, but I've stationed my men along your starboard side.
Yemeğe geleceğim, umarım sakıncası yoktur.
I hope you don't mind, but I'm coming to dinner.
Umarım sakıncası yoktur. Bir fotoğraf mı?
I had to borrow a photograph the other day I hope you don't mind A photograph?
- Umarım sakıncası yoktur.
- I hope you don't mind. - Yes.
- Evet. O... Üç tane kalmıştı, umarım sakıncası yoktur.
Yeah, she had three boxes.
Umarım sakıncası yoktur, efendim.
I hope you don't mind, sir.
Umarım sakıncası yoktur.
I... I hope you don't mind.
Sakıncası yoktur umarım.
Let's see.
- Umarım senin için sakıncası yoktur.
- Thank you for welcoming me.
Umarım bir sakıncası yoktur.
I hope you won't mind.
- Umarım senin için bir sakıncası yoktur...
- I hope you don't mind, I...
Umarım senin için sakıncası yoktur ama hiç de resim çektirecek havada değildim.
I hope you don't mind but I'm not in the mood for a picture.
Umarım kişisel hizmetçim olarak kalmasının bir sakıncası yoktur.
I hope you won't mind if she stays on with me as my personal attendant.
David Amca Kontes Marthe'ı gezimize katılması için davet ettim, umarım bir sakıncası yoktur.
Uncle David, I have invited the countess Marthe to join our sightseeing trip. I hope you find it agreeable.
Sana ilk adınla hitap etmemin sakıncası yoktur umarım.
I hope you don't mind my calling you by your first name.
Umarım bir sakıncası yoktur.
I hope you don't mind.
Umarım çalışmalarınıza bakmamın bir sakıncası yoktur.
Say, I hope you don't mind me looking at your picture?
Umarım izlememin sakıncası yoktur.
You won't mind if I watch, I hope.
Umarım sizin için bir sakıncası yoktur.
- I hope you don't mind. - Oh, no.
Paldır küldür daldım, sakıncası yoktur umarım.
I hope you don't mind my barging in like this. - Hi, Jo.
- Umarım senin için sakıncası yoktur.
- Hope it's all right with you.
- Uğramanın sakıncası yoktur umarım.
- I hope you don't mind my dropping in.
Umarım çocukların partilerinin sakıncası yoktur, canım.
I hope you don't mind children's parties, my dear.
Şey, onları davet etmiş oldum bir kere, umarım, sakıncası yoktur.
Well, I've already invited them, I hope you don't mind?
Umarım, sakıncası yoktur.
I hope you don't mind.
Sakıncası yoktur umarım.
I hope you don't mind.
Mantomu almam gerekiyor, umarım sizin için bir sakıncası yoktur.
You don't mind if we stop for a minute to get my coat?
Onu, kendinden geçinceye kadar dövdüğümü söylememin bir sakıncası yoktur umarım.
I hope you don't mind me telling you I beat her unconscious.
Umarım burada beklememin sakıncası yoktur.
But if you don't mind my waiting.
Umarım bizim gibi insanlarla çocuğunun şerefine içmenin bir sakıncası yoktur.
Unless you mind the likes of us drinking to your kid's health.
Umarım kocanızın beni davet etmiş olmasının sakıncası yoktur. Ben Bayan Weaver değilim.
And I hope you don't mind your husband inviting me here on such short notice.
Umarım sakıncası yoktur.
- It's a menthol cigarette.
Umarım bir sakıncası yoktur.
I hope there won't be any trouble about it.
Dinle, o tarafa gelmemin bir sakıncası yoktur, umarım, bilirsin.
Listen, I hope you don't mind my coming'in that way, you know.
Kendimi davet ettirmemin sakıncası yoktur umarım.
Hope you don't mind my inviting myself in.
- Umarım bunu söylememin sakıncası yoktur.
- I hope you don't mind my saying that.
Umarım, sakıncası yoktur.
- I hope you don't mind.
Umarım TV'nizi seyretmemin bir sakıncası yoktur?
I hope you don't mind my watching your TV?
Umarım, sakıncası yoktur, efendim, fakat nöbet teftişim geldi.
I hope you don't mind, sir... but I'm due on guard inspection.
Umarım, sormamın bir sakıncası yoktur, onlar niçin cezalandırılıyor?
I hope you don't mind my asking... why are they being punished?
- Umarım gelmemin bir sakıncası yoktur.
- I hope you don't mind my coming down.
Size bir kaç soru sormak istiyorum. Umarım, sakıncası yoktur.
And I suppose he called me a crook?
Umarım üzerinden yeniden geçmemizin bir sakıncası yoktur.
And I hope you don't mind going over it again.
- Paris mi? - Sakıncası yoktur umarım, hanımefendi.
Hope you don't mind, Madam.
Umarım söylememin bir sakıncası yoktur, Komandante, fakat sanırım Rangel'in cesedine otopsi yapılmasını emretmelisin.
I hope you don't mind my saying so, Comandante, but I think you ought to order an autopsy on Rangel's body.