English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ V ] / Vakit yok

Vakit yok Çeviri İngilizce

1,512 parallel translation
Vakit yok!
There's no time!
- Vakit yok.
- There's no time.
Kaybedecek vakit yok
And there's no time to waste
Kemeri bağlayacak vakit yok, hemen yukarı kaldır, sertçe asıl!
There's no time to strap in, just pull up, pull hard!
Vakit yok.
No time.
Bay Schlemmer, anladığım kadarıyla kaybedecek vakit yok.
Herr Schlemmer, from what I understand, there is really no time to waste.
Açıklama yapacak vakit yok.
There's no time to explain anything.
- Vakit yok.
There's no time.
- Kalan daha fazla vakit yok.
- You ran out of time.
Uyandırsana, vakit yok.
Wake him up, there's no time.
Acele, vakit yok
Hurry up, no time
500 ne kadar derine yerleştirir, boşa harcayacak vakit yok.
How deep would 500 set it, time being of the fucking essence?
Hayır, bürokrasiyle uğraşmak için vakit yok.
There isn't time to deal with red tape!
Açıklayacak vakit yok. Okula girmemiz gerek.
Okay, no time to explain, we need to get inside the school.
- Buna vakit yok.
- There isn't time.
- Vakit yok.
- No time.
Onun için vakit yok.
There's no time for that.
Onları bekleyecek vakit yok.
We don't have time to wait for backup.
- Yani vakit yok. Cuma olmalı.
Exit 36 through 38.
Buna vakit yok, kardeşim!
No time for that, bro! Go go go!
Vakit yok.
There is no time.
Dinlenmek için vakit yok.
No time to relax.
Çabuk olun, kaybedecek vakit yok.
Hurry, don't waste any time.
- Vakit yok. Bu gece bitecek.
Not enough time ; it ends tonight.
Vakit yok.
Their doctor.
Vakit yok.
There's no time.
İkinci bir görüş için vakit yok, fakat testler...
No time for a second opinion, but the test takes three...
Vakit yok.
| | There's no time.
Bu olmadan güçlerini kullanmanda sana yardım edeceğiz ama şu anda buna vakit yok.
I promise we will help you use your abilities without this, but right now, there just isn't time.
Fakat şimdi bunu yapacak vakit yok.
But, now there's no time for me to do that
Bu yalanlarla kaybedecek vakit yok.
I do not have time for this.
- Vakit yok.
Ah.
Bu nedenle, tereddüt edecek vakit yok.
In which case, you can ill afford to waste on hesitation.
Yorgan dikecek vakit yok.
No time to sew a quilt.
- Peki peki. Bilet alalım. - Vakit yok!
- OK, let's go buy a ticket.
Teşekkürler, iyi vakit geçirdim, demek yok mu?
How about a, "Thank you, I had a nice time?"
Hücrenizde vakit öldürmeye hiç niyetim yok.
I have no intention of cooling my heels in your brig.
Fazla vakit yok.
Look, there isn't much time.
Onlarla en çok ben vakit geçiriyorum ve bende bir şey yok.
Doubtful, I have logged more hours around them than anyone else and I am not infected.
Vakit falan yok tamam mı?
There is no more time, okay?
Buna zaman yok yarbay. Burada vakit harcadıkça, Bauer'in çemberden kaçma şansı artıyor.
The longer we sit here, the better chance Bauer has.
Vakit kaybediyorsun Ajan Gibbs. O kadar vaktin yok.
You're wasting time, Agent Gibbs, time you don't have.
Sonuçta oyun bu, bir önemi yok, sadece hoş vakit geçiriyoruz.
But it doesn't matter, it's just fun to play.
Eş arayarak vakit kaybetmesine gerek yok. Zaten bütün dişiler onun. Dolayısıyla onlarla beraber formda ve sağlıklı kalmaya odaklanabiliyor.
He doesn't have to waste time looking for mates - they're his for the taking, so he can concentrate with them on keeping fit and healthy.
O benimle vakit geçirmekten nefret ediyor ve öyle birisi yok aslında.
Steve, please look at these camp brochures.
- Bunun için vakit yok.
- There's no time for this.
Aceleye gerek yok. Sen ne zaman vakit bulursan, bana uyar.
Whenever you get around to it's fine with me.
- Vakit yok.
- No!
Bekleyecek vakit de yok.
There's no time to wait, though.
- Hayır. Çünkü "iyi" den "sorun yok" a 2 saniyeden az zamanda düşünce, ben de sana vakit kaybettirmeyeyim dedim.
Because you downgraded from good to fine in under two seconds, so I figured I'd cut to the chase.
- Vakit yok!
No time.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]