Yalan yok Çeviri İngilizce
1,281 parallel translation
Daha fazla yalan yok.
No more lies.
Bende yalan yok.
I wasn't raised to lie.
Tamam, başka yalan yok.
Okay, no more lies.
- Yalan yok.
No shit.
Yalan yok.
No lie.
Yalan yok.
No lies.
Artık yalan yok, Harry.
- No more lies, Harry.
Basitçe dedik ki, "Daha fazla yalan yok."
We simply said, "No more lies."
Yalan yok, yalan yok, Yalan yok
She don't lie, she don't lie She don't lie
Hayır, oyun yok, yalan yok artık.
No. No more tricks. No more lies.
Yalan yok?
And no lie?
Koca Asyalı kıçlarını seviyorum, yalan yok bende.
I like big Asian butts, and I cannot lie.
Yalan söylüyorsam bunun seninle bir ilgisi yok.
Do you understand?
Ancak Bayan Caswell'in yalan söylemesi için bir neden yok.
Whereas Miss Caswell has no reason to lie.
Yalan mektuplara ihtiyacı yok.
He doesnae need lies in a letter.
Ama doğrulardan yalan çıkarmak konusunda üzerine yok.
But he's really good at taking the truth and making a lie out of it.
Ona yalan söylememe gerek yok.
I can't tell her a lie.
Ortada yalan söylemesi için bir neden yok. iste zorluk hep buradadir.
Because it doesn't seem she could have any motive for lying. That's always been the difficulty.
Ölüyorum, yalan söyleyerek kazanacağım hiçbir şey yok.
I'm dying. I have nothing to gain by lying about it.
- Yalan söylemesi için bir sebep yok.
- Doesn't have a reason to lie.
Ama bana yalan ve Üzgün olduğunu söylüyor orada durmak yok ve sonra ben kıçını, büstü olacak / i ve sonra ben sizin büstü olacak ve onu buldunuz?
I'm gonna find him, Miss Halliwell, and then I'm gonna bust his ass, and then I'm gonna bust yours. And did he find him?
İyi. Yalan makinasından geçemedim, tanığım yok, ve sadece bir suçlunun bilebileceği şeyleri biliyorum...
I failed a lie detector test, have no witnesses, no alibi, and I know things that only a guilty person would know...
Gelecekte bir zaman... insanların sizin türünüzü yok edeceği yalanı.
That at some point in the future... humans are going to destroy your species.
Yalan yok.
No bullshit.
Kız arkadaşıma da yalan söylettin... ve kendi adına söyleyecek hiçbir şeyin yok?
You got my girlfriend to lie to me, too... and you have nothing to say for yourself? You lied to me! !
Tabii ki, kaynak demirim yok, perçin yok, kablolar yok ve ne yaptığımı soran herkese, yalan söylemeye devam etmeliyim!
Of course, I have no welding iron, no rivets, scorched wiring, and it seems I must continue to lie to anyone who asks me what I'm actually doing!
Yalan söylemesi için bir sebebi yok.
He has no reason to lie.
Yok canım, yalan söylüyorsun. - Öyle mi?
Nah, you're lying. / Am I?
Ve biliyorum ki... yalan üstüne kurulu bir şeye sahip olmanın hiçbir değeri yok.
And I know now that... nothing's worth having that's based on a lie.
Bana yalan söylemene de gerek yok.
You don't need to lie to me, either.
Yalan söylediğin zaman bir sürü kötü şey yok oluyor.
Many, many bad things disappear when you lie.
Sana yalan söylemeyeceğim, Tony, buna gerek yok.
I'm not gonna lie to you, Tony, I don't have to.
Böyle karmaşık bir moleküler yapıya sahip bir yalan hakkında hiç bir fikrim yok.
I had no idea lying had such a complex molecular structure.
- Yalan söylüyorsa, sorunumuz yok.
- If she's lying, we don't have a problem.
- Charlie yalan söylemene gerek yok.
Not a thing. - Charlie, there's no reason to lie.
Bana yalan söylediğini biliyorum çünkü benim kim olduğum hakkında hiçbir fikri yok tamam mı?
Now I know you're lying to me because she has no idea who I am, okay?
Yalan söylemek için bir nedenim yok.
I have no reason to lie.
Tabii, bu sefer senin için yalan söyleyecek bir karın yok, değil mi?
Of course, your wife isn't here to lie for you this time, is she?
Kendimi iyi göstermek için size bir sürü yalan sıralamaya niyetim yok.
I'm not gonna tell you a pack of lies to make me look good.
- Kız yalan söyledi ve şimdi de ortadan yok oldu.
- She lied and now she's disappeared.
Hep yalan söyleyen bir toplumdaysanız, gerçek birşeyin yok demektir.
When you have a nation that totally lies, then you have no reality.
Hayır, aslında yok Zach, çünkü hiçbir zaman doğru mu, yalan mı söylediğini yoksa sadece benden faydalandığını mı bilemiyeceğim. - Dr Gaines.
Well, it isn't, Zach, because I never know whether you're telling the truth or lying or just taking advantage of me.
Bu yalan söylüyor olabilir, fakat benim bu konularla hiçbir ilgim yok.
This guy might be lying, but it still has nothing to do with me.
Hiç şakam yok kardeşim, yalan söyleme süresi bitti.
And, brother, I shit you not, the time for lying is over.
Sessiz kalarak yalan söylemenin faydası yok.
It's no use lying by keeping quiet.
Kaçamak konuşma ya da yalan söyleme şansım yok desenize.
Well, there's no way I can weasel out of that or lie.
Aşkta yalan ve ihanet yok
There are no lies and betrayal in love.
- Yalanın bir anlamı yok, Michael.
- There's no point in lying, Michael.
Yalan söylemene gerek yok.
You don't need to lie.
Bu yüzden hiç ipucu yok diye yalan söyledi.
That's why he lied about having no leads.
Bize hiçbir ipucu yok diye yalan söyledi.
He lied to us about having no leads.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65