English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Y ] / Yapabileceğin bir şey yok

Yapabileceğin bir şey yok Çeviri İngilizce

721 parallel translation
Yapabileceğin bir şey yok.
There's nothing you can do.
Yapabileceğin bir şey yok, benim de. Kimse bir şey yapamaz.
And there's nothing you can do, nor I, nor anybody.
- Üzgünüm, Madam ama - - Yapabileceğin bir şey yok, hayatım.
- I'm sorry, madame, but... - There's nothing you can do, darling.
Ama ikimiz için de yapabileceğin bir şey yok.
There isn't anything you can do for either of us.
Yapabileceğin bir şey yok mu?
Can't you do anything about it?
Üzgünüm, şu anda yapabileceğin bir şey yok.
Sorry, there's nothing you can do about it now.
Yapabileceğin bir şey yok.
Nothing you can do anything about.
Şu anda onun için yapabileceğin bir şey yok.
There's nothing we can do for him now.
Yapabileceğin bir şey yok.
Please. There's nothing you can do.
Bill, lütfen. Gülünç duruma düşürmüşler beni. Yapabileceğin bir şey yok mu?
Bill, please, this makes me look such a fool.
Onun için yapabileceğin bir şey yok, bayan.
There ain't nothin you can do for him now, ma'am.
Yapabileceğin bir şey yok.
There is nothing you can do about it.
Hadi, onun için yapabileceğin bir şey yok.
Come on. There's nothing you can do for him.
Artık o senin eşin ve bu konuda yapabileceğin bir şey yok.
He's your husband now, and there's nothing you can do about it.
Yapabileceğin bir şey yok, Doktor.
There's nothing you can do, Doctor.
Yapabileceğin bir şey yok mu?
Isn't there anything you can do?
Benim için yapabileceğin bir şey yok.
YOU CAN'T DO ANYTHING MORE FOR ME.
Ama senin yapabileceğin bir şey yok.
But there's not anything you can do.
Onun için yapabileceğin bir şey yok.
Most of our stories are a little far out. This one is very close in.
Paul'a yardım etmek için yapabileceğin bir şey yok.
There's nothing you can do to help Paul.
Yapabileceğin bir şey yok.
There is nothing you can do.
Yapabileceğin bir şey yok.
You can't help him.
Artık yapabileceğin bir şey yok, Alf.
Well, there's nothing you can do about it now, Alf.
Bu yüzden benim için yapabileceğin bir şey yok.
So there's nothing you can do for me.
Yapabileceğin bir şey yok mu?
Well, can't you do something about it?
Yapabileceğin bir şey yok. Bu şeyi tek başıma düşünerek halletmek zorundayım.
I've got to think this thing out for myself.
Evet, önemli, ama bu konuda yapabileceğin bir şey yok.
It's very important, but I don't think there's anything you can do about it.
Değiştirmek için yapabileceğin bir şey yok.
There is nothing you can do to change it.
Sanırım yapabileceğin bir şey yok.
I guess there isn't much you can do.
Bir düzine adam karşısında kendini cehenneme postalatmaktan başka yapabileceğin bir şey yok.
There's nothing you can do about it, short of taking on a dozen men and getting yourself blasted all the way to hell.
Ama şu anda işinle ilgili yapabileceğin bir şey yok, değil mi?
But there's nothing you can do about your job at the moment, is there?
Ama şuanda yapabileceğin bir şey yok.
But there's nothing you can do now.
Burada yapabileceğin bir şey yok.
" There's just nothing you can do.
Yapabileceğin bir şey yok.
It's uncanny, but there's nothing you can do. "
Şu an yapabileceğin bir şey yok, şafağa kadar bekle!
You must do nothing at the moment but stay here until dawn!
Demek istediğim yapabileceğin bir şey yok.
I mean that there's nothing for you to do here.
Yapabileceğin bir şey yok Shaft.
There's nothing you can do, Shaft.
Onlar için yapabileceğin bir şey yok.
You can do nothing for them.
Bunun için yapabileceğin bir şey yok.
Nothing you can do about it.
Bak, benim için yapabileceğin bir şey yok.
Anything. Look, there's nothing you can do for me.
Bak, yapabileceğin bir şey yok, ölmüş o.
Look, you can't do anything for him, he's dead.
Sanırım yapabileceğin başka bir şey yok.
Sure. I guess that's all you can do.
Sevgilim, yapabileceğin hiç bir şey yok.
Darling, there's nothing you could've done.
Yapabileceğin başka bir şey yok ki.
That's all you are in a condition to do.
Yapabileceğin başka bir şey yok.
There's nothing more you can do.
Yapabileceğin hiç bir şey yok.
And there's nothing you can do about it.
Bir nedeni yok. Şu andan bahsetmiyorum, sadece konuşuyorum. Eğer yapabileceğin bir şey varsa- -
If for some reason I'm not talking about now, I'm just talking... if there's one thing you could do...
Bu dünyada, sana her ne yaklaşırsa iki elinle, parmakların kırılana kadar tutmaktan başka yapabileceğin hiç bir şey yok.
That there is nothing on this earth, you can do on this earth... but catch at whatever comes near you with both your hands... till your fingers are broken.
Yapabileceğin fazla bir şey yok, öyle değil mi?
There's nothing much you can do, is there?
Bundan başka yapabileceğin pek bir şey yok tatlım.
There's not much else you can do, honey.
Pazarlıktan başka yapabileceğin pek bir şey yok. Tıpkı senin gibi, değil mi?
So there's not much you can do but stick to the bargain.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]