Yer yok Çeviri İngilizce
4,996 parallel translation
Arkadaşım Vlad burada... ve sunum ödevimiz için çalışmamız gerek... ve çalışabileceğimiz başka yer yok.
My friend Vlad is here... and we need to work on a school presentation... and there's nowhere else for us to study.
İkimiz için yer yok.
There is not room for both of us.
Olmak istediğim başka bir yer yok.
There is nowhere else I want to be.
- Orada pek fazla yer yok.
Oh, there's not really much space in there.
Aslında burada pek yer yok John.
Actually, John, there really isn't room under here.
Saklayabileceğim başka bir yer yok mu?
Isn't there anywhere else I could secure it?
Düşerken tutacak hiçbir yer yok muydu?
There was nothing for you to grab onto as you were falling?
Saklanabileceğin bir yer yok.
There's no place you can hide. He has a plan for you. There's no place you can hide.
Boş yer yok.
Full-time pin cushion.
- Kaçacak yer yok!
There's nowhere to run!
Kesecek bir yer yok.
There's nowhere to cut it up.
Benim yetişmem gereken bir yer yok.
Well, I'm not meeting anyone so.
Bundan sonra yanlış adımlara yer yok.
There can be no false steps now.
Gidebileceğin hiç bir yer yok.
There's no place else to go.
Kuzgunlar ötüp engerekler tısladığında Aşk Tanrısı'nın öpücüklerine yer yok demektir o zaman da.
When raven crows and adder hisses,'tis no time for Cupid's kisses.
Oradaki otobanda ödleklere yer yok.
The autobahn is no place for the faint of heart.
Burada bana vahşice saldırabileceğin gizli bir yer yok.
Well, there's nowhere for you to violently assault me in private here.
Yeni okulumda çocukça saçmalıklara yer yok.
No room in my new school for childish maroon.
Bildiğim kadarıyla, Boston'da sirk temalı bir yer yok.
And he was headed for his job at a clown car wash. As far as I know, there are no clown car washes in Boston.
Vahşi canavarlara burada yer yok.
This is no place for wild beasts.
Park edecek yer yok burada.
There ain't no parking here.
"Savaş alanında dostluk veya düşmanlık yoktur. Merhamete yer yoktur. Karşında yalnızca yok etmek zorunda olduğun bir rakip vardır."
"On the field of battle, there is no friend or foe, no room for compassion, merely an opponent before you who must be destroyed."
Sığınakta silahlara yer yok.
No weapons in the bunker.
Ama böyle Gimli Slider yapan yer yok.
But... not a single goddamn Gimli Slider.
Bu zavallı Belçikalı mültecilerin yaşayacakları bir yer yok.
I have room to spare, and these poor Belgian refugees have nowhere to live.
Gidebileceğimiz bir yer yok.
There's nowhere for us to go.
Kaçacak bir yer yok, Elena.
Nowhere to run, Elena.
# Sığacağı kadar büyük bir yer yok
No place big enough for holding
# Sığacağı kadar büyük bir yer yok
No place big enough for holdin
Kaçacak hiçbir yer yok Doom.
Nowhere to run, Doom.
Kaçacak bir yer yok ölümlüler.
There is no escape, mortals.
Bu yüzden sonradan yanlış anlamaya yer yok.
So there's no room for misunderstanding later.
Peşimizdeki küçümseme ve yergilerden saklanacak bir yer yok.
There is surely no hiding place from all the scorn and vilification that follow.
Bak, elimizden geleni yapacağız,... ama bu gece sizi bir çift olarak gönderebileceğim bir yer yok.
Look, we will do everything we can, but there's just no place I can get you both into tonight as a couple.
Hiç yer yok.
- I couldn't find anything.
Yani... saklanacak hiç bir yer yok.
I mean... there's nowhere to hide.
Ama Sektörde yüzebileceğimiz bir yer yok.
But there's nowhere to swim in the sector.
Botu bağlayacak bir yer yok. Yüzmemiz gerekecek.
There's nothing to tie the boat to, so we're going to have to swim.
Ama burada bir şey saklamak için yer yok.
Except there's no room to hide anything in there.
Krallığımızda korkaklara ve miskinlere yer yok.
We've no room for slackers of cowards in our kingdom.
Bu yer ilk defa canlanacak ve ne olacağı konusunda hiçbir fikrimiz yok. O yüzden bir arada kalalım.
This place is waking up for the first time... and we have no idea what's out there, so stay together, all right?
Ana sistemde güç yok, dışarıyla iletişim ve yer bildirimi erişimi yok.
No power to main systems, no access to external communications or navigation.
Savcı sadece cürüm işlemeye niyetli durumlarda yer alır. Ki böyle bir durum yok.
Well, the court is only involved if there's an intent to commit a crime, which there wasn't.
Ortalıkta yer soracak biri bile yok.
Ain't nobody out here to even ask. Just let me know when you see somethin'.
Bir nedeni yok, ama burası kötü bir yer.
Well, not for nothing, but it's kind of a bad place.
Bu konuşmayı yapabileceğimiz daha kötü bir yer ya da zaman yok.
I couldn't think of a worse time or place to have this conversation.
Kahramanlara yer yok.
No heroes.
Zaten gidebileceğin hiçbir yer de yok.
There's nowhere for you to go anyway.
-... palyaço motifli bir yer yok.
- including car washes.
Olmam gereken bir yer yok.
I could have gone with you.
Mecliste bakmadığımız yer kalmadı. Ortalıkta kimse yok.
Tore apart the cauldron, the city of the dead.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65