Allahtan Çeviri İspanyolca
374 parallel translation
Allahtan alkolik biri değilim.
Menos mal que soy buen bebedor.
Allahtan zeka seviyenin çocuklarla eşdeğer olduğunu biliyorum.
Por suerte, sé que intelectualmente tú aún estás en pañales.
Allahtan Butterfield'ları bırakıp gelmişim.
Hice bien en abandonar a los Butterfield.
Allahtan buraya gelmedi.
Menos mal que no ha entrado aquí.
"Allahtan karayım... " Mabeyinciler gibi süslü konuşma yollarını bilmiyorum. "
"Quizás porque soy negro y no tengo el almibarado lenguaje de los hombres gentiles".
Allahtan senin çocuğun değilim.
- Afortunadamente, no soy tu niño.
- Allahtan sen şahit oldun.
- Gracias a Dios que es usted testigo.
Allahtan bu iki adam...
Por fortuna estos dos hombres...
Allahtan Belgrave Meydanı daha yakın.
Por suerte, Belgrave Square está más cerca.
Allahtan kurşunumuz yok.
Por suerte, no hay balas.
Sevgilim, Allahtan sen çıktın!
¡ Gracias a Dios que eres tú!
Allahtan, yani bana göre...
Afortunadamente, para mí, claro,
Allahtan o seni terk etti. Üçüncüsü ile evlenmek istedin. O şırfıntı ile hem de.
Y así, la tercera, te querías casar con esa asquerosa.
Allahtan Zoltan karpathy vardı.
Menos mal que estaba Zoltan Karpathy.
" Bir kadın Allahtan ki kolay unutması
'Agradezco que sea una mujer y tan fácil de olvidar
Allahtan Çinlilerden sadece bunu öğrenmediniz.
No es lo único que han aprendido de los chinos.
Allahtan, Dr Watson benimkileri asla yazmaz.
Afortunadamente, el Dr. Watson nunca cuenta mis fracasos.
Allahtan Avusturya kumandanı da bizimkiler gibi salağın teki.
Por suerte los mandos austriacos son tan imbéciles como los nuestros.
Allahtan onlara kirli bıçaktan bahsetmedim.
Suerte que no le dije nada del cuchillo sucio.
Allahtan seni beklemişim.
Por suerte para ti estaba esperando.
Allahtan umut kesilmez ya.
No teníamos esperanzas.
Allahtan, bugün mühendisler böyle alçaltıcı bir durumla karşılaşmıyor.
Afortunadamente, a los arquitectos del presente se les perdona esa indignidad en particular.
Allahtan kimse ona, gözlerindeki sarhoş, şapşal ifadeyi görecek kadar yaklaşamıyor.
Menos mal que nadie se acercará lo suficiente para ver la expresión idiota, ausente y alcohólica de sus ojos.
Allahtan ölü bir adamı kurtarmaya çalışan seni öldürmedim evlat.
Gracias a Dios no lo maté tratando de salvar a un hombre muerto.
Allahtan kamburumda beni yüzeyde... tutacak kadar hava vardı.
Afortunadamente, aun había sufiente aire en mi joroba para mantenerme a flote hasta que me rescataran. Si.
Allahtan şimdiye kadar hiçbir vaka görülmedi.
¡ Por suerte, no se han encontrado casos hasta el momento!
Allahtan, Conchita bir iş buldu.
Afortunadamente, conchita encontró un trabajo.
Allahtan hızlı bacaklarım var.
Por suerte, mis piernas son rápidas.
Allahtan kredi kartlarımı ve seyahat çeklerimi Janet'a vermiştim.
Menos mal que Janet tiene mis tarjetas y cheques.
Allahtan Ben Franklin dediğini duymadı.
Menos mal que Ben Franklin no te oyó decir eso.
Allahtan gruptan çabucak ayrıldı da ona boş yere fazla zaman harcamadım.
Me alegro de que dejara la función antes de perder más tiempo con ella.
Allahtan Kung Fu bilmiyordum.
Afortunadamente, no sabías nada de kung fu.
- Allahtan soğuk.
- Al menos refresca.
Allahtan akıllı olanları, yakalanmayacak kadar zekiler.
Afortunadamente los listos son muy listos para dejarse coger.
Allahtan, o bölgede bolca benzin var.
Aquel lugar está lleno de petróleo.
Allahtan! Benim için yeterince iyi.
Para mí es un criterio suficiente.
Allahtan, bu olasılığa karşı hazırlıklı olarak... bazı önlemler almıştık.
Por suerte, estábamos preparados para esta posibilidad... y estamos tomando medidas para solucionarlo.
Allahtan o adam bizi durdurdu!
Podemos estar agradecidos que este hombre nos paró!
- Allahtan şimdi öyle bir şey yok.
- No es que tengas muchos ahora.
Bu bıçağı korumaya çalışırken ciddi şekilde yaralandım. Allahtan hancı... beni içeri aldı.
Fuí herido de gravedad defendiendo esta lanza afortunadamente el propietario de la posada... me recogío y me curó
- Allahtan Moby burda değil.
- Afortunadamente, Moby no está aquí.
Allahtan bu resmi kitapçıkları almışım.
Gracias a Dios hoy conseguí unos folletos oficiales.
Allahtan hiç kirli çamaşırım yoktu.
Menos mal que no llevo ropa sucia.
- Allahtan o kadar sık olmuyor.
- Por suerte no es muy a menudo.
Allahtan şu zenci hastalıkları var.
Menos mal que la anemia hace milagros ¿ eh?
Allahtan ona bunu daha önceden vermeye kalkmamışım.
Que bueno que no se lo haya dado antes.
Allahtan, projede görev alan Al isimli bir gözlemci bana yardım etti.
Afortunadamente, me ayudó Al, un observador del proyecto.
Allahtan, Al, bir refakatçi gibi bana hangi zamanda olduğumu ve ne zaman gideceğimi anlamamda yardımcı oluyor.
Afortunadamente, Al es mi acompañante y me ayuda a saber en qué época me encuentro y cuándo debo partir.
Vito bana 800 verdi. Allahtan parası varmış.
Qué bueno que tenía efectivo.
Allahtan topu çok hızlı atmadı.
Suerte que no lanzó la bola rápida.
Allahtan yarın bana söz verdiği parayı getirecek.
Menos mal que mañana me da dinero, tengo muchos gastos con la casa.