Bir saat kadar önce Çeviri İspanyolca
424 parallel translation
Bir saat kadar önce yola çıkmış olmalı.
Debe de llevar una hora buscándonos.
Bir saat kadar önce.
- Hace como una hora.
- Bir saat kadar önce bir İngiliz bayanla çay içiyordum.
- He tomando el té con una dama.
Kapama saatinden bir saat kadar önce büyük siyah arabası olan bir adam geldi.
Una hora antes de cerrar llegó un tipo con un gran auto negro.
Bir saat kadar önce kullanılmıştı.
Lo habéis usado hace una hora.
Fakat, bir saat kadar önce, Chicago Times muhabiri James McNeal'den bana bir telefon geldi. aradığımız kanıtı bulduğunu anlatıyordu.
Sin embargo, hace una hora recibí una llamada telefónica... deJames McNeal del Times de Chicago... quien me informó que encontró la prueba que hemos estado buscando.
Bir saat kadar önce saldırdılar!
Nos asaltaron hace una hora. ¿ Vienen los otros?
Şu tesadüfe bak ki, bir saat kadar önce Lionel ile birlikteydik.
Ocurre que he estado con Lionel hace menos de una hora.
Bir saat kadar önce öncü birliği ile haber geldi.
Un mensajero nos avisó hace como una hora.
Amiral Wards'un bu emri bir saat kadar önce elime geçti.
He recibido este despacho del Almirante Wards hace una hora.
Bir saat kadar önce toprak kayması oldu.
Hubo un desprendimiento hace una hora.
Bir saat kadar önce buradaydı.
Ha estado aquí hace una hora.
Aynı Eylül gününde, yaklaşık bir saat kadar önce... şehrin başka bir bölgesinde...
Cerca de una hora antes esa misma tarde de sábado en setiembre en otra parte de la ciudad.
- Evet, bir saat kadar önce.
- Sí, hace una hora más o menos.
Bir saat kadar önce kalanları almaya gitmiştim.
Recogí la bandeja hace una hora.
Bir saat kadar önce trende güzel bir kahvaltı yaptım.
Desayuné bien en el tren hará como una hora.
Bir saat kadar önce bir şişme bottan üç pilot almışlar.
Rescataron a tres pilotos en una balsa de goma. Debió de ser hace más de una hora.
Bir saat kadar önce, Alfa 60'ın 1.4 milyar sinir hücresinden biri seni sorguya aldı.
Hace una hora, ha sido interrogado... por uno de los 1.4 billón de centros nerviosos de Alpha 60's.
Bir saat kadar önce.
Hace como una hora.
Bir saat kadar önce üç adam geldi.
Hace una hora, pasaron tres hombres.
Ulusal Güvenlikten, salgın ekibinde güvenlik kontrollerini yapan arkadaşımız, bir saat kadar önce bir konuşma yakalamış
Un vigilante de nuestros amigos en Seguridad Nacional que ha estado realizando controles de seguridad en el equipo Wildfire. Hace una hora, captó una conversación, entre Lisa Stone y Jack Nash.
Bir saat kadar önce 3 numaralı ameliyathanedeki masada can vermiş.
Hace una hora, ella murió en el quirófano 3.
Bir saat kadar önce kocanızın arabasını bulduk.
Encontramos el auto de su esposo hace una hora.
- Evet. Onları bir saat kadar önce aradım ve saat 10.00'da benimle, burada buluşmalarını istedim.
Sí, la telefoneé hace una hora y quedé con ellos aquí a las 10.
Bir saat kadar önce Münih istasyonundaymış. Hamburg'a telefon etmiş.
Estuvo en la estación de Munich hace una hora... llamando por teléfono a Hamburgo.
- Babanız bir saat kadar önce gitti.
- Su padre se fue hace una hora.
Eşin bir saat kadar önce çıktı.
Tu esposa salió hace una hora.
Bir saat kadar önce bir telsiz mesajı aldım. Havana'daki Hamburg-Amerika hattının müdüründen.
Hace una hora, he recibido un mensaje del director de la Hamburg-Amerika en la Habana.
- Bir saat kadar önce.
- Hace como una hora.
Bir saat kadar önce, yanına 1-2 kız çıktı.
Un par de muchachas lo fueron a ver.
- Evet, Key Kulübü'nden Bay Finney adına. - Bir saat kadar önce aramıştı.
Sí, el Sr. Finney del Key Club llamó hace una hora.
- Bir saat kadar önce.
- Hace una hora.
Ama önce bir saat kadar şu küvetin içine girip iyice serinleyeceğim.
Pero ahora me voy a remojar en una bañera fresca durante toda una hora.
Şu anda, gemi iki saat önce tam iniş yaptığı noktada hareketsiz bulunmakta. Ve şimdiye kadar içerisinde bir hayat belirtisi görülmedi.
Se encuentra en el punto donde aterrizó hace dos horas y, por el momento, no hay señales de vida en su interior.
Bir saat önce adli tıbbın basına söylediğine göre kız, her ne kadar boğulma sonucu öldüyse de bereler, bir boğuşmanın yer aldığını gösteriyor.
Hace una hora, el juez ha informado a la prensa que aunque la muerte de la chica fue provocada por ahogamiento, sus magulladuras indican que hubo un forcejeo.
Kapıyı kilitlemeden önce bir iki saat kadar çalışır,
Trabaja un par de horas antes de cerrar.
İki saat kadar önce kanepede bir ameliyat yaptım.
Es que... hace dos horas... realicé una operación... en un sofá.
Bir saat boyunca çekelediler onu ama bunu hiç denememişlerdi daha önce ve bir türlü parçalanmadı adam omuzlarından ve kalçalarından testereyle kestikleri ana kadar.
Tiraron de él por una hora, pero nunca antes lo habían hecho y no lograron despedazarlo hasta que le serraron los hombros y las caderas.
Yarım saat önce bir denizaltının farkedildiğini ve bunu bana bildirmenin bu kadar zaman aldığını mı demek istiyorsunuz?
¿ Dice que han avistado un submarino hace una hora y no me lo ha dicho?
Bak ben hatırlıyorum, beş yıl kadar önce... bir tur atmak için birkaç saat alırdı ve... bir depo dolusu benzin gerekirdi.
Recuerdo que hace cinco años, necesitabas dos horas y todo un tanque de gasolina para recorrer un circuito.
Babama gelince sabah saat altıdan yediye kadar büyük Citroen'inde. "Bir patron, iyi bir örnek olmak için, işçisinden önce gelir ve onlardan sonra çıkar."
En cuanto a mi padre... Se levanta a las 6 de la mañana... a las 7 está en su 2CV. "Un jefe llega antes que sus trabajadores... y termina después que ellos para ser un buen ejemplo."
Şimdi, Bu olağanüstü durum bir fırtınaydı. 18 saat kadar önce... Nimitz bu fırtınanın içinden geçti.
Una tormenta por la que pasó el Nimitz hace menos de 18 horas.
Grotowski'yle gece yarısı otel odamda bir araya geldik ve gece yarısından ertesi gün saat 11'e kadar sohbet edip, tıraş köpüğümün kapağından hazır kahve içtik. - Tanrım.
Nos reunimos a medianoche en la habitación de mi hotel, bebimos café instantáneo en la tapa de mi espuma de afeitar... y hablamos hasta las once de la mañana.
Sadece saat 4'e kadar kalabilirim bu yüzden, lütfen isteklerinizi bir an önce yapın, tamam mı?
Puedo quedarme hasta las 4 : 00 así que hagan sus pedidos antes de esa hora, ¿ sí?
Yaklaşık 24 saat önce, gemi doktoruna buradan pek farkı olmayan bir hayatı ne kadar istediğimi söylüyordum. Gerçeklikten kaçış. Engellerin olmadığı bir hayat.
Huir de la realidad, una vida sin frustraciones.
Anladığım kadarıyla, haneye tecavüz bir saat önce gerçekleşmiş.
Entonces, el robo tuvo lugar hace una hora.
Başkan ve eşi yarım saat kadar önce askeri bir helikopterle
Mujer : El presidente y la primer dama de hecho... Dejaron la casa blanca En un helicóptero militar
Yarım saat kadar önce, sarı bir taksiyle gitti.
Se fue en un taxi hace media hora.
Servis edilmeden yaklaşık olarak bir, bir buçuk, hatta iki saat kadar önce açılmalıdır.
Hay que abrirlo una hora, una hora y media, incluso dos horas antes de servirlo.
Oswald'ın 1,5 kilometreyi 6 ila 11dakika içinde koşması... sonra cinayeti işlemesi, yönünü değiştirip... Teksas Tiyatrosuna kadar bir kilometre daha yürümesi... ve saat 13.30'dan önce orada olması gerekir.
Oswald tuvo que correr 2 km. en seis, diez minutos, cometer un asesinato, dar media vuelta, andar un km. hasta el cine Texas... y llegar allí antes de las 13 : 30.
Anlaşılan dün, Adelphi Oteli'nden sabah 11'de ayrılmış. Tren, Paddington istasyonundan kalkmadan bir saat önce yani. Akşam 10'a kadar da geri dönmemiş.
Según parece, ayer salió del Adelphi hacia las once de la mañana, una hora antes de que el Expreso saliera de Paddington y no regresó hasta las diez de la noche.
bir saat sonra 47
bir saat 138
bir saat mi 31
bir saat önce 42
bir saat içinde 57
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir saat 138
bir saat mi 31
bir saat önce 42
bir saat içinde 57
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106
bir sabah 32
bir şeyler içelim 56
bir şeyler var 19
bir şey söyle 257
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir sorun mu var 1028
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey oldu 106