Elbette biliyorsun Çeviri İspanyolca
186 parallel translation
- Elbette biliyorsun.
- Sí, lo sabes muy bien.
Elbette biliyorsun.
Claro que sí.
Elbette biliyorsun.
Y explotación.
Elbette biliyorsun, posta kutuları konusunda bilgi sızdırmak yönetmeliklere aykırı.
Sabe que va en contra de la legislación dar información sobre los apartados de correos.
Elbette biliyorsun ki, evlenmeden uzun süre önce Robert'tan ayrıldım.
Usted sabe, por supuesto, que rompí con Robert mucho antes de que estuviera casada.
Elbette biliyorsun.
Claro que lo sabes.
Elbette biliyorsun.
Pues claro que lo sabes.
Elbette biliyorsun ki yanlış yerdeyiz.
Claro, sabes que estamos en el sitio equivocado.
Elbette biliyorsun!
¡ Claro que sí!
- Elbette biliyorsun.
- Claro que sabes.
- Elbette biliyorsun.
- Claro que sí.
Elbette biliyorsun. Bu güç gökyüzünde, o objeyi gördükten sonra mı ortaya çıktı?
¿ Este poder comenzó la noche que viste el objeto en el cielo?
- Elbette biliyorsun.
Claro que lo sabes.
Evet, elbette biliyorsun.
- ¿ Sé el porqué?
Elbette biliyorsun.
Claro que sabes.
Oh, elbette biliyorsun.
Oh, claro que sí.
Elbette biliyorsun ki iyi bir asker emirleri yerine getirir.
Seguramente sabes que un buen soldado siempre sigue las órdenes.
Elbette ki, seninle neden evlendiğini biliyorsun, değil mi?
Ya sabes por qué se casará contigo, ¿ no?
- Demek bunu biliyorsun? - Elbette.
¿ Cómo sabes eso?
Üçüncü çapa ipinin neden yapıldığını gayet iyi biliyorsun Kiloranlı. Üçüncü ip, sevdiklerine sadık bakirelerin saçlarından yapılmış. Elbette.
Pero sabe de qué estaba hecha la tercera, Kiloran.
Elbette yapar. Bunu biliyorsun.
- claro que sí. ¿ No ve?
Biliyorsun, elbette, bende dört onlu var.
- Sabes que tengo cuatro dieces.
Elbette, seni doğrudan Carnegie Hall'de başlatamayacağımı biliyorsun değil mi?
Por supuesto no podemos empezar en el Carnegie Hall, ¿ Sabes?
Elbette neden geldiğini biliyorsun.
¡ Claro que sabe porque vino!
Ama benim baronlarla olan derdimden kastım şu... Senden nefret ediyorlar, biliyorsun değil mi? Elbette.
No, me refiero a problemas con los barones, ellos te odian, ¿ lo sabes?
Elbette hâlâ bizimle yaşıyor, biliyorsun.
Sí, vive con nosotros. Ya lo sabes.
Elbette sen bu konu hakkında benden daha çok biliyorsun
Ese es tu bebé, tú sabes mucho más de eso que yo. Pero las muestras se ven prometedoras.
- Ne yapacağını biliyorsun, - Elbette, patron.
- ¿ Sabes que hacer?
Ben de, "elbette", dedim, biliyorsun, "neden olmasın". Bunun üzerine onunla gitmek üzere ayağa kalktım, ayağım bahçe hortumuna takıldı, ayağımı çarptım ve çaydanlığın üzerine düşerek tepeden aşağıya yuvarlandım ; sonunda çöpe bulandım.
Yo dije, seguro, usted sabe, por que no, asi que me levante, para ir con ella, tropece con la manguera del Jardin, golpeo mi ojo y cai sobre la tetera cuesta abajo hasta el establo, cubriendome de basura.
Elbette beni biraz çatlak bulduklarını biliyorsun.
¿ Tienes claro que estoy por lo menos un poco loco?
Elbette, ama biliyorsun, işi bırakmam gerek.
Claro, Pero tu sabes que tengo que dejarlo.
Elbette ki bu defa, ne kadar içsem de sarhoş olmayacağımı biliyorsun.
A estas alturas ya debes saber que nunca consigo estar borracho, por más que beba.
Elbette.Sen de biliyorsun Mac.
Seguro. Y tú sabes bien de qué hablo, Mac.
Elbette, biliyorsun. Bir yıl içinde, smokinli bir şef olursun.
En un año, un maître con smoking.
Elbette ki biliyorsun.
Ya lo suponía.
- Elbette, ne sorduğunu biliyorsun.
- Ya sabe qué pregunta.
Elbette fiyatları biliyorsun, değil mi?
Y claro que sabes el precio.
Elbette, biliyorsun, bu benim kendi tasarımım olan özel bir program.
Por supuesto, tú sabes, es un programa especial que me ideé.
- Elbette. Yerini biliyorsun.
- Sí, ya sabes dónde está.
Pekala, biliyorsun, yukarı gitmem gerek ve kalsiyumumu kemiklerim paramparça olmasın diye aspirinimi, kalbim tıkanmasın diye Metamucil'imi, kolon kanseri olmayayım diye ve elbette, östrojenimi vücuduma hala 23 olduğumu inandırmak için alacağım.
Mira, antes debo subir y tomar mi calcio para que me aguanten los huesos mi aspirina, para que no se me obstruya el corazón mi Metamucil, para evitar el cáncer de colon y mis estrógenos, para convencer a mi cuerpo de que todavía tengo 23 años.
İyi, biliyorsun. elbette.
Por supuesto.
Elbette, bunu sana anlatmaya çalıştığımı biliyorsun.
Si, tú sabes lo que quiero preguntarte.
Elbette, biliyorsun.
Claro que sí.
Elbette ki doğru. Sen de biliyorsun.
Claro que lo es y lo sabes.
Elbette yapabiliyorsun. Hünerini ispat etmeye ihtiyacın var Işığı nasıl kontrol edeceğini biliyorsun.
Sólo necesitas poner a prueba tu talento pero sabes manejar la iluminación.
- Biliyorsun, oradan ayrılmadan bunu yasal olarak isteyemem. - Elbette.
No es legal preguntarles hasta que me haya ido.
Elbette biliyorsun.
¡ Claro que sabes!
Biliyorsun elbette, evlenecek yaşa geldiğini unutmuşum.
Ah, ya veo. Sí. Tú lo sabes todo.
Tabi ki, Sammy. Elbette yazarım biliyorsun.
Por supuesto, Sammy, claro que sí.
- Elbette biliyorsun.
- Claro que no.
Elbette yapabilirim... Biliyorsun.
Sí puedo, claro, ya saben...
biliyorsun 4418
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsun değil mi 147
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
elbette 13408
biliyorsunuz ki 33
biliyorsunuz 744
biliyorsun ki 112
biliyorsun değil mi 147
biliyorsundur 23
biliyorsun ya 20
biliyorsun bunu 34
biliyorsun işte 57
elbette 13408
elbet 35
elbette var 142
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24
elbette var 142
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette isterim 24