Ona ne diyeceksin Çeviri İspanyolca
140 parallel translation
Annen torununu kaybettiğini öğrendiğinde ona ne diyeceksin?
¿ Qué dirá tu madre si se entera de que ha perdido un nieto?
Ona ne diyeceksin?
¿ Qué le vas a decir?
Eğer böyle bir şeyi kabul edersem ona ne diyeceksin?
Si yo supiera esas personas, qué es lo que querría decir?
Ona ne diyeceksin?
¿ Qué le dirías?
Ona ne diyeceksin?
¿ Qué le dirás?
Starbuck, geliyor. Ona ne diyeceksin?
Starbuck, el viene, que dirás?
An hanıma söz verdin Ona ne diyeceksin?
Se lo prometiste a la Sra. An, ¿ qué piensas decirle?
Tamam da, ona ne diyeceksin?
- Pero, ¿ qué le vas a decir?
Ona ne diyeceksin?
¿ Qué vas a decirle?
Tamam, ona ne diyeceksin?
De acuerdo, ¿ qué le dirás?
Peki ya Speech pisliği, ona ne diyeceksin?
¿ Y qué me dices de Speech? ¿ Speech?
Mahzene gittiğinde Ona ne diyeceksin.
¿ Qué le dirás... cuando estés en el sótano?
Rachel, ona ne diyeceksin ki?
¿ Qué le dirás?
Ya bir kadınla ilişkin olursa? Ona ne diyeceksin?
Y si tienes una novia, ¿ cómo se lo dirás?
- Burası benim de evim. - Pekala. Ona ne diyeceksin?
Lo sabia.
Meraktan soruyorum, ona ne diyeceksin?
- Sólo por curiosidad, ¿ qué vas a decir?
Peki ona ne diyeceksin? Yüzüğünde bir graviton vericisi gizli.
Tiene un emisor de gravitones camuflado en el anillo.
Ya Barones, ona ne diyeceksin?
Y a la Baronesa, ¿ qué le dijiste?
— Biraz zaman tanımak istedim. — Konuşmak mı? Ona ne diyeceksin?
- ¿ Y qué le vas a decir?
Ona ne diyeceksin?
No sé. Una mentira.
- Ona ne diyeceksin?
¿ Qué estás insinuando?
O zaman ona ne diyeceksin?
¿ Entonces, que le vas a decir?
Ona ne diyeceksin?
Y ¿ qué quieres decirle?
Ona ne diyeceksin?
- ¿ Qué le vas a decir?
Ona ne diyeceksin?
¿ Y que vas a decirle?
- Karen, ona ne diyeceksin?
- Karen, ¿ qué le dirías?
Cidden, ona ne diyeceksin?
En serio, ¿ qué le dirías?
- Ona ne diyeceksin?
¿ Qué le dirías?
- Ona ne diyeceksin?
- ¿ Qué le dirás?
Makaleyi iptal ettiğini gördüğünde ona ne diyeceksin?
¿ Qué dirá cuando no vea mi artículo?
- Ona ne diyeceksin, Ariane?
- ¿ Que quieres entonces que te diga, Ariane?
Ben gidiyorum. Peki ona ne diyeceksin? " Selam, ben değiştim, artık çok daha iyiyim, şarap çeşnicisi oldum.
¿ Qué le dirás? "Cambié, soy sommelier, ¿ puedo quedarme?"
- O halde, ona ne diyeceksin? - Bilmiyorum.
- Entonces, ¿ qué vas a decirle?
- Ona ne diyeceksin?
¿ Qué es lo que le vas a decir?
Sen delisin. Kara göldeki kaltak bile burada olsa, ki bu imkansız, ona ne diyeceksin ki, ha?
Estás loco. ¿ Eh?
Sana neden onu bıraktığını sorduğunda ona ne diyeceksin?
¿ Qué le vas a decir cuando te pregunte, por qué le abandonaste?
Çünkü bu utangaç küçük gelinine, parayı borçlu olduğu goril, babasını yemeklik hindi gibi doğrayınca ona ne diyeceksin merak ediyorum?
Pues, ¿ qué le vas a decir a tu ruborizada esposa aquí presente cuando el gorila al que le debe corte a su padre como a un pavo maduro?
- Ne diyeceksin... ona?
¿ Qué le dirá a él?
Diyorlar ki onda bahçelerde koşup duran çırılçıplak küçük kızlar varmış, orman perileri gibi. - Ona ne diyeceksin?
¿ Y qué le vas a decir?
- Ne diyeceksin ona?
Me respondió que decidiría una vez que me hubiera escuchado.
Ne diyeceksin ona?
¿ Qué le diremos?
- Ona ne diyeceksin?
Que le vas a decir?
Ona ne diyeceksin, bilmiyorum.
¿ Qué va a decirle usted ahora?
Sürekli ona dokunmasına ne diyeceksin?
- ¿ Y la manera como la tocaba?
- Senden hoşlanıyor, dostum. Ne diyeceksin ona?
Le gustas. ¿ Qué le vas a decir?
Ona ne diyeceksin?
¿ Que le diras a él?
- Ne diyeceksin ona?
¿ Qué? ¿ Qué le dirás?
Ne diyeceksin ona?
- Qué le vas a decir?
Ona biraz dokunabilmek için onunla ilgileniyormuş gibi yapıp çene çalmaya ne diyeceksin?
¿ Qué tal fingir interés en su charla aburrida, sólo para tener contacto físico.
- Şimdi ne diyeceksin ona?
- ¿ Qué le vas a decir mañana?
Sen ne yapacaksın, saklanıp ona Ginger mı diyeceksin?
¿ Qué harás tú? ¿ Esconderte de él todo el día y luego llamarlo "Ginger"?