Soru şu Çeviri İspanyolca
2,856 parallel translation
Asıl soru şu Ellie, kalmanı sağlamak için, ne yapabilirim?
La cuestión es, Ellie, ¿ qué puedo hacer para asegurarte que formas parte de él?
Asıl soru şu ki ona kim söyleyecek?
La pregunta es... ¿ Quién se la va a contar?
Ama asıl soru şu : Okul bu duruma nasıl tepki verdi?
Pero la verdadera pregunta es, ¿ cómo respondió la universidad?
Ya da belki soru şu, sen niye buradasın?
O quizás la pregunta sea : ¿ por qué estás tú aquí?
Asıl soru şu : Onun ölümünden Hannah mı sorumlu?
La pregunta es : ¿ Fue Hannah responsable de su muerte?
Asıl soru şu : Onun ölümünden Hannah mı sorumlu?
La pregunta es, ¿ Hannah es responsable de su muerte?
Asıl soru şu ki ya sen hazır mısın?
La pregunta es... ¿ lo estás?
Asıl sormamız gereken soru şu değil mi?
¿ qué estamos haciendo pagando nuestro buen dinero para ir cargando con una bolsa llena de piedras?
Önümüzdeki soru şu : Bu dünyayı paylaşmak istiyor muyuz?
La pregunta ante nosotros es : ¿ estamos dispuestos a compartir este mundo?
Asıl soru şu ki bu kişi Duke mü yoksa kız arkadaşın mı olacak?
La pregunta es si será Duke o tu chica.
Asıl soru şu ki, hayatının bir parçası olmamı istiyor musun? Bugün nasılsın?
La cuestión, es, si quieres que yo sea parte de ella? ¿ Cómo te sientes ahora?
Demek istediğim, soru şu şekilde olmalı :
Es decir, la cuestión es, "Valor añadido".
Sorulması gereken soru şu... Bu kodamanların, diplomatların arasında ne işleri var?
La pregunta que deberíamos hacernos es, ¿ qué hace un magnate de la industria entre diplomáticos?
Mayaların yaptıkları inanıImaz. Soru şu ki
Los Mayas fueron increíbles en lo que hacían.
Soru şu. Ben bu konuda ne yapabilirim?
La pregunta es, ¿ qué voy a hacer al respecto?
Çözmemiz gereken soru şu : uyuşturucuyu nereden ve kimden aldı?
Entonces, la pregunta es ¿ Quién se lo dio y dónde?
Tek soru şu ; onları bulana kadar ne kadar acı çekeceksin?
La única pregunta es cuanto vas a sufrir hasta que lo haga.
Soru şu :
La pregunta es :
Kendinize sormanız gereken asıl soru şu :
La verdadera pregunta que tendriaís que estaros haciendo es :
Bu kurulun bugün soracağı ilk soru şu. Değiştiniz mi?
La pregunta ante estajunta hoy es, ¿ ha cambiado?
Yani soru şu ki, bu gece Sasha Lowood'u o mu öldürüp yerleştirdi?
Así que la pregunta es, ¿ mató y colocó a Sasha Lowood esta noche?
O zaman soru şu ki, kim bu ortak?
Entonces la pregunta es ¿ quién es su socio?
Soru şu ki, onu kabul edecek kadar akıllı mısın?
La pregunta es, ¿ serás suficientemente prudente como para tomarla?
Soru şu Conrad neden hiçbir değeri olmadığını bildiği bir şeyi elinde tutsun ki?
La pregunta es... ¿ por qué Conrad se aferraría a algo que sabe que carece de valor alguno?
Soru şu, nerede?
La cuestión es, ¿ dónde está eso?
Şimdi, bir teoriye göre kuyruklu yıldızlar uzun bir zaman önce suyu Dünya'ya getirdiler. Ancak soru şu ki, bunu gerçekten kanıtlayabilir miyiz?
Hay una teoría que dice... que los cometas trajeron el agua a la Tierra hace mucho tiempo, pero la pregunta es, ¿ podemos probarlo realmente?
- Asıl soru şu bu zamanda bunu birisi yapabilir mi?
La cuestión es, ¿ puede alguien en este tiempo estar haciéndolo?
Asıl soru şu, ipler kimin ellerindeydi?
La pregunta es, ¿ quién mueve los hilos?
Yani kalabalığa uyuyor, ama asıl soru şu, arabayı nerede kaçırdı?
Eso significa que se adapta, pero la pregunta es dónde ocurrió el robo del coche.
Hayal et. ben iyileştirilemeyen, deli bir kuaförüm. ve, dördüncü sınıftan beri büyüyen yelelerini, cevap vermedikçe keseceğim. Soru şu, dürüstçe.
Imagina que soy una trastornada y sobre-medicada peluquera y estoy a punto de cortar la melena que has estado cuidando desde cuarto a menos que contestes esta pregunta honestamente.
Neden bu gazetecileri öldürüyor sorusunu çözmeye çalıştığına eminim. Ama sorman gereken soru şu.
Estoy seguro de que estás intentando averiguar por qué está matando a esos periodistas, pero la pregunta que te deberías estar haciendo es :
- Sıraları geldi dedim. Böylece ben de sana bir soru sorma şansına sahip olurum.
Creí que era su turno así puedo aprovechar para hacerle una pregunta.
O yüzden bence soru şu olmalı, "Nasıl daha iyi bir parti yaparız?".
"¿ cómo hacemos nosotros una fiesta mejor?"
Fazla soru soramayacak kadar afallamıştım. O da bütün gece kendini odasına kapattı.
Estaba demasiado aturdido para preguntar... y ella estuvo encerrada en su cuarto toda la noche, así que...
Yokluğun çokça soru doğuracaktır.
Su ausencia en este momento podría despertar muchas sospechas.
Tom ve Ann'i ben ayarladım, ve şimdi tavsiyelerim için soru sormayı bırakmıyorlar ki bu gerçekten onlar için kötü bir hamle çünkü onlara ne olacağı gerçekten umrumda değil.
yo uní a Tom y Ann y ahora no paran de pedirme consejo, lo que es una mala idea de su parte, puesto que en verdad no me importa nada lo que les pase...
Onun aklinda soru isaretleri belirmesini saglayabiliriz,
Acabamos de llegar a su para empezar a hacer preguntas como,
Sıradaki soru, kızın MTV'ye çıkarsa ne olur?
¿ Que pasa cuando ve a su hija en MTV?
Bu soru için büyük jüri soruşturmasındaki bilginize gerek var.
Esta pregunta requiere su conocimiento de la investigación del gran jurado.
Büyükbabası hakkında soru sordu.
- Preguntó sobre su abuelo.
- Şu an adamın kendisi bir soru.
Hasta ahora, es más una interrogante.
Kamu güvenliği hakkındaki bu soru Twitter'dan geliyor. Görünüşe göre şu anda olan bir olaydan söz ediyor.
Esta pregunta sobre la seguridad pública viene de Twitter, porque apartentemente, eso es algo que se hace ahora.
Ben buraya eğitiminize harcanan hatırı sayılır miktarda paranın boşa gitmediğini ve iyi bir uyku çekmek yerine burada meyhane kavgasına tutuştuğunuzdan yarın sınav görevlisi size bir soru sorduğunda cevap veremeyeceğiniz için cerrah olma hayallerinizin buhar olup uçmayacağını kanıtlamak için geldiğinizi sanıyordum.
Creí que habían venido a demostrar que la considerable cantidad de dinero gastada en su educación no fue en vano. Que los sueños que tenían de ser cirujanos no se desvanecerán en una nube de humo mañana cuando el examinador les haga una pregunta, y no puedan responderla porque en lugar de dormir bien, estuvieron... -... en una riña en una cantina.
Size elemanınız Jay Banner hakkında birkaç soru sormak istiyorduk.
Sólo queríamos hacerle unas preguntas sobre su empleado, Jay Banner.
Geriye şu soru kalıyor, Jane bunu neden yaptı?
Bien, volviendo a la cuestión, ¿ por qué Jane hizo esto?
Erkek arkadaşınıza bir kaç soru sormak istiyoruz sadece.
Solo queremos hacerle a su novio unas cuantas preguntas.
Oh, bunu da duy... Büyük romantik teklifin ortasında, polisler bir ceset hakkında soru sormak için geldiler. İnşaat alanında bulmuşlar.
Atenta... en mitad de su gran y romántica proposición, los policías vinieron a preguntarle por un cadáver que encontraron dónde estaba construyendo.
Bir adam, bir fahişeyle ilişkiye girip aletini koruduğunda fahişenin hastalığını kapmasın diye yani eve gidince karısına bulaştırmamak için korunuyor gibi görünür. - Soru bu muydu?
Cuando un hombre tiene relaciones sexuales con una prostituta y cubre su miembro... con protección para no pillar sus enfermedades, está actuando por el interés de su familia para así no llevarlas a casa, con su esposa.
Şu an bana sorman için çok da uygun bir soru değil.
Ahora mismo no creo que sea la pregunta más adecuada.
Şu anda soru-cevap yapmıyorum.
- Se cancela. Y no voy a abrir un turno de preguntas y respuestas ahora mismo, querida.
İlluminaticiler seçilmiş bir avuç seçkin ve zeki kişinin herkesin eline geçmemesi gereken bilgiyi taşımaya muktedir olduğunu düşünürdü. Şimdi sorulması gereken soru şu Bu bilgi gizli cemiyetler yoluyla kuşaktan kuşağa geçti mi?
De modo que la pregunta que permanece es, ¿ este conocimiento ha sido traspasado a través de sociedades secretas durante generaciones?