Yapmak zorunda değilsin Çeviri İspanyolca
2,224 parallel translation
Bunu yapmak zorunda değilsin, Jeremy.
No tenías que hacerlo, Jeremy.
Elize bunu yapmak zorunda değilsin.
Elize, no tienes que hacer esto.
Ama bunu tek başına yapmak zorunda değilsin. Ben de seninle gelirim, tamam mı?
Pero no tienes que hacerlo sola.
- Açıklama yapmak zorunda değilsin.
- No tienes que explicarte.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
- No tienes que...
Bunu yapmak zorunda değilsin bu benim meselem.
No tienes que.. - Este es mi problema.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
¡ No tienes que hacer esto!
Bunu yapmak zorunda değilsin. Gördüğü her şey onun için bir tehlike unsuru oluşturuyor.
Está sufriendo un brote sicótico.
Yapmak zorunda değilsin.
No tiene por qué.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
No tienes que hacer eso.
Açıklama yapmak zorunda değilsin.
No tienes que explicarlo.
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
- No tienes por qué hacerlo.
Artık bunları yapmak zorunda değilsin.
Tú... no tienes que hacerlo más.
Bunu yapmak zorunda değilsin, Hugh.
No tiene que hacer esto, Hugh.
Blair, yapmak zorunda değilsin.
Blair, no tienes por qué.
Hayır, bunu yapmak zorunda değilsin.
No, no tienes que hacerlo.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
No tienes que hacerlo. ¿ De acuerdo?
Ama şimdi, ikisini de yapmak zorunda değilsin.
Pero ahora más que entonces, no debes hacer ninguna.
Tatlım, bunu yapmak zorunda değilsin.
Cariño, no tienes por qué hacerlo.
Artık dediklerimi yapmak zorunda değilsin. Özgürsün.
Ya no tienes que hacer lo que digo.
- Navid, bunu yapmak zorunda değilsin.
- Navid, no tienes que hacerlo.
- Tamam, ama- - - Meredith'e yakınlaşmak istiyorsan eğer o zaman bana gerçekten kur yapmak zorunda değilsin.
- Escucha, quieres acercarte a Meredith, entonces lo que tienes que hacer no es seducirme.
Nikita... Bunu yapmak zorunda değilsin.
Nikita...
Bunu yapmak zorunda değilsin.
No tienes que hacer esto.
Bunun sadece benim lehime gibi göründüğünü biliyorum ama laneti yapmak zorunda değilsin.
Sé que puede parecerte interesado, pero no debes lanzar la maldición.
Bana hiçbir açıklama yapmak zorunda değilsin.
No tienes que darme explicaciones.
Hayır, bunu yapmak zorunda değilsin, bir şey olmaz.
- No tienes que hacerlo. - No pasa nada. No, no.
Bunu yapmak zorunda değilsin Relita.
No tienes que hacer esto, Relita.
bunu yapmak zorunda değilsin.
No tienes que hacer esto.
Korkuyorsan yapmak zorunda değilsin.
Bueno no lo hagas si estás asustada.
Leslie, bunu yapmak zorunda değilsin...
Leslie, no tienes que hacer esto...
Bebeğim, yapmak istemediğin bir şeyi yapmak zorunda değilsin.
Cariño, no tienes que hacer nada que no quieras.
Sen yapmak zorunda değilsin.
No tienes que hacerlo tú.
Bunu yapmak zorunda değilsin, Relita.
No tienes que hacer esto, Relita.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
No tienes por qué hacer esto.
Bunca şeyi tek başına yapmak zorunda değilsin.
No tienes que hacer todo esto sola.
Süper geçti. Chris, bu çok güzel ama bunu yapmak zorunda değilsin.
Eso es genial, pero no tienes que hacer esto.
Artık bunu yapmak zorunda değilsin, Kono.
No tienes qué seguir con esto, Kono.
Ayakkabıların, fiyonkun... Bunu yapmak zorunda değilsin.
Los zapatos, el lazo como... uh, no... no tienes que hacer esto
- Hayır, tek başına yapmak zorunda değilsin.
No, no lo tienes que hacer solo.
Tommy, bunu yapmak zorunda değilsin.
Tommy no tienes que hacer esto.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
No tienes por qué hacerlo.
Bak, Frankie, En iyi halini göstermek için bize yemek yapmak zorunda değilsin, çünkü bu iyi bir yönün değil, ama ne demek istediğini anlıyorum.
Mira, Frankie, no tienes que hacernos la cena para mostrarnos lo mejor de ti, porque en realidad no lo es, pero entiendo lo que quieres demostrar.
Başın belaya girerse, bil ki bunu yalnız yapmak zorunda değilsin.
Si te metes en problemas, no necesitas hacerlo sola.
Victoria bunu yapmak zorunda değilsin.
Victoria, no tienes que seguir haciendo esto.
Tamam, pekala, hadi gidelim, bunu yapmak zorunda değilsin.
Está bien, tienes razón. No tienes que hacer esto.
Hayatım bunu yapmak zorunda değilsin.
Uh... Cariño, no tienes que hacerlo...
Aslına bakarsan, benim yatak odamla,... masalarımla ya da hayatımla ilgili bir şey yapmak zorunda da değilsin diyelim -... benden uzak dur.
- Es más, digamos que lo que tenga que ver con mi recámara, mis mesas y mi vida... -... mejor aléjate.
Colette, bunu yapmak zorunda degilsin.
Colette, no tienes que hacer esto.
Artık bunu yapmak zorunda değilsin.
No tienes que hacer esto más.
Dur, bunu yapmak zorunda değilsin.
No tienes que hacerlo.
yapmak zorundayım 47
yapmak zorundasın 42
yapmak zorundaydım 50
yapmak zorundayız 17
değilsin 303
değilsiniz 26
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmak zorundasın 42
yapmak zorundaydım 50
yapmak zorundayız 17
değilsin 303
değilsiniz 26
yapmayacağım 170
yapmalıyım 51
yapma 5445
yapmalısın 91
yapmadım 132
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmaz 37
yapmazsan 25
yapma ya 98
yapmak istiyorum 29
yapmadın 55
yapmak istemiyorum 51
yapmayın 745
yapmalıyız 39
yapma ama 158
yapmaz 37
yapmazsan 25
yapmamalısın 52
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapma be 35
yapmam 83
yapma bunu 151
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40
yapmayacaksın 53
yapma böyle 70
yapma be 35
yapmam 83
yapma bunu 151
yapmamalıydın 32
yapma lütfen 102
yapman gereken 22
yapma yahu 40