Zı Çeviri İspanyolca
1,952,793 parallel translation
Bulgularınızı Adalet Bakanlığına sundunuz mu?
¿ Presentó sus hallazgos al Departamento de Justicia?
Dokunulmazlık anlaşmanızı biliyorum.
Sé de tu acuerdo de inmunidad.
Bu da sana ne söylediğime bakılmaksızın öldüğüm anlamına geliyor.
Eso significa que estoy muerto sin importar qué te diga.
Hepimiz hazırız.
Todo listo.
Kaplan sana nerede buluşacağınızı söyledi?
¿ Dónde te dijo Kaplan que se reunirían?
Bütün bunlar bittiğinde, itibarımızı nereden bulacağız?
Cuando esto termine, ¿ adónde vamos para recuperar nuestras reputaciones?
Onların denizkızı gibi olmasını sağlayacağız.
Las vamos a tener como sirenas... - ¡ Sirenas!
Bayım, lütfen jüri için adınızı ve mesleğinizi belirtin.
Señor, por favor, declare su nombre y ocupación para el gran jurado.
Aslında, bugünkü küçük buluşmamızı çok ciddi bir tonda bulacaksın.
De hecho, creo que nuestro pequeño encuentro de hoy tendrá un tono más serio.
O halde zamanını ve zamanımızı boşa harcadık.
Entonces hemos malgastado nuestro tiempo y el tuyo.
Sonuna kadar tutacağınızı nereden bileceğim?
¿ Cómo sé que vas a cumplir con tu parte del trato?
Zıplayan Krikolar?
¿ Saltos de tijera?
Elizabeth'in annesine kızını her ne pahasına olursa olsun koruyacağıma bir söz verdim.
Le prometí a la madre de Elizabeth que protegería a su hija a cualquier precio.
Size söyledim, ona ihtiyacımız olacak...
Ya le dije, vamos a necesitarlo...
Ya birlikte yükselecek ya da beraber parçalanacağız.
Estoy convencida de que salimos de esta juntos o nos hundimos.
Hayır, senin için buradayız Dino, onun için vazgeçtiğin şey için.
No, estamos aquí por ti, Dino, por lo que desperdiciaste por él.
Bir eyere ihtiyacımız var mı?
¿ No necesitamos una montura?
Davada ne durumdasınız?
¿ Cómo va con el caso?
Siz ikiniz bundan daha akıllısınız.
Ustedes son mucho más inteligentes.
Eğer beni suçlarsanız, bir savunma yapmak için anayasal bir hakkım var. Ve size söz veriyorum ki dokunulmazlık anlaşması sergilenecektir.
Si me acusan, tengo el derecho constitucional a presentar una defensa, y les prometo que ese acuerdo de inmunidad será la prueba A.
Beni vuracak mısınız?
¿ Van a dispararme?
Siz ikinizi konuşmanız için bırakıyorum.
Dejaré que hablen.
Peki ya Dixon? Adamlarımız onu bağlamalı.
Nuestra gente debería ponerle un micrófono.
İşler çok kötüye giderse, bunu imkansız kılacaktır.
Si las cosas salen mal, hará que sea imposible.
O toplantıya yalnız katılacağım.
Haré esa reunión solo.
Bu davayı bensiz ispatlayabileceğinizi düşünüyorsanız kabul etmekten çekinmeyin.
Si creen que pueden probar este caso sin mí, siéntanse libres de declinarla.
İyi iş yaptınız.
Has hecho un buen trabajo.
Biz sadece Reddington yüzünden buradayız.
Estamos aquí por culpa de Reddington.
Belki de kendimi açıkça ifade edemedim, tutuklanacağız.
- Quizá no fui claro. Vamos a ser arrestados.
İşte buradayız, sonundayız, ve o gün neden hayatına girdiğini hala bilmiyoruz.
Que estemos aquí, al final, y aún no sepamos por qué entró a tu vida ese día.
Zavallı yargılanmalardan dolayı kendinizi imkansız olana karşı bulursanız Henry Prescott aramak isteyeceğiniz bir adamdır.
Si te encuentras ante obstáculos imposibles debido al poco juicio, Henry Prescott es el hombre que quieres tener en el marcado rápido.
O hiç sahip olamayacağınız bir cesarettir. Kriz anındaki sakin kafa.
Es el valor que nunca tuviste, la cabeza despejada en una crisis.
Bunlar hiç bir şekilde ulaşamayacağımız müşteriler.
Estos son clientes a los que nunca podríamos acceder.
Birkaç ay önce, Vegas'taki o gece kulübünde ayar veriyordun. Artık her ne ayarıysa bu ve kasıtsız bir şekilde tabancanla kalabalık bir dans pistine doğru ateş ederek Belçikalı bir turisti acil servise gönderdin.
Hace unos meses, estabas esnifando lo que sea que esnifabas en ese club nocturno de Las Vegas y sin querer disparaste tu arma hacia una pista de baile atestada, enviando a un turista belga a Emergencias.
19 Kasım 2015 Dupont çemberinde bir paketin alınmasında bağlantılıydınız.
El 19 de noviembre de 2015, sus servicios fueron contratados para recoger un paquete en Dupont Circle.
Raymond Reddington adlı suçlu bir muhbirle çalışmak için kurulan bir görev gücünde ajansınız, öyle mi?
¿ Es un agente de una unidad especial creada para trabajar con un informante criminal llamado Raymond Reddington?
Onu tanısaydınız, bunun aslında imkansız olduğunu bilirdiniz. Anlıyorum.
Si lo conocieran, sabrían que eso es prácticamente imposible.
Dokunulmazlığınız var.
Tiene inmunidad.
Bay Reddington'la yaptığımız işten gurur duyuyorum.
Estoy orgulloso del trabajo que hicimos con el Sr. Reddington.
Seçimler yapmak zorundayız.
Tenemos que tomar decisiones.
Bir savunma sunma şansımız olsun.
Dennos un juicio. Que tengamos la oportunidad de presentar una defensa.
Beraber çalıştınız.
Trabajaron juntos.
Ya hepimiz özgür olacağız ya da hepimiz hapse gireceğiz.
O todos quedamos libres o todos vamos a la cárcel.
Aldığınız ifadeler, ikiniz de dahil, bu odadaki herkesin duyması gereken şeylerin ötesine geçen çok hassas konulara değiniyor.
Los testimonios que están tomando tocan asuntos muy delicados que van mas allá de lo que cualquiera en esta sala debería escuchar, - incluyendo a ustedes dos.
Korkarım ki başarısız oldum.
Me temo que te he fallado.
Yakınız.
Estamos cerca.
Tansi çiftliklerindeki sırrımız.
Nuestro secreto. En las granjas Tansi.
Oraya çıkmalıyız.
Tenemos que ir allá.
Öldür beni ve bunu yaptığında, adamlarım uyarılacak ve Elizabeth'e Tansi çiftliklerindeki sırrımız verilecektir.
Mátame, y cuando lo hagas, alertarán a mi confidente, y le darán a Elizabeth nuestro secreto de las granjas Tansi.
Seni yalnız bırakacağım.
Te daré algo de privacidad.
Tanıştığımız gün, yaramın nasıl olduğunu sordun.
Cuando nos conocimos, me preguntaste cómo había obtenido mi cicatriz.