Bir tane bile yok Çeviri Fransızca
265 parallel translation
Bir tane bile yok.
Pas un seul revers!
Bir tane bile yok efendim. Yemin ederim tahtakurusu yok.
Pas la moindre punaise.
Bir tane bile yok mu!
Pas une seule!
Ama galiba bir tane bile yok.
Ils se sont bien trompés.
- Bir ev bile yok mu? - Bir tane bile yok. - Şu İncil isteyen vardı ya hani?
Tu sais, celle qui voulait une bible?
Satılmamış bir tane bile yok.
Aucun d'entre eux n'est à vendre.
Bir tane bile yok.
Il n'y en a pas.
Yok, bir tane bile yok.
- Pas une seule.
Bir tane bile yok
Pas un seul, que nenni
- Burada hiç uzman yok, efendim. - 600 adamın içinde bir tane bile yok mu?
Pas un sur 600 hommes?
Buna yakın bir tane bile yok. Olamaz!
Et il n'était vraiment pas en aussi bon état que celui-ci.
- Bir tane bile yok.
- Pas une seule.
Bir tane bile yok!
Il n'y en a pas une seule!
Bir tane bile yok. Dönüş tarihini bildirmedim.
Pas un, je n'ai pas divulgué ta date de retour
Bu destenin içinde bir tane bile yok.
Pas un seul ne pouvait supporter la pression.
Evde bir tane bile yok.
Voyez-vous ça.
Ama bir tane bile yok.
Il n'y en a pas une.
Tek bir tane bile yok.
Plus aucun.
Bende bir tane bile yok. Onların niye iki tane oluyor?
J'en ai même pas un et ils en ont deux d'un coup!
Açıkçası, tek bir tane bile yok.
A vrai dire, pas le moindre.
Arkadaşım falan yok anlamadınız mı, bir tane bile yok!
J'ai pas de copains! Vous avez pas compris ça?
Aman tanrım, bir tane bile doğru düzgün yok.
Mon Dieu, me revoilà parmi le troupeau.
Ayrıca, bir tane bile manşet yok.
Pire que ça! Strictement pas un seul petit revers!
Koca Teksas'ta bir tane bile kasaba yok galiba.
Il n'y a pas une seule ville au Texas.
Ama bay Norton, bunca intihar arasında, bir tane bile hareket eden bir trenin en son vagonundan atlama yok.
Mais il n'y a pas un seul cas de suicide par saut de l'arrière d'un train en marche.
- Bir tane bile temiz gömleğim yok!
Plus de chemises propres!
Ben bir tane buldum, hatta denedim bile, benimle gelmene gerek yok, parayı versen yeter.
Je sais où trouver ce qu'il me faut. Pas la peine de venir. Donne-moi l'argent.
Dünyanın en büyük ülkesinin başkentinin efendileriyiz, besleyecek bir tane bile sivil yok ve bu raporları alıyorum.
Nous sommes les maîtres de la capitale du plus grand pays du monde, pas une seule bouche de civil à nourrir et je reçois ces rapports!
Yani 30-40 mil civarında bir tane bile asker yok.
C'est exact. J'imagine qu'il n'y a plus aucune troupe... dans un rayon de 30 ou 40 milles maintenant.
- Kız arkadaşın bile yok mu? - Bir tane vardı.
- Vous n'aviez pas de petite amie?
Otel listelerinde Lundquist adında biri yok. Bir tane bile.
Pas un seul Lundquist sur les registres d'hôtel.
48 saattir ayakkabılarımı çıkarmadım... ve hala hiç tanığımız yok, bir tane bile.
Je n'ai pas arrêté depuis deux jours, et pas un seul témoin!
Bir tane bile dostum yok.
Je n'ai pas d'amis.
Bir tane bile yok.
Même pas une seule.
Bir tane arkadaşım bile yok.
Et je ne peux pas avoir d'amis.
Bir tane bile çilek yok.
Pas une seule fraise.
Aralarında bir tane bile beyin yok.
Ils sont plus bêtes les uns que les autres.
Elimde içinde üç kişinin olduğu ölüm saçan bir tren var ve onları gönderecek bir tane bile boş hattım yok.
J'ai un train fou sur les bras avec trois personnes et aucune voie libre.
15.000'den bir tane bile az olsa, artış yok, hiç birşey.
Une de moins, et pas d'augmentation. Rien.
Hayır, efendim ve devriye dolaşan bir tane Federasyon gemisi bile yok.
Et aucun appareil dans les zones de patrouille.
Koca memlekette bir tane bile at yok.
Il n'y a pas un seul cheval dans tout le pays.
Ortalıkta bir tane bile kadın yok.
Il n'y a aucune femme.
Hiç şüphem yok. Zaten bir tane bile yiyememiştim.
Pas étonnant Je ne pouvais pas en manger un seul.
Bana söylediğin burada bir tane bile altın külçesi veya zümrüt veya 100 bin dolarlık çek bile yok mu, bu kocaman dağın içinde?
II n'y a pas le plus petit soupçon de lingot, d'émeraude ou de billet de 1000 dans cette montagne?
- Bir tane bile yok.
- Pas un seul.
Görmeni istiyorum. Bir tane bile dişi yok.
Je le mets dans la poche pour que tu n'aies plus peur.
Yüzlerce arabayı unutun, bir tane taksim bile yok.
Oubliez ces centaines de voitures, mon taxi ne m'appartient même pas.
Miden. Fark ettin mi? Gemide bir tane bile yemek kopyalayıcısı yok.
Il n'y a pas le moindre synthétiseur de nourriture sur le vaisseau.
Bir nedeni vardır çünkü bedeninde acımasız bir tane bile kemik yok.
Il doit avoir une raison. Il n'y a pas une once de cruauté en lui.
Şu anda ortada yoklar. Bir tane bile yok!
Nous sommes prêts!
Burada bir tane bile kesin kanıt yok.
ici.
bir tanem 228
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane 117
bir tane daha 473
bir tanesi 28
bir tane daha ister misin 28
bir tane yeter 18
bir tane alabilir miyim 32
bir tane mi 25
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane 117
bir tane daha 473
bir tanesi 28
bir tane daha ister misin 28
bir tane yeter 18
bir tane alabilir miyim 32
bir tane mi 25