Bir tane kaldı Çeviri Fransızca
353 parallel translation
Bir tane kaldı. Bunu kolay bir taneye saklıyayım.
Plus qu'une balle.
- Son bir tane kaldı.
C'est le dernier. - Oh!
Sayabildiğim kadarıyla sadece bir tane kaldı.
Pour autant que je sache, il n'en reste plus qu'un.
Bir tane kaldı...
Un de moins... Ils finiront tous comme ça.
Bir tane kaldı.
Plus qu'un.
Bir tane kaldı.
Il m'en reste encore un.
Bende tek bir tane kaldı.
Moi, il ne m'en reste plus qu'une.
Onbirinci bitti, bir tane kaldı- -... ve siz gazeteciler, telefon için bir dakikanız kaldı.
Et vous, les journalistes, plus qu'une minute à vos téléphones!
Halka tatlıların hepsini yedi, sadece bir tane kaldı.
Rien. Il nous a apporté des gâteaux. Il en reste un.
Sorunu çözecek olan bir tane kaldı. Güzel.
Ce trou nous départagera.
Bir tane kaldı.
Et la 3e?
Evet! Senin için bir tane kaldı.
Bien, il en reste une pour toi.
Ah, teşekkürler. Bir tane kaldı.
Plus qu'un.
Patron, Sadece bir tane kaldı.
Chef, il n'en reste plus qu'un à présent.
Şimdi bir tane kaldı.
Il n'y en a plus qu'une.
Queeny'nin yavrularından bir tane kaldı, ister miydin?
Dis, il me reste un des chatons de Queeny Tu le voudrais?
Bir tane kaldı.
C'est le seul libre. Il est très intime.
Bir tane kaldı.
Une seule.
Yalnızca bir tane kaldı!
Il n'en reste qu'un.
Bir tane kaldı.
Et un poulet rôti.
Şurada bir tane kaldı.
II y en a un autre!
Bir tane kaldı.
Il en reste un.
Burada sadece bir tane kaldı
Il n'en reste plus qu'une ici
Yapabilirsin C.D., bir tane kaldı.
Vas-y, C.D., plus qu'un.
Bir tane kaldı, ondan sonrası sana bağlı.
Encore une et à vous de jouer.
Tamam, bir tane kaldı.
Parfait, plus qu'un.
Bak, onlardan bir tane kaldı.
ecoute, iln'en reste qu'un.
Yok, geriye bir tane kaldı.
Non. ll n'en reste qu'un.
Bir tane kaldı.
Tentons le coup!
Bir tane kaldı.ilk ben giderim.
Encore un.
Hey, bir tane demiştin! Bütün akşam için bana iki tane kaldı.
Je n'en ai que 2 pour la soirée.
Haydi, sadece bir kaç tane daha kaldı.
Allons. Tourne!
- Onu ortadan kaldır ve yeni bir tane yolla.
- J'en veux un neuf.
Subay olduğum için bana iki tane. Evet, sana da bir tane kaldı işte.
Ça en laisse un pour vous, c'est ça?
Sigara paketinizi çıkardınız, sadece iki tane kaldığını gördünüz. Çok ucuz bir marka bile olsa yeni bir paket alamayacağınız için sonrası için paketi geri koydunuz, doğru mu?
Il ne vous restait que deux cigarettes et pas d'argent pour en racheter, aussi les avez-vous mises de côté.
Kamaramda can yeleği olmadığı için kendi başıma bir tane bulmak zorunda kaldım.
Il n'y avait pas de gilet de sauvetage dans ma cabine, j'ai dû en trouver un.
Dört yavru doğurup içlerinden biri götürüldüğünde,... geriye üç tane kaldığı için bunu önemsemez,... ama bir tane daha alıp ikisi kaldığında,
Imaginons qu'elle a mis au monde quatre chiots. Si on lui en vole un, elle ne s'en rend pas compte. Mais elle commence à se fâcher quand on lui en prend deux.
Bir tane lityum kristali kaldı. Bir de ince bir çatlak söz konusu.
Nous n'avons plus qu'un cristal de lithium et il se fend à la base.
İşte senin ikin, bir tane de memnun kaldığım için.
Voilà "dos", plus un.
Bütün dünyada sadece bir tane Altın Bilet kaldı.
Il ne reste plus qu'un ticket d'or dans le monde entier.
Hâlâ bir kaç tane kaldı. Diğerleri bana bırakacak kadar iyilerdi. - Sana vurmayacaktım.
Celles qui m'ont pas quittée, en tout cas.
Sadece bir kaç tane kaldı. Diğerleri yuva yaptılar.
Il remue encore, mais les autres ont déjà tissé un nid.
Bir tane kurşun kaldı.
Il en reste une.
- Bir ya da iki tane kaldığından eminim.
- Il doit en rester un ou deux.
Hayır, bir tane vardı ama... ondan kurtulmak zorunda kaldı.
- Ah non, non. Elle en a eu un, dans le temps, mais elle a dû s'en séparer. - Pourquoi?
Bir tane suspansuar almak zorunda kaldım.
J'ai dû acheter un pantalon.
- Bir tane daha kaldı.
- Plus qu'un tour.
Suratına bir tane çaktım. Böyle şeye gelemem. Bunu kaldıramam, bu kadar basit.
Je lui ai flanqué mon poing dans la figure, parce que ça je ne supporte pas
Sadece bir iki tane kaldı...
Y en a encore la-bas!
Lütfen, bir tane daha, "evde sadece 3 günlük yemek kaldı" vaazı dinlemek istemiyorum! Hayır, o değil!
Que fais-tu de mes chaussettes?
- Bir tane daha kaldı, sonra bitiyor. - O zaman buraya çıkın!
Alors, on bosse plus?
bir tanem 228
bir tane 117
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane daha 473
bir tane daha ister misin 28
bir tanesi 28
bir tane alabilir miyim 32
bir tane yeter 18
bir tane mi 25
bir tane 117
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane daha 473
bir tane daha ister misin 28
bir tanesi 28
bir tane alabilir miyim 32
bir tane yeter 18
bir tane mi 25
bir tane var 76
bir tane daha alabilir miyim 22
bir tane bile yok 21
bir tane daha ver 30
bir tane daha lütfen 16
bir tane ister misin 46
bir tane al 19
bir tane bile 25
bir tane daha geliyor 20
bir tane daha mı 49
bir tane daha alabilir miyim 22
bir tane bile yok 21
bir tane daha ver 30
bir tane daha lütfen 16
bir tane ister misin 46
bir tane al 19
bir tane bile 25
bir tane daha geliyor 20
bir tane daha mı 49
bir tane buldum 40
bir tane alayım 24
kaldı 28
kaldır 299
kaldırın 181
kaldır beni 31
kaldıralım 18
kaldı ki 31
kaldır kıçını 88
kaldır onu 77
bir tane alayım 24
kaldı 28
kaldır 299
kaldırın 181
kaldır beni 31
kaldıralım 18
kaldı ki 31
kaldır kıçını 88
kaldır onu 77