Bir tanesi Çeviri Fransızca
4,037 parallel translation
Maalesef olumsuz yan etkilerden bir tanesi kısa süreli bilinç kaybı. Bunu şiddetli bir hafıza kaybı takip ediyor. Hiçbir şey hatırlamıyor.
Et puis... en effet secondaire, une perte de connaissance... suivi d'une sévère perte de mémoire, mais... ils ne s'en souviennent pas.
Oh, o kendine özgü bir kadın ve de iyi bir tanesi, Hastings.
Elle s'est épanouie, et plutôt bien.
Dört tane.Pahalı peruklar.Bir tanesi kumral ve bir tanesi dalgalı.
Quatre. Très chères. Une auburn, l'autre à petites boucles grises.
Ve monologların bir tanesi Tobias'ı büyüledi.
Et Tobias se retrouva captivé par un des monologues.
Görünüşe göre bir tanesi bayağı canlı. Canlı derken, hemen hemen canlı demek istemiştim.
Oh, il semblerait que nous en ayons un en vie, et par vivant, je veux dire pratiquement vivant.
Ona istediğin her şeyi yaptırabilirsin çünkü o muhtemelen sadece görünüşe önem veren sığ adamlardan bir tanesi.
Tu pourrais lui faire faire n'importe quoi vu qu'il doit être un de ces types superficiels qui ne s'intéressent qu'aux apparences.
Bir tanesi şapşallık.
- Le manque de rigueur, d'abord.
- Beni aradığınızda, ben... - Bir tanesi daha gelmesin.
- Quand tu m'as appelé, j'étais...
Bir tanesi kraliçe olacaktı.
L'une d'entre elle était supposée devenir reine.
Her bir tanesi için de ölü adamlar var sayabileceğinizden de fazla.
Et pour chacun d'entre eux, des hommes morts, plus que tu ne peux en compter.
Yine de bir tanesi dönmüş.
Cependant, un gars l'a fait.
Bir tanesi metrodaydı ama aslında Araf olması gerekiyordu bir tanesinde Amerikan askerler Iraklıların yerine geçiyordu.
Celui qui a eu lieu dans le métro, Mais c'était plus un purgatoire. Ou celle, où les soldats Américains échangent leurs corps avec ceux des Irakiens.
Bir tanesi 50 dakika içinde Londra'ya dönecek.
Y a un train pour Londres dans 15 minutes.
Bir tanesi?
Et pour un seul?
Hapsburg Kuyumculuk yüzlerce müşterimizden sadece bir tanesi.
Le bijoutier de Hapsburg est un client sur des centaines. Des centaines.
Peki. Bu bir tanesi.
C'est une chose.
Bir tanesi hariç.
Cependant, il y en a un autre.
Bir tanesi eksik!
Il manque une Dragon Ball!
"Sevgili Clara'm Doktor, acil durumlar için senin iletişim bilgilerini bana verdi ve korkarım bir tanesi vuku buldu."
"Très chère Clara... " Le Doctor m'a donné les informations pour vous contacter, " en cas d'urgence, et j'ai peur que ce soit le cas à présent.
Sonunda anladım ki star olmanın getirilerinden bir tanesi de çuvalla paran olması.
Il semblerait qu'un des avantages quand on est une star... c'est qu'on gagne beaucoup
Bir tanesi hariç
Excepté 1.
Şifreli konuşmamızda bir tanesi "iyi değilim" anlamına geliyor da.
On a réalisé un code pour "pas bien".
Belki bir tanesi hariç.
À part un, peut-être.
Şimdi ihtimallerden bir tanesi, sevgili eve geldiğinde katil hâlâ kızın yanındaydı ve katili huylandırdı.
L'autre possibilité est que le tueur était toujours là quand le petit ami est rentré et qu'il l'a dérangé.
Söylemeyi unuttum. Bir tanesi zehirli, yani...
J'oubliais, il y a du poison dans une des bouteilles.
Büyük bir kısmı, çoktan yaptığı haberlerle ilgiliydi ama bir tanesi, daha yeni başladığı bir haberle ilgiliydi.
La plupart étaient pour des nouvelles pièces qu'il avait déjà donné, mais un était l'histoire qu'il venait de commencer.
Bir tanesi Gizli Servis için. Biri FBI'a biri de bana.
une pour les services secrets, une pour le FBI et une pour moi.
Aynen. Ve küresel ısınma sorunlarımızdan sadece bir tanesi.
Et le réchauffement climatique est un seul de nos problèmes.
Dört kumarhane fedaisi iki şöfor ve arkada da ek olarak bir tanesi.
Quatre vigiles, deux chauffeurs, et un autre à l'arrière.
Bir başını kesersin ama başka bir tanesi yeniden çıkar.
On coupe une tête, une autre repousse.
Bir tanesi hariç ama.
Sauf celui qui a survécu.
Ama sadece bir tanesi doğru :
Mais juste un est vrai :
Yorum yapmak bana düşmez ama Havarilerden bahsediyoruz ve bir tanesi sadece kadın değil, ayrıca Hintli.
Ce n'est peut être pas mon rôle, mais on parle d'apôtres, et l'un d'eux est non seulement une femme mais aussi une hindoue?
Hayır ama madem sordun, bir tanesi Meryem Ana'ya benziyordu.
Non, mais l'une tenait de la Vierge Marie.
Bunlardan sadece bir tanesi arabayı çalıştıracaktı ve bu sayede ihtiyacım olan zamanı kazanmış oldum.
Une seule des combinaisons marchait, donc j'avais largement le temps.
Ne zaman ve nasıl yapılacağını bilmek öğreneceğiz en önemli konulardan bir tanesi.
Savoir où et comment est l'une des plus importantes choses que tu apprendras.
Bir tanesi gelecek ay boşaltılacakmış.
Un appartement est libre le mois prochain.
Teşekkürler, Bay Blake, bu diğer filme kaldığınız için. Ayrıca bu da bir başyapıttır. Ünlü yönetmen Martin Scorsese'in en iyi filmlerinden bir tanesi.
Mille fois merci, M. Blake, de rester avec nous pour... cet autre film dont on peut dire qu'il est un chef-d'œuvre absolu, sans doute l'un des meilleurs films du célèbre réalisateur, Martin Scorsese.
Bir tanesi burada kalarak bir bağlantı görevi görecek.
Et un restera ici dans notre présent comme une ancre.
- Bir tanesi etrafa bakınıyor.
Une d'elle tourne.
Peki, bu seçeneklerden bir tanesi.
Ouais, bien, c'est une option que tu pourrais considérer.
Sadece bir tanesi yeter.
Il suffit d'une seule.
Bir tanesi canlı.
On en a un vivant.
Gotham Şehri Tiyatrosu'nda düzenlenen beşinci törendi ama yalnızca bir tanesi öfkeli bir şuç çetesi yüzünden ödül sahibini bulamadan sonuçlanmıştı.
C'était la cinquième cérémonie de l'homme de l'année qui se déroulait à Gotham, mais seulement la deuxième à être interrompue par une bande - de malfaiteurs muent par l'appât du gain.
Bir tanesi bir seri tecavüzcüye maaş veriyor olabilir.
L'une d'entre elles à un violeur en série sur ses feuilles de paie.
Bir tane ve 1 tanesi tamir edilirken giymek için bir tane ekstra olması yeterli.
On peut en avoir une, et une de plus pour quand l'autre est chez le coiffeur.
Bu gidişle bir köprü altında tanesi beş kâğıda adamların aletini çekeceksin.
Tu vas finir par te vendre sous les ponts pour 5 dollars la passe.
Her birinin tanesi dört paund ve bunlardan bir hayli mevcut.
Quatre livres pièce et il y en a beaucoup.
Evet, bir tanesi.
- Un.
Bir dahaki görüşmemizde seninle tanıştırabilceğim 40 tanesi daha var.
J'en ai 40 autres à te présenter la prochaine fois que nous sortirons.
Okay, itiraf etmeliyim posterlerden bir ya da iki tanesi odamda güzel görünecektir.
Ok, j'avoue qu'un ou deux de ces posters iraient bien dans ma chambre.
tanesi 2 pezo 17
bir tanem 228
bir tek 20
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane 117
bir tane daha 473
bir tane daha ister misin 28
bir teklifim var 32
bir tane yeter 18
bir tanem 228
bir tek 20
bir tane sana 21
bir tane daha var 71
bir tane 117
bir tane daha 473
bir tane daha ister misin 28
bir teklifim var 32
bir tane yeter 18
bir tane alabilir miyim 32
bir tane mi 25
bir tane var 76
bir tane daha alabilir miyim 22
bir terslik var 61
bir tane daha ver 30
bir tavşan 19
bir tane bile yok 21
bir tur daha 25
bir tane kaldı 23
bir tane mi 25
bir tane var 76
bir tane daha alabilir miyim 22
bir terslik var 61
bir tane daha ver 30
bir tavşan 19
bir tane bile yok 21
bir tur daha 25
bir tane kaldı 23