English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ B ] / Bir tek

Bir tek Çeviri Fransızca

48,593 parallel translation
Bana bir tek sen kaldın.
Tu es tout ce que j'ai
Partime gelmesini istedigim bir tek kisi vardi, o da gelmedi.
Je ne voulais voir qu'une personne, et il n'est pas venu.
Elimizde bir tek bu var.
C'est tout ce qu'on a.
Ölü numarası yapmayı bir tek sen mi biliyorsun?
Tu crois être le seul qui peut faire le mort?
Eğer bana bir tek bunu verirsen, tanrım... Bu tek şeyi... Yaşadığım sürece senden başka bir şey istemeyeceğim.
Mais si Vous m'aidez, je Vous demanderai plus rien jusqu'à la fin de mes jours.
İşte bu yüzden bir tek ona paramız yetiyor.
C'est pour ça qu'on peut se le payer.
Geriye bir tek kaçış noktası kalıyor.
Plus qu'une seule sortie possible.
Sana parlayan bir kılıç ve tek açıklaması büyü olabilecek bir zırh gösteriyorum ve senin cevabın bu mu?
Je te montre une épée rutilante et une armure qui ne peut être que magique, et c'est tout ce que tu trouves à dire?
Bana saldırdığını sanmıştım ama tek istediği şey bir evdi.
Je croyais qu'il m'attaquait, mais il voulait juste une maison.
Çocuklarımızı çalıp dönüştürmek için doğa dışı bir şey yaptı. Tek amaçları var, yukarıdaki dünyayı gözetlemek.
- Ils ont volé nos petits et leur ont fait des choses contre-nature dans le but d'espionner votre monde.
Tek bir şeyden eminim. O küratör onu tek başına taşımadı.
Ce qui est sûr, c'est que la conservatrice ne l'a pas bougé seule.
- Öğrenmenin tek bir yolu var.
- Y a qu'une façon de le découvrir.
Tüm bunlar tek bir Trol Avcısı için mi?
Tout ça pour un Chasseur de Trolls?
Silahın ve zırhın tek bir amaç için üretildi.
Ton arme et ton épée ont été conçues dans un seul but :
Tek bir insan çocuğunu kurtarmak için bu kutsal görevden vazgeçme. Ve bu süreçte hayatından feragat etme.
Ne renonce pas à cette mission pour sauver un seul humain, tu perdrais ta vie en le faisant.
- Efsaneye göre yalnızca tek bir alim, Namussuz Bodus, Gunmar'ı yaralamanın bir yolunu bulmuş.
- D'après la légende, un seul érudit, Bodus l'ignominieux, a trouvé comment blesser Gunmar.
Şu an canını almamam için bana tek bir sebep söyle.
Donnez-moi une bonne raison de ne pas vous éliminer tout de suite.
Ama Trol Meydanı'nda bunu bilebilecek tek bir Trol var.
Mais il y a un Troll ici qui le sait.
600 yıl boyunca çok fazla insan dansı gördüm. Ve tek bir şeyin sürekli baki kaldığını gördüm.
En 600 ans, j'ai vu beaucoup de danses humaines, et une chose n'a jamais changé.
Tek bir kesikle taşa dönersin!
Une coupure, et tu seras transformé en pierre!
- Bu tek seferlik bir aksilikti!
- C'est un contretemps.
Muhteşem büyücülüğünün karşılığında ruhu tek bir yüzüğün içine kilitlenerek lanetlenmiş. Inferna Copula.
En échange de sa sorcellerie, il a enfermé son âme dans une bague, l'Inferna Copula.
Dikkatli ol, yalnızca tek bir şansın var.
Fais attention maintenant, tu n'as qu'une chance.
Birçok klan tek bir alanda toplanmış Orgrim.
Tant de clans en un seul lieu, Orgrim.
Tek bir Orc dünyayı yok edemez Durotan.
Un seul orc ne peut pas tuer un monde, Durotan.
Gul'dan'ı tek başına mağlup edebileceğini düşünseydi böyle bir görüşme talep etmezdi.
Il ne demanderait pas cette réunion s'il pensait qu'il pouvait vaincre Gul'dan seul.
Afrika'daki en tehlikeli canavar o kadar güçlüdür ki tek ısırıkta bir timsahın omurgasını kopartabilir.
L'animal le plus dangereux d'Afrique est si fort qu'il peut briser le dos d'un crocodile d'une seule bouchée.
Tek bir düğmeye basarak güvenilir iletişimleri dinleyebilir askeri yazılımları bozabilir sahte istihbarat gönderebilir veya bir uyduyu taktiksel savaş başlığı gibi gökten düşürebilir.
À l'aide d'une simple touche, elle peut espionner des communications sécurisées, corrompre un logiciel militaire, transmettre de faux renseignements ou faire tomber un satellite du ciel comme une foutue arme nucléaire tactique.
Ve mazluma inanan tek bir kişi vardı.
Il n'y avait qu'un seul homme qui croyait au perdant.
Tek bir gece için canlı olarak konser veriyor!
En chair et en os, en concert un soir seulement.
Chris, parayı o alırsa bir daha tek bir metelik bile göremeyiz.
Chris, s'il prend l'argent, on n'en verra pas un centime.
80'ler Karaoke Gecesi'nde başlayan bir ilişkinin tek geceden öteye gidebileceğine inanmak zor ama gitti ve sonuçta hepimiz burada toplandık, her şey harika.
C'est dur de croire qu'une relation qui a commencé dans une soirée karaoké des années 80 puisse donner autre chose qu'un coup d'un soir... mais c'est bien le cas, et nous y voilà tous, et c'est parfait.
Teddy Millner seni bir çocukla tek başına ortada bırakacak.
Teddy Millner te laisse élever un enfant seule.
Tek bir işin var, o da mutlu mutlu yüzen beyazların boğulmadıklarından emin olmak.
Ton seul travail, c'est d'empêcher des Blancs qui aiment nager de se noyer.
Pekala çocuklar, tek bir amacımız ve uzun bir gecemiz var.
Bon, mes amis, on a une grosse soirée et un seul objectif en tête.
Her ekipte bir zangoç olur. Ve elimdeki tek zangoç sensin.
Chaque équipe a son arme secrète, et tu es ma seule et unique arme secrète.
Okyanusla ilgili olmayan tek bir şey söylemeni istiyorum.
Essaie donc une phrase qui ne mentionne pas l'océan.
Tek istediğim, seninle benim güzel bir başlangıç yapmamız.
Je voulais m'assurer que nous deux, on parte du bon pied. C'est tout.
Seni seviyorum çünkü sen sırf kötü öpüştüğümü söylediği için, bir hafta boyunca Jason Foster'ın evini tek başına tuvalet kağıdı ile kaplamış bir arkadaşsın.
Je t'aime parce que tu es le genre d'amie qui met du papier toilette sur la maison de Jason Foster pendant une semaine d'affilée, toute seule, juste parce qu'il a dit que j'embrassais mal.
Şunu bil ki, bunu yaptığım için pişmanlık duymadığım tek bir gün yok.
Je veux que tu saches qu'il ne se passe pas une journée sans que je me morde les doigts d'avoir fait ça.
Bir ordu kadar kalabalıksınız ama ben tek kişiyim.
Vous êtes une armée. Je suis tout seul.
Tek bir kelime söylemek bile zor, değil mi?
- Difficile de parler, n'est-ce pas?
Bu tek bir şekilde son bulacak, Paul.
- Y a une seule conclusion possible, Paul.
Bütün hepsi önemli tek bir soru karşısında tamamen anlamsız kalıyor.
Tout ça ne veut rien dire devant la seule question qui compte.
Bizimki gibi tek yıldızlı bir sistemde.
Ça semble être une étoile de séquence principale, comme la nôtre.
Enfeksiyonu tek bir bölgede tutmam gerek.
Je dois limiter l'infection.
Tek bir nota kaçınca er ya da geç bütün senfoniyi mahveder David.
Une seule fausse note peut détruire toute la symphonie, David.
Görünüşe göre sizi güvende tutmanın tek bir yolu var.
Il me semble que le seul moyen de vous garder en sécurité est...
Şirine'yi tek bir kelimeyle tarif edemeyiz.
Schtroumpfette ne peut pas être définie en un seul mot.
Bu bok yığını kumarhaneye gelmemin tek sebebi, yaratıkları sonsuza kadar kilitli tutmak için kutsal bir emaneti arıyor olmam.
Si je suis venu dans ce casino miteux, c'est pour trouver une relique afin de garder ce monstre enfermé à jamais.
Tek ihtiyacım olan Rüya Taşı'ndan bir parça.
Un éclat de la Pierre des rêves.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]