Cuma günü Çeviri Fransızca
2,077 parallel translation
Çünkü cuma günü saat 4'te biriyle görüşmem gerekiyor.
Parce que j'ai un rendez-vous à 16 h, vendredi.
Cuma günü dersin bitişini kutlamak için bir şeyler yapalım mı?
On peut peut-être faire une chose spéciale ce vendredi pour la fin du cours.
Cuma günü kızlar biraz daha sizinle kalsalar olur mu?
Les filles pourraient-elles rester plus tard ce vendredi?
Cuma günü sınıf partiniz olduğunu bilmiyordum.
J'ignorais que ta classe organisait ça.
Cuma günü Clancey Fonu.
Clancey Funds, vendredi.
Asya ofisleri bizden on beş saat önce açılır. Bu yüzden bu transfer Cuma günü işi olarak kayda geçecek. Bu şekilde pazartesi günü iş günü sonuna kadar kayıtlarda fark edilmeyecek.
Le marché asiatique ouvre 15 h avant nous autrement dit ce virement fera partie des opérations de vendredi, et n'apparaîtra que lundi sur le registre de Clute.
Cuma günü, her yıl yapılacak olan Kumar Bağımlılarına Destek Monte Carlo Gecesi'nin ilkine bekleriz.
Joignez-vous à nous vendredi pour la première soirée annuelle des Joueurs Anonymes au Monte Carlo.
En azından cuma günü Brodkey yardım programında olursun, değil mi?
Tu viendras bien à la soirée de Brodkey vendredi, hein?
Laura, cuma günü Brodkey yardım programına gidelim mi?
Laura, on ira à la soirée de Brodkey vendredi?
Elmer, Cuma günü saat 1'de başlamış ve 12 saat boyunca chat yapmış.
À partir de 13 h ce vendredi, Elmer est resté connecté à un chat pendant 12 heures consécutives.
İkiniz de Cuma günü firar ettiniz. Chad bugün hiç gelmedi bile.
Vous disparaissez vendredi, et aujourd'hui Chad n'est pas là!
Seni cuma günü görmeyi umuyordum.
J'espérais te voir vendredi.
Leke maddesinin cuma günü Kenneth Starr'a gönderildiği kaydedildi.
L'objet du délit a été remis au procureur Kenneth Star.
Cuma günü yeni evimiz şerefine bir davet vereceğiz.
Je serais ravie que vous veniez tous les trois.
- Ayakkabıları cuma günü getiririm.
- Je les apporte vendredi.
O zaman cuma günü... gidiyoruz.
Vendredi... on s'en va.
Cuma günü geldiğinde yalnız senin kabul törenini de başlatırız.
Quand tu reviendras vendredi, seul, on démarrera ton initiation.
Cuma günü maaşımı alana kadar bununla idare etmeliyiz.
Je suis payée vendredi. Il faut tenir jusque là.
Hayır, görüşme Cuma günü.
Non, la réunion est vendredi.
Serginin resmi açılışının 12'sinde, cuma günü yapılacağını unutmayın.
Rappelez-vous que l'exposition débute officiellement vendredi le 1 2.
Chance Phelps öldürüldüğü kutsal cuma günü Aziz Christopher madalyonu takıyordu.
" Chance Phelps portait sa médaille de St Christophe quand il a été tué, le jour du Vendredi saint.
William'ı Cuma günü senden 5'te alacağıma, 3 gibi alacağım.
Je prendrai Will plus tôt, vendredi. À 3 h ici, au lieu de 5 h chez toi.
Cuma günü okullardan haber bekliyoruz.
On a la réponse des écoles, vendredi.
Kabul mektuplarının Cuma günü geleceğini biliyor.
Il attend la réponse vendredi.
Cuma günü de geri döneceğim, bu geceye ne dersin?
Je suis pris. Et je pars vendredi. Ce soir?
Ayrıca Şükran Günü sonrası cuma günü alışverişi geliyor yani çok meşgul olacağım.
Le premier jour des soldes arrive, et je vais être très occupé.
Cuma günü görüşürüz.
On se voit vendredi.
Cuma günü öğle yemeğinden döndüğünde istifasını verdi.
Il est rentré d'un dîner vendredi et a démissionné.
Cuma günü galadan sonra, işin yoksa Waldorf'un yanında birşeyler içmeyi sevdiğim küçük bir yer var.
Si tu n'es pas occupée, vendredi après le gala. Il y a un endroit près de Waldorf où j'aimerais prendre un verre.
Cuma günü The Mint'de açılışı ben yapıyorum.
Je joue en première partie au Mint, vendredi.
Dediğim, cuma günü The Mint'de açılışı ben yapıyorum.
Tout ce que je sais, c'est que je joue en première partie au Mint, vendredi.
Cuma günü gidebiliriz diye düşünüyordum.
On n'a qu'à y aller vendredi.
Cuma günü, bisikleti almaya gittiğimdeyse garip bir olayla yüz yüze geldim.
Le vendredi, en allant prendre la bicyclette, je fus témoin d'une étrange altercation.
Cuma günü ne yapıyorsun?
Que faites-vous vendredi?
Eğer akşam yemeğine kalmak istersen, belki Cuma günü evde yemezsin.
Eh bien, si ça vous tente, vous pourriez ne pas dîner vendredi soir.
Cuma günü benimle Pembroke villalarının olduğu yere bakmaya gelebilecek misin Danny?
Tu viens à la Villa Pembroke, vendredi, Danny? Non.
Olmaz, gelemem. Cuma günü Christie's de Burne Jones açık arttırması var.
Vendredi, un Burne-Jones débarque au Christie's.
- Cuma günü akşam yemeğinde görüşüyoruz, değil mi?
- Vendredi soir pour dîner? - Oui.
Cuma günü Funsuk Vangdu'yla randevum var.
J'ai une réunion vendredi avec Phunsukh Wangdu.
- Evet, orayı tekrar açıyorum. Cuma günü.
- Je le relance vendredi.
Cuma günü yapılacak Noel partisi için bir not geldi.
Voici une note pour la soirée de Noël ce vendredi.
Çünkü Trixie'nin buna bayılacağını biliyorum. Ama sanırım çocuklar cuma günü Joel'da olacak.
Joel n'a pas les gosses le vendredi?
Özür dilemeye ve cuma günü çok güzel vakit geçirdiğimi söylemeye geldim.
Je suis venue m'excuser. Et te dire que j'avais du temps libre vendredi.
Acaba cuma günü de onunla biraz ilgilenebilir misin?
Tu pourras garder Léonie vendredi?
Cuma günü grubumla sahneye çıkacağız.
Hé! Mon groupe joue vendredi.
Cuma günü işe gitmek için çıktı ve geri dönmedi, Bende ertesi sabah ilk iş olarak polisi aradım.
Il est parti vendredi travailler et il n'est jamais revenu, j'ai donc appelé la police le lendemain matin.
Keith Reyes Cuma günü evden gitmiş ve geri dönmemiş.
Keith Reyes est parti vendredi.
Bir cuma günü evdeydim, ekonomik açıdan her şey yolundaydı.
J'ai quitté Washington le vendredi. L'économie se portait bien.
Cuma günkü doğum günü partin çok eğlenceli olacak! Shelley!
Ton anniversaire, vendredi, va être trop bien!
Cuma gecesi bir yardımlaşma günü düzenliyorum.
J'organise une petite collecte de fonds vendredi soir, ici.
Her salı ve cuma günü arabanızı çekmelisiniz o zaman sokağı temizleyebilirler. Özellikle bu araba.
Sauf lui.