English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ D ] / Dort

Dort Çeviri Fransızca

44,396 parallel translation
Para asla uyumaz.
L'argent ne dort jamais.
Uyuduğunda geliyorlar.
Ils viennent quand on dort.
Evet, Başkan'ın uyuduğu yerde.
Là où dort le Président.
Artık Beyaz Saray'da yaşadığımız babasının Başkan olduğu, devasa bir yatakta yattığı gerçeği hariç pek bir şey anladığı yok.
Hormis le fait qu'on vit désormais à la Maison-Blanche, que son père est le Président et qu'elle dort dans un très grand lit... Non, pas vraiment.
Tanrım. Hiç uyumuyor mu bu kadın?
Elle ne dort jamais?
Yürüyor, içiyor, uyuyor, içiyor, yürüyor, içiyor.
Il se promène, il boit, il dort Il boit, il se promène, il boit.
Eğer iyi bir hızda yürürsek ana kampa dört saat içinde varabiliriz.
Si on marche à un bon rythme on peut être au camp de base en quatre heures.
Gezici robotu yüklemek zaman aldı. Pillerimiz zaten dört buçuk saatte şarj oluyor.
Charger le rover a pris du temps, nos batteries sont mortes et il va nous falloir quatre heures et demi de charge.
Burada sadece dört ekip üyesi olduğunu fark etmişsinizdir. Diğer ikisi de burada.
Vous pouvez remarquer qu'il n'y a ici que quatre membres d'équipage, et voici les autres, voici les deux autres.
Diğer dört ekip üyesi ruh hâli, duygu, dürtüsellik ve uykusuzluk sorunları yaşadı.
Les quatre autres membres ont eu des problèmes d'humeur, d'émotions, d'impulsivité, d'insomnies.
Son dört dakika.
H moins 4 minutes.
Dört mahkûmdan birini mi?
Un sur quatre?
Elleri parmaklılarda, zincirlenmiş her dört insandan biri özgürlükler ülkesinde hapsedilmiş durumda.
Un individu sur quatre derrière des barreaux, menottés, se trouve dans le soi-disant pays de la liberté.
Önceleri mal statüsüne sahip olan dört milyon kişi vardı ve bir zamanlar Güney ekonomisinin ayrılmaz bir parçasını oluşturuyorlardı.
Quatre millions d'individus, réduits à l'état de propriété, faisaient partie intégrante du système de production sudiste.
Dört genç kız... Onlar...
Il y avait quatre jeunes filles...
Kabaca dört yasa koyucudan biri buna üye.
Un législateur sur quatre en est membre.
O zaman seninle çalışmayı dört gözle bekliyorum Louis.
Alors j'ai hâte de travailler avec vous, Louis.
Bu, herkesin dört gözle beklediği, berbat etmek istemediği tek gece.
Je veux dire, c'est une nuit qu'attend chaque type ici, il ne souhaite pas la manquer
Tara, dört dakika önce aradım biliyorum ama tam saat 7'de demiştin. Ama şimdi öyle demediğini düşünmeye başladım ve neden bilmiyorum.
Tara, j'ai appelé il y a 4 minutes, et tu avais dit 19 h précises, ou peut-être 19 h indécises?
O Eddie George, Heisman ödülü kazandı Yılın çaylağı oldu, Dört kez Bowl'da oynadı 100 bin kilometre koştu ve bir keresinde çok yakın arkadaşım oldu.
C'est Eddie George. Il a remporté les trophées Heisman et Rookie de l'année. Quatre fois sélectionné au Pro Bowl, plus de 10 000 yards gagnés.
! Dört kez ateş ettin gözlerimle gördüm!
Je t'ai vu tirer quatre fois sur lui de mes propres yeux!
Ajan Mackenzie, dört ajanımızı kaybettik. Son yolculukları...
Agent Mackenzie, quatre agents ont besoin d'être préparés...
Dört yıldır, benim için hiçbir şey değişmedi.
Depuis 4 ans déjà, et ça m'a pas changé du tout.
Dört defa kazandı.
Il en a remporté quatre.
Problemi, uykuya yenilmesi.
Le problème, c'est qu'il n'en dort plus.
Dünyanın dört bir yanındaki hava gözlem balonları, son 25 yılda atmosferde ısınma gözlemlemedi.
Les sondes météo du monde entier ne montrent aucun réchauffement ces 25 dernières années.
Bu yüzyılda ortalama dört derecelik bir ısınmaya doğru ilerliyoruz.
Nous allons vers une hausse moyenne de 4 degrés au cours du siècle.
Son dört milyon yılda Dünya dört derecede ısınmamıştı.
Nous n'avons pas connu de climat avec 4 degrés de plus depuis quatre millions d'années.
Üç dört dereceye geldiğimizde, bazı bölgeleri yaşanmaz kılacak sıcak hava dalgalarıyla karşılaşacağız.
À 3 ou 4 degrés, des vagues de chaleur rendront de nombreuses régions inhabitables.
Bilime ve Antarktika'da olanlara bakıyorsunuz. Bilim insanları, okyanus seviyesini dört ila altı metre yükselteceği garanti olan buzlardan bahsediyor. Bu da gelecek için bir facia olacak.
Mais au vu des données scientifiques, de ce qui se passe en Antarctique, où les scientifiques disent que la fonte des glaces haussera le niveau de l'océan de 4 à 6 mètres, l'avenir s'annonce catastrophique.
BM barış elçisi olarak, geçtiğimiz iki yılda dünyanın dört bir yanına gittim.
En tant que Messager pour la Paix, j'ai sillonné le monde pendant deux ans.
Bu doğru ama bu dört kişi hep listede olacak.
C'est vrai... Mais ces 4 là, seront toujours sur la liste.
Tamam, bu dört kişiyi düşün ve söyle bana.
Pensez à ces 4 personnes et dites moi...
O dört kişi sana nasıl hissettiriyor?
Ces 4 personnes vous procurent quelle sensation?
Bir ailem var, dört kiz babasiyim.
J'ai une famille, j'ai quatre filles.
CINAYETTEN DÖRT YIL SONRA SAVCILIGIN KAPANIS KONUSMASI
4 ANS APRÈS LE MEURTRE
Ingiliz oda arkadasi Meredith Kercher'in canice katlinden dört yil sonra her sey bugün noktalanacak.
Quatre ans après le meurtre de l'Anglaise Meredith Kercher, la situation en est là.
Dünyanin dört bir yanindan gelen muhabirler Amanda Knox'in kaderinin açiklanacagi ani bekliyor.
Les journalistes du monde entier sont aux aguets et comptent les minutes en attendant que le sort d'Amanda Knox soit révélé.
Hapiste dört yil kaldim, alti ay hücrede kaldim.
J'avais passé quatre ans en prison, dont six mois en isolement.
Efendim, dünyanın dört bir yanından destek mesajları gelmeye devam ediyor.
Sachez que les messages de soutien continuent d'affluer des leaders du monde entier.
Dört mermiye rağmen hayattasın, ha?
Tu as survécu aux quatre balles, hein?
Gizli görevdeki bir narkotik polisi sıfatıyla şüpheli suç çetesinin dört üyesiyle silahlı çatışmaya girdiniz, doğru mu?
En tant qu'agent des Stups sous couverture, vous êtes impliqué dans une fusillade avec quatre individus d'un gang criminel suspect, c'est ça?
- Evet, baktım, tam dört kez.
- Si je l'ai fait, quatre fois.
Elinde sandviçi ile sokağa çıktığı anda, sokakta dört nala yardıran genci görür.
Il sort de la boulangerie avec un sandwich quand soudain, bam, il se retrouve quasi le cul par terre, bousculé par un gars qui dévale la rue.
Renki Birlik, eşinin ve dört çocuğunun... nerede olduğunu öğrenmek istiyor.
Régiment de couleur, aimerait apprendre l'emplacement de sa femme et quatre enfants.
Lincoln'ün ölümü dört güçlü... devlet adamını aynı anda öldürüldüğü... çok büyük bir komplonun parçası sadece :
La mort de Lincoln faisait partie d'un complot bien plus gros de tuer quatre des plus puissants hommes au gouvernement, d'un seul coup :
Bu geceyi dört yıl önceden planladım ve... benim kaderimi onaylamaya kalkışma, ya da...
J'ai mis ça en place il y a près de quatre ans, et ne soumettez pas mon destin à votre approbation, ni...
Dört gözle bekliyorum!
Il me tarde de faire ça.
MIT'deki bazı meslektaşlarıma sordum. Dört ayda tamamlayabileceklerini düşünüyorlardı.
Je suis allé voir des collègues au MIT, et ils pensent y arriver en quatre mois.
- Dört ay mı?
Quatre mois?
Dört yıl sonra kardeşi Cormac 18 olmuş ve Luray'e taşınmış.
4 ans plus tard, le petit frère, Cormac a eu 18 ans et a déménagé à Luray.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]