English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ I ] / Izın

Izın Çeviri Fransızca

2,041 parallel translation
Craig Mason'ın ayakkabı ve giysilerinde kurbana ait olabilecek bir iz yok.
Il n'y a aucune trace des victimes sur les vêtements ou chaussures de Craig Mason.
Seni kim aradıysa, nasıl iz bırakılmayacağını iyi biliyormuş.
Quels qu'ils soient, ils savent couvrir leurs traces.
Arabamda iz olmasını sevmem.
Je n'aime pas les marques sur ma voiture.
Çünkü bütün temasların küçük olsa da iz bırakır.
Parce que chaque contact que vous avez eu, peu importe la taille, laissera une trace.
Bu son iki iz, ağırlığından dolayı onun olduğunu onaylıyor... Sol ayağının üzerinde, sıkıca yerleştirmiş.
Ces deux dernières empreintes confirment qu'il a prit appuie... sur son pied gauche, il l'a planté.
Savaşta, düşmanınız ardında bir iz bıraktığında, onu çok iyi çalışmalısınız.
À la guerre comme á la guerre. Quand l'ennemi abandonne derrière lui une importante information, il faut l'étudier bien attentivement.
Yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyorum.
Ça fait une semaine, Iz, je ne sais même pas si tu es morte ou vivante.
Eğer bir açıklama istiyorsan, gidip Iz'le konuşmalısın.
Alors, si tu veux une explication, va parler à Iz.
Aletteki insan kanı ve satırın bıraktığı iz Samanta'nın kemiğindeki iz ile aynı.
Le sang est humain. Les stries sur l'os de Samantha correspondent à son hachoir.
Fren pedalındaki iz, eşinizin ayakkabısının izi ile uyuşmuyor.
Il y avait une empreinte sur le frein, elle ne correspond pas aux chaussures de votre épouse.
Bir iz, ipucu... gemiyi karış karış arayın.
Empreintes, traces... fouille ce navire.
Kayıtdışı, kaynak meçhul, işe yarar bir iz yok.
Elle n'est pas enregistrée. Pas d'empreintes pour l'instant.
Yoksa biraz iz bırakmak mı iyidir?
Je n'ai pas l'air assez vieille, si?
Evet, yaparsın. Sandra'ya her yalan söylediğinde kaşların çatılıyor ve şuranda bir iz oluşuyor.
{ \ pos ( 192,210 ) } À chaque fois que tu mens à Sandra, tu fronces les sourcils et tu as une petite ride là.
Ardında DNA'sını bırakma riskini alarak prezervatifsiz tecavüz ediyor,... sonra suç ortağını öldürüyor ama iz bırakmamak için hiç özen göstermiyor!
Il aurait violé cette femme sans préservatif, au risque de laisser son ADN, et il aurait assassiné son complice en effaçant les traces?
Kafasında iz görünmüyor.
Elle n'a pas l'air d'avoir d'hématome.
- 19 nolu çıkışta Maynard'dan iz yok.
- Il n'est pas à la sortie 19.
İz yakaladın mı?
Tu l'as pisté?
Eğer iki ölü adamın isimlerine çamur atmak niyetindeysen benim iki adamımın, iz peşinde koşacağına, gerçek sorular sormanı tercih ederim.
Si vous vous apprêtez à calomnier les noms de deux hommes morts, deux des miens... Je préfère que vous alliez droit au but et posiez les vraies questions.
Kayığın geçtiği yolda ızdırap dolu bir iz kalır.
Laissant une traînée de souffrance dans votre sillage.
Arabasının orada olup olmadığına bakacağım. Çocuktan bir iz var mı diye bakacağım.
Si sa voiture est là, pour cherchez une trace du garçon.
Ve hiçbir iz bırakılmamış.
Et rien n'a été laissé sur place.
Ve arkalarında bir iz bırakmamaları gerekiyordu.
Rien n'était censé être laissé.
Hiçbir iz, elbise ya da saç bulamayacak.
Ni empreintes, fibres ou cheveux. Ce type n'a laissé aucune trace.
Katil hiç iz bırakmadı ne saç, ne DNA ne de elbise.
Le tueur n'a rien laissé. Ni cheveux, ni ADN, ni fibres.
Bir mesaj aldığınıza dair en ufak iz yok.
Dans ce cas, rien n'indique un message radio.
Bu tarafa gelen iz yok.
- Personne n'a fait signe.
Arama ekibi hiçbir iz bulamadı.
On n'a pas réussi à le retrouver.
Hayır, onlardan hiç iz yokmuş.
Il n'y a plus de trace d'eux.
Ensesinde zorlamayla oluşmuş bir iz var ki bu da, birisinin kafasını zorla suya bastırdığını gösteriyor.
Il y a des rougeurs et des abrasions autour de son cou, quelqu'un lui a maintenu la tête sous l'eau.
Diğer iki adamdan gerçekten iz yok mu?
Ils n'ont rien trouvé des deux autres?
Arkanızda kaybettiğiniz kış kıyafetlerinden bir iz bıraktınız.
- Tu as laissé tomber des vêtements.
Yaydığı enerjiden hiçbir iz yok.
Il n'y a pas de trace de sa signature énergétique.
Ama büyüler, özellikle karanlık büyüler geride iz bırakır. - Tom Riddle'ın günlüğü.
- Le journal de Tom Jedusor.
Connor, makinelerden iz yok.
Connor, il n'y a aucun signe des machines. Elles sont parties.
Bende iz bırakan kartların kopyalarını çıkardım.
C'est des copies de cartes que je trouvais mémorables.
Kızın kafasında patlamaya ait iz yok.
Et ce n'est pas une pointe creuse qui est passée par là.
Katil geride hiç birşey bırakmamış. Ne boş kovan, ne de herhangi bir iz.
Le tireur n'a rien laissé, pas de douille, pas d'empreintes.
Müdürün onun iz bırakmadan kaybolmasını istiyor.
Mais sans laisser de traces.
Yüzük çıkarıldı, ama parmağınızda kalan iz, sizin o yüzüğü yurt dışında bir yerde, birkaç acı gerçeği öğrendikten sonra, nişanı bozup huzur bulmak için İngiltere'ye dönene dek gururla takmış olduğunuzu gösteriyor.
Là où était la bague, la peau claire suggère que vous l'avez arborée à l'étranger. Jusqu'à ce qu'apprenant sa modeste valeur, vous rompiez et rentriez en Angleterre chercher meilleur parti.
General Virilus, Etain ile tanışın. Brigantes'li iz sürücüm.
General Virilus, voici Etain, chasseur de Brigantes.
Bu büyü değil, o bir iz sürücü ve rüzgâr arkamızdan esiyor.
Ce n'est pas de la magie, elle chasse. Et elle nous a repéré.
- Müdür ve adamları adayı etraflıca aradı tek bir iz bile yok. Bizi en rahatsız eden tarafı da, odasından nasıl çıktığını bilmiyor oluşumuz.
Le plus inquiétant, est que nous ne savons pas comment elle est sortie de sa chambre.
Üzerinde bir iz yok.
Il n'y a pas une marque sur elle.
Bunu, kurbanın sırtında haç şeklinde bir iz bulduğumuz için soruyorum.
Je demande, car cette croix était gravée dans le dos de la victime.
Biz Motörhead'iz ve kütür kütür rock'n'roll çalarız.
Nous sommes les Motörhead et nous faisons du rock n'roll!
Ama fiziksel olarak hiç iz yok.
Mais il n'y avait pas de signes de blessure physique.
Ey tepelerin, derelerin, göllerin, koruların cinleri ve siz, kumsalda iz bırakmadan koşup çekilen Neptün'ü kovalayan, yükselirken de ondan kaçan cinler!
Elfes des collines, des bosquets, des ruisseaux et des étangs, qui sur le sable, sans nulle empreinte, pourchassez Neptune, pour mieux le fuir à son retour.
Demek araştırmalarını kendin yapıyorsun. Doğru iz üstündesin.
Vous venez voir par vous-même, vous êtes sur la bonne voie.
- herhangi bir iz yok..
Il n'ya pas de chemin.
herhangi bir iz..
Il n'ya pas de voyage.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]