English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ O ] / Onun için değil

Onun için değil Çeviri Fransızca

1,433 parallel translation
Yok onun için değil, kız arkadaşı için.
C'est pour lui. Oh, pas pour lui.
Onun için değil.
Pas pour elle.
- Onun için değil, senin için daha iyi.
- Ce n'est pas mieux pour elle, mais pour vous.
Onun için değil, benim için.
Pas pour elle, seulement pour moi.
Sorun değil.. çünkü ben sana... dostum, O onun için değil!
C'est pas grave, parce que je veux que tu... Ce n'est pas fait pour ça!
Bu koltuklar onun için değil, adamım
Ce coin n'est pas fait pour ça, mec.
- Onun için değil miydi?
- Pas pour elle?
Sadece onun için değil bu. Kendim için de.
Ce n'est pas que pour elle, c'est pour moi aussi.
- Para onun için değil. - Hayır, hayır, hayır.
- Ce n'est pas pour ça.
Hayır, hayır, onun için değil.
Non, non, pas pour lui.
Bu anneme karşı hiç adil değil.Bunun onun için ne kadar zor olduğunu biliyorsun.
C'est injuste pour maman. Tu sais comme c'est dur pour elle.
Benim için değil onun için.
Ce n'est pas pour moi.
Benim kimsem yok, onun için önemli değil.
Pas moi. Ce n'est pas important pour moi.
Böyle bir yumruğun, bir insanı öldürmesi onun için hiç dert değil.
Tuer quelqu'un n'avait pas l'air de la déranger.
O kız suçu senin üzerine attı öyle değil mi? Onun için önemli olmalısın.
Cette fille t'a monté un sale coup, hein?
Sen onun için bir oğul gibisin, öyle değil mi?
Vous êtes comme son fils, n'est-ce pas?
Paige bu onun suçu değil görmek için onu almak zorunda.
Paige doit lui montrer que ce n'est pas sa faute.
Ayrıca, o, onun için ne ödenen almak için değil hak ediyor?
Et puis, il mérite d'avoir ce pour quoi il a payé, non?
Onun için neredeyse üzülmüştün değil mi?
Vous êtes presque désolé pour lui, non?
- Hayır! - O gece dışarıda onun için mal alıyordun, değil mi?
Vous étiez au coin de la rue ce soir-là, pour lui acheter sa dose.
Hadi o zaman bunu bitir. Onun için de durum farklı değil.
Elle n'est même pas dans le même état.
Biliyorum, onun için benimle çalışmak kolay değil.
Je sais que c'est difficile pour lui de travailler avec moi.
- Onun için çok geç. Senin için değil.
Pour elle, c'est trop tard, mais pas pour toi.
Onun için geldin, değil mi?
C'est pour ça que tu es venu, hein?
Onun için buradayım değil mi?
C'est pour ça que je suis là, non?
Onun için önemli olan şey benim için hiç de önemli değil.
Ce qui est important pour lui n'est vraiment pas important pour moi.
Onun için iyi değil. Bizim için de iyi değil.
Ce n'est pas bon pour elle et ce n'est pas bon pour nous.
Jake ve Jenny onun için önemliyse... insanın kalbinin paramparça olması nasıl bir duyguymuş anlayacak, değil mi?
Si Jake et Jenny comptent pour elle, elle saura ce que c'est que d'avoir le cœur brisé.
Tanrı'nın sadece onun değil, senin kalbine de dokunması için.
Priez pour que Dieu touche son cœur, et pour qu'il touche le vôtre également.
Ozal'ı kendi silahınız haline getirmek için, onun cinsel kıskançlığını kullandınız, değil mi?
Objection rejetée.
Onun için büyük planları var. Bir askere aşık olmak, bunlardan biri değil.
Bridget est intelligente, il veut la protéger surtout de tomber amoureuse d'un soldat
Onun burada geçirdiği vakit için para ödemiyorum, değil mi?
Vous n'allez pas me facturer aussi pour son temps, j'espère bien.
Onun için onu seviyorsun, değil mi?
C'est pour ça que tu l'aimes. Non?
İyi durumda değil biliyorsun, seni görmesi onun için iyi olur.
Elle n'est pas très bien et ça lui ferait plaisir de te voir.
Önemli değil. Oğlunuzu seviyorum. Onun için her şeyi yaparım Bay Richard.
C'est rien, je tiens à votre fils, je ferais tout pour lui, M. Richard.
Hastanede kalması onun için daha iyi değil mi?
Elle serait pas mieux à l'hôpital?
Seni buraya onun hayatını kurtarasın diye getirttim, öldürtmen için değil.
Je t'ai amené ici pour la sauver, pas pour la tuer.
Bu onun uyum sağlaması için ve bazı gerçek arkadaşlar edinmesi için iyi olacak değil mi?
Il l'aidera à ajustement plus rapide, et elle ne pouvait utiliser certaines de vrais amis, vous ne pensez pas?
Onun için kötü bir dönem değil.
Ce n'est pas le mauvais moment.
Herkes için değil ama onun için. Evet.
Pas pour n'importe qui, pour elle.
Yoksa ben onun için uygun kişi değil miyim?
Ou tu crois que je ne suis pas la bonne femme pour lui?
Burası onun için güvenli değil.
Mettez-le en lieu sûr.
- bu benim için değil gelinin için o çok açtır onun yemesi için götürmeyim mi?
10 bébés naissent chaque minute dans ce pays.
- Hayır, değil onun için değil...
Non.
- Blake için söylediğim onun evlatlık ya da biyolojik oğlum olduğu değil.
Blake n'est ni mon fils biologique ni adoptif.
Hayır, o sizin için değil siz onun için varsınız.
Non, elle n'existe pas pour vous. C'est vous qui existez pour elle.
- Oldukça yoğun ama annem pek iyi değil. Onun için son zamanlarımda hep onunlaydım.
- Très occupé, mais ma mère a été souffrante alors je suis resté souvent à la maison avec elle.
Bu onun iyiliği için... benim değil.
C'est pour lui pas pour moi.
- Garip, değil mi? - Nefes almak için onun iznine ihtiyacın var.
- Tu n'oses même plus respirer sans lui demander la permission.
- Onun için sorun değil.
- Ça ne la gêne pas.
Ama onu askeri konseye almıyor, hıyarlar. Ama onun için bu pek önemli değil.
Il n'est pas passé en cour martiale, mais il n'a pas eu son étoile.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]