Sen değil Çeviri Fransızca
17,857 parallel translation
İlk tanıştığımızda herkesi kurtarabiliriz diyen sen değil miydin?
Ce n'était pas toi qui disait, la 1ère fois que l'on s'est rencontré, que l'on sauve tout le monde?
Sen değil, Blake.
- Je... - Pas toi...
Sen değil!
Pas toi!
- Eve yemeği kim getiriyor ha? Sen değil!
Qui met la nourriture sur la table, hein?
Hayır, hayır sen değil.
Non, non, pas toi.
Ben adamın yanındaydım, sen değil.
J'étais avec lui, pas vous.
Sen değil.
- Pas vous.
Hayır, sen değil.
Pas toi. Josh.
Ama en azından sen gelebilirsin, değil mi, Candy?
Mais toi tu peux venir Candy, pas vrai?
Sen Ön Suç programında çalıştın, Suç Sonrası'nda değil.
Je pensais que tu travaillais chez Précrime, pas Postcrime.
Sen onu tehlikeye attın, o değil.
Tu l'as fait.
Gael, sen bu konuda üzgün değil misin?
Gaël, tu n'es pas contrarié?
Evet fakat sen artık bir zombi değilsin, öyle değil mi?
Oui, mais vous n'êtes plus un zombie, êtes-vous?
Git sen, sorun değil.
Aller. C'est bien.
Ama sen yorulmuyorsun değil mi?
Mais ça ne te fatigue pas, n'est-ce pas?
Sen bir kaçakçisin, savasçi degil.
Vous êtes un passeur, pas un tueur.
- Sen değil, Blake.
pas toi...
Sen aslen Koreli değil misin?
Vous êtes bien.. Coréen de souche, non?
Sanırım sen kazandın. Değil mi, seni kodaman?
Je devines que tu as gagné?
Sen şeftin değil mi?
Oh, tu es le chef, c'est ça?
Onların bu evde öldürdükleri sen olmalıydın,... Sam değil.
Que ce soit toi qu'ils aient tué dans cette maison. et pas Sam.
Bunu çocuklarını önemsediğim için söylüyorum sen çok istediğin için değil.
Je dis cela parce que je me soucis de votre enfant, pas de vos aspirations.
Sen davayı alana kadar resmi bir tanık bile değil, ki dava senin de değil.
Elle n'est même pas un témoin officiel jusqu'à ce que tu aies un cas, ce que vous n'avez pas.
Sen yaptın, değil mi?
Vous l'avez fait, n'est-ce pas?
- Blake, sen de duydun değil mi?
Blake, c'est bien ce que vous avez entendu?
Sen zaten hiç bahsetmiyorsun ki, ayrıca bu mesele seninle ilgili değil.
Tu ne veux jamais en parler, et ce n'est pas a propos de toi.
Üniversitede değil miydin sen?
Tu n'es pas en cours?
Ama sen zaten hep yanımdaydın değil mi?
Mais tu as toujours étais là pour moi, n'est-ce pas?
Sen gerçek Noel Baba değilsin, değil mi?
Vous n'êtes pas le vrai Père Noël, n'est-ce pas?
Çok iyi bir arkadaşsın sen, değil mi Shel?
On le ressent...
Heather, sen cerrahi stajyer değil misin?
- Retournez y, Dr Pineda, maintenant. - Dr Pineda!
"American Sniper" filmindeki bebek değil misin sen?
T'étais pas le bébé dans American Sniper?
51'deki her birimizin yerini değiştirmeye çalışanlar sen ve Riddle değil misiniz?
Riddle et toi essayez-vous de remplacer chacun de nous à la 51?
Sadece onlar kötü ve sen iyi ya da sen kötü ve onlar iyi olduğu için değil.
Ce n'est pas parce qu'ils sont mauvais et toi, bon ou que tu es mauvais et eux, bons.
Sen şehirde Martin ile ilgilenirken, biliyorum bahane değil ama..... dönüp dönmeyeciğini bilmiyordum ve Yvonne ile Robert çalışmamı istemedi..
C'était quand tu étais en ville avec Martin, et je sais que c'est inacceptable, mais... j'ignorais si tu allais revenir, Yvonne et Robert ne voulaient plus de moi, je suis donc revenue à Montauk.
Radikal filan değil. Sen aynı fikirde değilsin diye neden bir şeyler...
Ce n'est pas radical.
Sen Etik Tıp Vatandaşlarının bir hayranı değilsin ama mesele artık kürtaj değil.
Je sais que vous n'êtes pas fan des Citoyens pour la Médecine Éthique. mais il ne s'agit plus d'avortement désormais.
Hank, sen üçkağıtçısın değil mi?
Hank, vous êtes un arnaqueur.
Brick sen çekileceksin, değil mi?
Brick, t'es avec moi, hein?
Anne, sen de varsın, değil mi?
- Maman, toi aussi, hein?
Sen Bofoi'sin, değil mi?
Tu es Bofoy.
Duvarı sen tırmaladın, değil mi?
C'était toi qui grattait, hein?
- Nişanlı değil misin sen?
- Tu n'es pas fiancé?
- Öyle olmak zorunda değil. Sen ve ben burada oturmuş, güzel güzel içki içiyoruz.
On est juste assises là, à boire un bon un verre.
İçler acısı! En güçlü adam değil miydin sen sözde?
Et ça se dit le plus fort du monde?
Sen de hatırlıyorsun, değil mi?
Tu t'en souviens, n'est-ce pas?
Çünkü, sen altın kalpli bir sahtekarsın, değil mi?
T'es le camé au cœur d'or, hein?
- Bu adil değil. Bütün dükkândaki en tatlı dişi ve dar kalçayı sen almışsın.
Tu es la plus gourmande et celle qui a le tour de taille le plus fin de tout le magasin.
Ama sen acıklı hikaye seviyorsun, değil mi?
Mais tu adores la tragédie, pas vrai?
Sen ne kadar neşelisin öyle, değil mi ya?
T'es très bon pour remonter le moral des gens hein?
Sen... Benim değil mi?
Il est pas de moi?
sen değilsin 122
sen değil misin 41
sen değil miydin 18
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
sen değil misin 41
sen değil miydin 18
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77