Ve ona Çeviri Fransızca
23,157 parallel translation
Arban... Baban anneni döven ve ona zorla sahip olan bir ayyaştı.
Arban, ton père était un ivrogne qui battait ta mère et la prenait de force.
Harry'yi öldürmeye çalışacak ve ona bileziği vermem için beni zorlayacak.
Il va essayer de tuer Harry, et me forcer à le lui donner.
Günün birinde kendi yaşıtın bir kızla olacaksın ve ona sana şarabı, otelleri, bideyi öğreten yaşlı kadını anlatacaksın.
Un jour tu seras avec une fille de ton âge et tu vas lui dire à propos de la femme plus vieille qui t'a enseigné sur le vin et les hôtels et les bidets.
Şeytanı kapıma kadar getirdin evlat ve ona anahtarı verdin.
Tu as mené le Diable jusque devant ma porte, mon fils. Et tu lui as donné la clé.
Ve ona en yakın şey de sensin.
Et vous n'êtes pas loin derrière.
Ezra, pazartesi günü patronuma gideceğim ve ona doğruyu söyleyeceğim.
Ezra, j'irai voir mon patron lundi, et je lui dirai la vérité.
Ve ona bizden bahsettim.
Et je lui ai dis à propos de nous.
Ve ona kardeşinmiş gibi bakmaya devam edeceksin.
Et tu vas continuer à le soigner comme s'il était ton frère.
Evet. Hong Kong'da bir adam vardı ve ona korkunç şeyler yaptım ve bu beni bir canavar yaptı.
Il y avait un homme à Hong Kong, et je lui ai fait de terribles choses, et ça fait de moi un monstre.
Eğer sen çıkamazsan Laurel'i bulacağım ve ona bizi nasıl kurtardığını anlatacağım.
Si tu ne t'en sors pas, j'irai trouver cette Laurel et je lui dirai comment tu nous as tous sauvés.
Katie Couric TV'ye çıkıp poposuna tüp taktırdı ve ona geçit töreni yaptırdılar!
Ils ont fait la fête, quand Katie Couric s'est mis un tube dans les fesses.
Ve ona bunu söyleyemeyiz!
Ça le détruirait.
Amblemi bulduğunuzu biliyordum, ve ona söylemedim.
Je savais que vous aviez l'emblème, et je ne lui ai rien dit.
Ve ona söylemedim.
Et je ne lui ai rien dit.
Ona git ve dürüstçe söyle.
Va la voir et dis-le lui clairement...
Bir araç ve güvenlik koridoru istediğimizi söyle ona.
- Dis-lui qu'on veut une voiture. Et pas de barrage.
Arabamın camını indirip, ona iyi olup olmadığını sordum. Cüzdanını kaybettiğini ve otobüs parası olmadığını söyledi.
Elle a dit qu'elle avait perdu son porte-monnaie et qu'elle n'avait pas d'argent pour le bus.
Belki tam tersidir. Belki Ingrid, Moxem'le karşılaştırmıştır ve Moxem'e saldıran ona da saldırmıştır.
- Ou peut-être qu'elle a vu ce qui arrivait à Moxem et que l'agresseur s'est retourné contre elle.
Dişi kaplan misk kokusunu çalanın ve onu Dr. Lorenz'in mendiliyle kapatanın kardeşiniz olduğu görünüyor. Hayvanın ona saldırmasını umarak.
Votre soeur aurait volé le musc de tigresse et en aurait imbibé le mouchoir du Pr Lorenz pour attirer l'animal jusqu'à lui.
O bir aday, ona bu konuda herhangi bir şey soramam ve konuşamam.
C'est une candidate, je peux rien lui demander, ni te parler là.
Veya ona yakındır ve onu uyaracaktır.
Ou bien il est proche d'elle et il va la prévenir.
İçerisinden çok değerli hazineler var Harry ve sen ona borçlusun.
Son contenu est très cher à son cœur, Harry, et... tu as une dette envers elle.
Tony'yi kaçırdılar ve Jed'in vazgeçmesi için ona işkence yaptılar.
Ils chopent Tony et le torturent pour qu'il leur donne Jed.
Kamyona doğru koştu ve Geronimo'nun askerleri ona saldırdı.
Il courait derrière le camion, et... les soldats de Geronimo l'ont tué.
Ona hayat üzerine ve tesadüfi kontrol edilmezliği üzerine düşünecek vakit verelim.
Donnez-lui le temps de réfléchir à la vie et à son caractère hasardeux et incontrôlable.
Pandora İlahi Göz karşılığında ona zafer ve zenginlik vaadetmiş.
Pandora lui a promis richesses et goire en échange qu'il lui obtienne l'Oeil de la Providence.
Nasıl bir işe karıştığını başından beri biliyordu. Ve sen de ona yardım edemeyeceğimi biliyorsun.
Il savait dans quoi il s'embarquait et tu sais qu'il n'y avait rien que je puisse faire pour l'aider.
Ve ben ona söyledim.
Et je lui ai dit,
Rüyadaki o noktada O gülümsüyor, öpüyor, Ve " Tamam, ona isim koyacağız,
À ce moment de mon rêve elle sourit, m'embrasse, et dit, " d'accord on le nommera ainsi,
Seni bana karşı getirmek için yaptı ona karşı sahip olduğum tek şeyi insanlığımı almak için ve bu benim olduğu kadar senin de sorunun değil mi, seni karanlık değil kontrol dışına çıkmam merak ettiriyor.
Elle a fait ça pour te retourner contre moi, pour me prendre le seul avantage que j'ai sur elle... mon humanité. et moi comme ça, c'est un problème pour toi, n'est-ce pas, ce n'est pas la noirceur qui t'intrigues, le fait que je sois hors de contrôle.
Sen ve diğerleri ona bağlanıp, zihnini silahı bulmak için arayacaksınız.
Toi et les autres allez entrer en communication avec elle, fouiller son esprit et trouver cette arme.
Kulağa çok kuşkucu gelebilir ama Byron ve Ella gerçekten yeniden evlenirlerse ona karşı tanıklık etmesi gerekmeyeceği anlamına gelmez mi?
Ça peut sembler follement cynique mais si Byron et Ella se remarient, ça signifie pas qu'elle n'aura pas à témoigner contre lui?
Toby'nin nişanlısı bunu unuttu ve ben de derhâl ona geri vermedim.
La fiancée de Toby a en quelque sorte laissé ça et je ne lui ai en quelque sorte pas rendu.
Haklısın, ama ona söylersen onun hasta olduğunu nasıl öğrendiğini bilmek isteyecek... ve işi oraya gelirse...
T'as raison, mais si tu lui en parles, elle saura comment t'as appris qu'elle était malade, et ouvert cette boîte...
Ona aydınlandığını ve öyküyü başka bir yöne çekmek istediğini söylersin.
Dis-lui qu'il a eu une révélation et veut changer la direction de l'histoire.
Ve şu an bence senin de ona ihtiyacın var.
Et là, je pense que tu as besoin d'elle aussi.
Lyla'nın Michaels'ın Rubicon kodlarını vermesini istiyorsanız telsizden Teğmen Joyner'a ona kart saymayı öğreten adamın burada olduğunu ve yardım etmek istediğini söyleyin.
Si vous êtes déterminés à ce que Lyla Michaels vous donne les codes du Rubicon, vous allez prendre la radio et dire au Lieutenant Joyner que le type qui lui a appris à compter les cartes est là, et qu'il veut aider.
Ona yüzüğü vereceksin o da iksirin kalanını verecek. Ve Thea yaşayacak.
Tu donnes la bague, elle nous donne le reste de l'elixir, et Thea vit.
Thea'nın kana susamışlığı denklemin bir parçasıydı. Ona bir hayat verildi ve o da hayat almak zorunda.
La soif de sang de Thea équilibre une équation, on lui a donné la vie, maintenant elle doit la prendre.
Ve defalarca bu şehri yok etmek istediğini söylediğini duydum kendisinin ve eğer ona yardım etmeseydim kızımı öldürecekti.
Et je l'ai entendu dire à maintes reprises comment il souhaite détruire cette ville. et que si je ne l'aidais pas à le faire, alors il tuerait ma fille.
Ve şimdi de Meryln denen herif ona yardım etmemi istiyor.
Et maintenant ce Merlyn me demande de l'aider.
Ve kalbim ona aittir.
Et mon coeur est sien.
Ve insanlara belediye başkanlarının mülküne gizlice dalıp ona şantaj yapmasına ve onun tüm olgun domateslerini yeme cesareti veriyor.
Et ça donne aux gens le courage de se faufiler sur la propriété de leur Maire, de lui faire du chantage et de manger toutes ses tomates.
Ona bakıyorum ve iyi, kararlı, şefkatli ve dürüst bir adam görüyorum.
Je le regarde, et je vois un bon partenaire, attentionné et honnête homme.
Ve tüm aşkını yansıt ona.
Et donne lui tout ton amour!
Bu tesiste ona ve çapulcularına ihtiyacımız yok.
Nous n'avons pas besoin de lui ou de ses maraudeurs près d'ici.
Bir zamanlar geleceğimiz olduğunu sanırdım. Ona bir şans tanıdım ve reddetti. Şimdi ona acıyorum sadece.
Je pensais que nous avions un futur, mais je lui ai donné sa chance et il a refusé, maintenant, je me sens mal pour lui.
- Teknik olarak o bir şeytan değil. Ama şeytan hakkındaki bir çok mit Hive'dan türetilmiş. Ve inançları gereği ona Hydra olarak tapınıyorlar.
Techniquement, ce n'est pas le Démon, mais de nombreux mythes liés au Démon proviennent de Hive et des cultes l'ayant adoré en Hydra.
Savage'i yakalamamakla kalmadınız bir de üstüne ona kendinizi ve güçlerinizi göstererek sürpriz elementini sonsuza dek ortadan kaldırdınız.
Non seulement, vous n'avez pas capturé Savage. Vous lui avez également exposé vos pouvoirs, abandonnant l'élément de surprise pour maintenant et pour toujours.
Bu işte güvendiğim tek bir adam vardı ve hepimiz de ona neler olduğunu biliyoruz.
Il y a seulement une personne à qui j'ai fait confiance pour ce travail, et nous savons tous comment cela s'est passé.
Amblemin sizde olduğunu biliyordum ve bunu ona söylemedim.
Je savais que vous aviez l'Emblème, et je ne lui ai pas dit.
onaylandı 118
onaylıyorum 26
ona aşığım 44
ona sor 138
ona göre 105
ona aşık mısın 59
ona güvenmiyorum 75
onaylayın 22
ona söylemelisin 22
ona sordum 39
onaylıyorum 26
ona aşığım 44
ona sor 138
ona göre 105
ona aşık mısın 59
ona güvenmiyorum 75
onaylayın 22
ona söylemelisin 22
ona sordum 39
ona iyi bak 123
ona bir baksana 17
ona da 19
ona benziyor 29
ona aşık oldum 18
ona dedim ki 73
ona söyle 131
ona de ki 62
ona baksana 29
ona bakma 38
ona bir baksana 17
ona da 19
ona benziyor 29
ona aşık oldum 18
ona dedim ki 73
ona söyle 131
ona de ki 62
ona baksana 29
ona bakma 38
ona dikkat edin 24
ona sordun mu 17
ona dokunma 127
ona söylemedin mi 18
ona sorun 49
ona söyledim 87
ona bir şey olmaz 33
ona söyleme 26
ona bir bak 81
ona bak 134
ona sordun mu 17
ona dokunma 127
ona söylemedin mi 18
ona sorun 49
ona söyledim 87
ona bir şey olmaz 33
ona söyleme 26
ona bir bak 81
ona bak 134