English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Fransızca / [ O ] / Ona de ki

Ona de ki Çeviri Fransızca

1,989 parallel translation
Ona dedim ki : "Bana bak, üst kumandanini ara... " ve ona de ki Tegmen Prince burada. "
Je lui dis : "Appelle le commandant, et dis-lui que le lieutenant Prince est là."
Annemi arayabilir misin? Ona de ki...
Tu peux téléphoner à ma mère et lui dire...
Ona de ki- - Kevin, Kitty ile konuşmak için buraya kadar gelmişsin. O halde..
Tu as pris du temps pour parler à Kitty, alors déballe-moi tout.
Onu bulursan,... ona de ki ; bebeğiyle beraber gelmesinden mutlu olurum.
Mais si vous la trouvez, dites-lui que je suis heureuse qu'elle soit enceinte.
Ona de ki babası süresiz ev hapsine alındı ve ben başkan olduğum sürece de bu değişmeyecek.
Dis-lui que son père a été placé en détention, et qu'il en sera ainsi tant que je serai président.
Ona de ki : "Annem biraz..."
Dis lui que ta mère, tu sais comme elle est... hein?
Şunu bilmen gerekir ki, ona senin hakkında hep iyi şeyler söylüyorum.
Sache que je ne lui parle que en bien de toi.
Ona ne oluyormuş ki?
De quoi il se mêle, ce salaud!
Sana yardım edeceğim, yeter ki ona zarar verme.
Je vais vous aider, mais ne lui faites pas de mal.
Bana dedi ki, ona parasını ödemeliymişim, yoksa... Adam mı?
- Il m'a dit de le payer ou sinon...
Buda demektir ki Jodie Foster ile çalışamadı... yani John Hinckley ona takıntılı hale gelemedi.
Et ça veut dire qu'il n'a jamais donné de rôle à Jodie Foster. L'INGÉNIEUR DE TRAIN Et John Hinckley n'a jamais été obsédé par elle.
Tabii ki, çocukların bunu duymasını istemedim, ben de ona fısıldadım...
Bien sûr, je n'ai pas fait veuillez que les enfants entendent - donc j'ai chuchoté...
ve bu şiiirsel bir cevap tüm yaşamımı bir elmas yada inciyi hediye eder gibi ona armağan ediyorum bu yaşam ki onun mutluluğu onun onuru için harcanacaktır Alkış!
Et sous forme de poème. Je remplirai sa vie de joie, de de perles et de diamants. Je lui donnerai toutes les joies dans ce monde.
şanslıki ona herşeyi veriyorum. ne biliyor musun?
Elle a de la chance que je lui donne quelque chose.
Gerçek şu ki, Seni öpmemeliydim çünkü şu an Chloe ile birlikteyim, ve ona bir şans vermem lazım o yüzden... sen de bunun yüzündne uykusuz kal.
En vérité, j'aurais pas dû t'embrasser. Car je suis avec Chloé. Et je dois donner une chance à notre couple.
Geleceğime mektuplar yazdım, mektuplarımda dedim ki asla babamı unutma ve ona her zaman büyük bir kin besle.
Je me suis écrit des lettres à lire dans le futur pour me dire de ne jamais lui pardonner et de toujours garder cette rancoeur.
Martha, Leonardo ile evlenmiş, üç çocukları olmuş iyi bir anne ve eş olmayı çok sevmiş özellikle de kocası, ki onu tartışmıyoruz ev yaşamından ziyade kariyerine odaklanmış bu yüzden de Martha, ona ve çocuklara bakabilmek için çalışmalarını bırakmak zorunda kalmış.
Elle a eu trois enfants et a été ravie de son rôle de mère. Lui, dont on ne peut pas parler, s'est plutôt consacré à sa carrière. Elle a abandonné ses études pour l'accompagner et élever les enfants.
"Yani ona ne söyleyecektim ki?"
"Enfin, je lui dirai quoi de toute façon?"
Evet, ve ona dedim ki, "Senin birinin arka bahçesindeki meyve olduğun zamanları bile hatırlıyorum."
Je lui ai dit : "Je me souviens de toi, alors que tu n'étais qu'un rêve dans la tête de ta mère."
Ona dedim ki : "Biliyor musun, Andrew? Biriyle bir ilişkiyi bitirip onu bir uçağa bindirdiğimde ve 1.300 mil uzağa gönderdiğimde eğer geri gelip ön kapımı çalarsa ben arka kapıdan çıkar ve polisi çağırırım."
Et je lui ai dit, " Tu sais, Andrew, si je romps avec quelqu'un et je la mets dans un avion et je l'envoie à 2000 kilomètres de là, et elle frappe à ma porte,
Ona harika bir vücudu oldugunu söyledim ki öyleydi, o da bana "senin de." dedi.
Je lui ai dit que son corps était magnifique, car... c'est le cas. Il répond : "Toi aussi."
Fakat bir anligina farzet ki burada yüzyüzesiniz. Ve sen ona... Bu olayi anlatiyorsun.
Imaginez un moment que vous l'avez en face et que vous... lui parlez de cet incident.
Asıl tehdit şurada ki, Paul gerçekten de ona aşık olmuş olabilir.
La vraie menace, c'est... qu'il est peut-être amoureux d'elle.
Hatasını bulun ki ben de ona şantaj yapabileyim.
Trouvez-la pour que je la fasse chanter.
Ve bunlar takdir ettiğim özellikleri, ki bu yüzden ona bu cumartesi gönüllü işinde yardım etmeyi teklif ettim.
Et ce sont des qualités que j'admire, c'est pourquoi je lui ai proposée de passer mon Samedi à l'aider pour son travail volontaire.
Ve şimdiden ona öyle aşık oldu ki, ölmesine izin verip, onu gezegenine götürüp Tormiad'ın Lava denizine gömmeye hazır.
Et il est déjà amoureux, prêt à la laisser mourir, la ramener sur sa planète et l'enterrer dans la mer de lave de Tormiad.
Demiştin ki, Strickland yaratık saldırdığı sırada uçağın uçmasına yardım etmediği için insanların ona kızgın olduğunu hissediyordu.
Vous disiez Strickland persuadé qu'on lui en voulait de ne pas avoir pu aider avec l'avion quand la créature a attaqué.
Tamam da, fakat şu var ki Ned gerçekten çok gergin. Yani, belki de onun yanına gitmeli ve ona senin devraldığını söylemeliyim.
Oui, mais le fait est que Ned est du genre soupe au lait, je devrais aller le voir et lui expliquer que vous prenez le relais.
Belli ki Hank programın yıldızı olabilirdi ve ekip bütün çabalarını ona yoğunlaştırmaya ve iki hafta boyunca 24 saat onu takip etmeye karar verdi.
ATTENBOROUGH : Hank pouvait clairement la star de l'émission si l'équipage décide de concentrer tous leurs efforts sur l'et de le suivre pendant deux semaines autour de l'horloge.
Belli ki, birisi ona çok özel bir düğün hediyesi veriyormuş.
Apparemment, quelqu'un lui faisait un cadeau de mariage très spécial.
Diğeri ona der ki "Tümörün yerini tespit etmek için MR çektirmen gerekiyor."
Et l'autre lui dit : "Faut faire une IRM pour confirmer le type et la zone de la tumeur."
Ona bir bak, çünkü sana şunu söylemeliyim ki, buraya çok uzun bir yoldan geldik, ne zaman geri döneceğimizi bilmiyorum.
Regardez-le bien parce que franchement, on a fait un bout de chemin pour venir - et on sait pas quand on reviendra.
Ve her gün ona dedim ki gün doğana kadar devam et.
Tous les jours, je lui ai dit de se coller son offre où il savait.
Ve ben de ona dedim ki ; "Güzel mi?"
J'ai dit, "est il bon, ami?"
Tabii ki çok gergindim, durmadan konuştum ve ona şans bile vermedim.
J'étais tellement nerveuse, que j'ai fait que parler, et je ne lui ai même pas laissé la chance de le faire.
Siz oradayken hiç olmuyor? Umuyorum ki, orada hayalet olmadığını, bebek olmadığını ona söylerseniz... su olamayacağını, sonra, hiçbiri orada olmaz.
J'espère simplement que si vous dites qu'il n'y a pas de fantômes, il ne peut pas y avoir de bébé... il ne peut pas y avoir d'eau, alors... tout ça n'existera plus.
Eğer Mike Traceur öldüyse, geçmişin artık peşinden gelemez, ya da Sarah'ı tehlikeye atamaz, ki seni ona yakınlaşmaktan alıkoyan şeyin de bu olduğuna inanıyorum.
Si Mike traceur est mort Ton passé ne peux plus revenir te hanter Ou mettre en danger Sarah
Sen de biliyorsun ki, hayal kırıklığıyla dolu onca yıldan sonra karısı ona dönmeyecekti.
Tu sais qu'après toutes ces années d'atrophies, elle n'allait pas lui revenir.
Ona bir yüz koymalıyım. Biliyorsun ki bütün bu ayrıntılar onun tilki gibi etrafı dağıtması gerçeğini değiştirmeyecek.
J'ai besoin de mettre un visage sur elle ça ne va pas changer il était relativement sournois.
Bu arada, sen de ona gerekli bilgiyi ver ki, sana borçlu kalsın.
En le prévenant, tu te le mets dans la poche. Il te sera redevable.
Bay Young'ın kanında bulduğum doz miktarı normal bir insandakinden 30 kat fazlaydı. Bu demek oluyor ki ona ilaçları başka biri vermiş.
La dose trouvée dans le sang de M. Young était au moins 30 fois supérieure à ce qu'un être sain ingèrerait, ce qui suggère que quelqu'un lui aura administré cette drogue.
Bay Jefferson şanslı ki, ona yönetebileceği bütün bir ülke bıraktım.
M. Jefferson a de la chance que je lui ai laissé un pays qu'il pourra présider.
Bilmem, ama biz ona'zil'* diyoruz, ve ne kadar kolay görünse de bunun için müziği içinde hissetmen gerekiyor ki onları birbirine doğru şekilde çarpabilesin.
Je ne sais pas, mais ça s'appelle déjà "des cymbales", Et même si ça a l'air facile, je pense qu'il faut apprendre à lire la musique pour savoir quand les frapper. OK.
Eddie ona öyle aşıktı ki, her daim evimizdeydi. Onun için gelirdi.
Je sais que tu es en colère, mais ne me parle pas de cette façon.
Ona dedim ki, "Charlie, geleceğini söyledi." Gelecek. - Selam, Bobby.
Celui qui refuse de dépenser 5 $ pour une tasse de café quand il tente de vivre avec un salaire de prof.
Ona öyle bir şey öğretirim ki o sırıtışın kaybolur gider.
Je pourrais lui apprendre de quoi effacer ce sourire de votre visage.
Eğer ona sırıtacak dahi olursan kolumu münasip bir yerine öyle bir sokarım ki sütyen ölçün bile büyür.
Si tu lui fais, ne serait-ce qu'un rictus, j'enfoncerai mon poing si loin dans ton petit cul, que ton tour de poitrine doublera.
Ona ne borçlu olduğumuzla ilgili neden bukadar endişelisin ki?
Pourquoi tu t'inquiètes autant de ce qu'on lui doit?
- Hem kovsa ne olacak ki? Virginia, ona yaptığını, zengin arkadaşlarına bir kere anlatsa, sıraya dizilmek için can atarlar.
Quand les copines riches de Virginia sauront ce que tu lui as fait, il y aura la queue devant chez nous.
Ona kur yapmak istiyorum ve bunun için yardımınıza ihtiyacım olabilir çünkü itiraf etmeliyim ki, kadınlarla iyi değilim.
J'aimerais la courtiser, et j'aurais besoin de votre aide car je ne suis pas, je l'avoue, très doué avec les femmes.
Ona toz olmasını söylemeliydim ama kim üç dilde Alfabeli Spagetti'ye hayır diyebilir ki?
J'aurais dû lui dire de dégager. Mais qui peut résister à des pâtes alphabétiques en trois langues?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]