English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ B ] / Bıle

Bıle Çeviri Portekizce

298 parallel translation
Sizleri Altes'le baş başa bırakıyorum.
Nesse caso, deixo-os em companhia de Sua Alteza Real.
Louise'le konuşmayı bırak, artık.
Agora, vais parar de falar com a Louise.
Kendine bir iş bulmalı, Brick'le beni rahat bırakmalıydı.
Devia arranjar um emprego e deixar-nos em paz.
Al'le duruşmayı izleyebilmeniz için size izin kartı bırakırım.
Vou deixar-lhe a si e ao Al um passe para o julgamento.
Bunu Fred'le bana bıraksan nasıl olur tatlım?
Deixa que o Fred e eu tratemos disso, sim, gatinha?
Cos, Dr. Hewitt'le uğraşmayı bırak.
Cos, para de provocar o Dr. Hewitt.
Bırakın ben halledeyim. - Demek Philip'le bir anlaşması var. John'a savaşmayı sen önerdin.
Ele fez um pacto com Philip.
- Sinyor Sanchez'le dans etmekten bıktım.
- Fartei-me de dançar com o Señor Sanchez.
Lane'le ben tepeye çıkmıştık... Grady'yi ateşin başında bıraktık, tıpkı bunun gibi.
Eu e o Lane fomos para terreno alto... deixámos o Grady junto à fogueira, tal como esta.
Bay Churchill'le, etki alanları hususunda çeşitli anlaşmaları olduğunu tasavvur ettiler. Eğer Yunanistan'ı İngilizlerin eline bırakırlarsa Macaristan, Romanya, Bulgaristan, özellikle Polonya üstündeki etkileri orantılı olabilirdi.
Acharam que tinham vários acordos sobre as esferas de influência com Sr. Churchill, deixaram a Grécia praticamente em mãos inglesas, poderiam ter algumas influências na Hungria, na Roménia, na Bulgária e principalmente na Polónia.
Fransız Hindiçini'nin güneyindeki askerî sorumluluğu ona bırakmak üzereyken Leclerc'le konuştuğumda yerel halkla ve isyancılarla arkadaş olmaya çalışmasını ısrarla tavsiye ettim.
Na minha última conversa com o general Le Clerc, quando estava prestes a entregar a responsabilidade militar pelo sul da Indochina francesa, pedi-lhe para se tentar entender com os habitantes e revoltosos.
Bırak, Helen'le konuşayım.
Deixa-me falar com Helena.
Sen de Sally'yi bıraktıktan sonra Carolyn'le mi devam ettin?
Então começaste com a Carolyn o que não acabaste com a Sally?
Nola geçen hafta sonu Candice'le sınır aştığında ondan bıktığında onu dövmüştü.
- São os filhos dela. Para ser mais exacto, são os filhos da sua ira.
Bayan Thaw, rica etsem beni biraz Evelyn'le yalnız bırakır mısınız lütfen?
Sra. Thaw, peço a gentileza de me deixar a sós com Evelyn.
Davis'le Sloan'u konuşalım. İşi bıraktılar mı?
A ver, Davis e Sloan o deixou?
Matusik'le rüya bağlantısı kurduğunda Tommy Ray onu bıçakladı.
Durante a ligação com o sonho da Matusik, o Tommy Ray apunhalou-a com uma faca.
"Elimizdeki yeni delillere dayanarak McFarland'in suçu resmen onaylanmıştır size davayı bırakmanızı öneririm, Le Strade."
"Provas recentes importantes. " Estabelecida em definitivo a culpa de McFarlane. " Aconselho-o a abandonar o caso.
Bu akşam Stan'le Darlene'i biraz baş başa bırakacağız.
Vamos deixar o Stan e a Darlene passar algum tempo a sós hoje.
- Şimdi Lou bırak da Tony'le Floyd seni eve kadar geçirsin.
- Lou por que não pedes ao Tony e ao Floyd que te levem a casa?
Bobby'le kıyaslanmaktan bıktım.
Estou cansado de me comparares ao Bobby. E estou farto de ti.
David'le seni yalnız başına bırakmıyor olacaktım. Sence bir şansımız olabilir miydi?
- Se eu não tivesse ido a Tóquio naquele verão deixando você sozinho com David, você acha que iríamos tivemos uma chance?
- Kaptan Kirk'le Dr. McCoy'u bırakamayız. Kesinlikle.
- Não podemos abandonar Kirk e McCoy.
Beni Olympic'le Fairfax'ın köşesine bırakabilir misiniz?
Acha que pode levar-me à Olimpic e Ferfaks?
Ed'le vedalaştığımız günün cuma olduğunu biliyordum. Çünkü ertesi gün cumartesiydi ve çocukları bırakacağım hiçbir yer yoktu.
Sei que era sexta-feira quando eu e Ed nos despedimos porque o dia seguinte era sábado e eu não tinha onde deixar as crianças.
Bana bıraktığı niyet mektubunu bulamazsam, ana yatırımcımız çekilecek ve parasını başka bir işe yatıracak.
Eu não consigo achar a carta de intenção que le me deixou, nosso maior investidor vai pular fora e fazer negócio em outro lugar.
Terry'le beni bırak yolumuza gidelim. Sen de ailenle yoluna gidersin işte.
Por isso podem deixar-nos ir à nossa vida e... voltar para a vossa família e...
Anladım ki yaşam ve ölüm'le oynamak bunları en iyisi doğaya bırakmaktır.
Percebi que brincar com a vida e a morte... Essas coisas devem ser deixadas com a natureza.
Acaba beni Bayan Burnett'le yalnız bırakır mısın?
Podes... deixar-me... com a Sra. Burnett, sozinho?
Şimdi daha fazla uzatmadan... sizleri Peter Dunning'le bırakıyorum.
E agora, sem mais demoras... Dou-vos o nosso próprio Peter Dunning.
Swift'le sidik yarışına girip bir travmayı bıraktığını söyleme.
Diz-me que não discutiste com o Swift e largaste um traumatizado.
B-3'le iki hazır nükleer bomba uçuruyoruz.
Estamos a voar o B-3 com duas bombas nucleares activas.
Bırak onun davranışları sana yol göstersin. Eğer mutluysa, Harriet'le evlenmeye karar vermiş demektir. Bunu bana söylemesine izin veremem.
Se estiver feliz, saberei que irá se casar com Harriet... e sei que não vou deixar que ele me conte.
Üç gün önce Ben'le seks yapmayı bıraktım ve hiç Portekizce bilmiyorum.
Há três dias que não tenho relações com o Ben e não sei português.
Nancy'le evli kaldığım 18 yıldan pişman değilim. Hastalandığında altı yıl terapileri bıraktığıma pişman değilim. İyice hastalandığı son yıllardan da pişman değilim.
Não me arrependo dos meus 18 anos casado com a Nancy, dos 6 que não trabalhei quando ela adoeceu, ou dos últimos em que esteve gravemente doente.
Biraz azim göster. B-3 bombardıman uçağı yok. General Scott, tüm bildiğin kadarıyla Seattle'da Boeing'le konuşmak için bulunmuyor.
O B-3 não existe... e, até onde você sabe, o general não foi para Seattle.
Shak'l'ı burada bırakamayız ve onu geçide götüremeyiz, Apophis'le karşılaşmadan.
Não podemos deixar o Shak'l aqui e não o podemos levar pelo portal, sem passar por Apophis.
Şu anda bini aşkın doktor, muayenehanelerini bırakıp Patch'le birlikte çalışmak için sıra bekliyor.
Até à data, há uma lista de espera de mais de 1.000 médicos dispostos a abandonar os seus consultórios e unir-se ao Patch na sua causa.
birlikte seyahat ettiği arkadaşları Tom'u iyileşsin diye Yates'le birlikte bırakmışlar Ama o pek iyi refakatçi olamadan kaçmış.
O grupo de jovens com quem viajava deixou-o com Yates que também o abandonou.
Tecritteki Claire Howell'ın dediğine göre, Tim'le seks... yapmayı bıraktığı için Tim onu kovmuş.
Clareie Howell do confinamento diz que Tim a jogou... porque ela deixou de deitar-se com ele.
Yakın zamanda seni bırakıp dostun Daune'le çıkan kız arkadaşından ayrıldın.
Terminaste recentemente com tua namorada, que te trocou pelo teu amigo Duane.
Pam'le beni rahat bırakıp, hayatımıza karışmaz mısın?
Vai deixar-nos viver a nossa vida sem interferir?
Eğer Hirogen'le bir savaşa girersek bu B'Elanna için hiçde iyi olmaz.
Não lhe fará nenhum bem a B'Elanna que comecemos a lutar com os Hirogen.
Ya Cindy'le çıkmaya başlayıp bizimle takılmayı bırakırsa?
E se ele começar a sair com a Cindy e deixar de nos ligar?
Üçüncü kişiyi Bayan Bernstein'le yalnız mı bıraktın?
E deixaste o outro tipo sozinho com a Sra. Bernstein?
Elfler'le yaşamaya gitti. Çıkınçıkmazı'nı sana bıraktı.
Foi viver para junto dos Elfos e deixou-te a casa de Bag End.
Bırak kız Jack'le evlensin.
Deixa-a casar com o Jack.
Onun bir polisi bıçaklamaktan La Sante'de olduğunu sanıyordum.
Pensava que ele estava em Le Sante por esfaquear um polícia.
Joey'le planlarım vardı ama o bu notu bırakmış.
Tinha planos com o Joey e ele deixou-me este bilhete.
Ya Vern'le uğraşmayı bırakırsın, veya Hoyt, seninle İsa'nın yüz yüze tanışacağınızdan emin olur... cennette.
Afaste-se do Vern, ou Hoyt se encarregará de que você fale cara a cara com o Jesus logo... no céu.
Bak şimdi, Tess'le yattın ve onu hamile bıraktın.
Tu dormiste com a Tess e engravidaste-a.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]