Hayal kırıklığı Çeviri Portekizce
7,980 parallel translation
Bu benim suçum. Seni hayal kırıklığına uğrattım.
Não, não, não, a culpa é minha.
Bu zamana kadar beni hayal kırıklığına uğratmadı.
E até agora nunca me deixou ficar mal.
İnsanlar genelde hayal kırıklığı yaratırlar.
As pessoas são, regra geral, uma desilusão.
- Bu büyük bir hayal kırıklığı.
Bem, isso é uma grande desilusão.
Bu hayal kırıklığına uğratıcı bir deneme, Jason.
É um desenvolvimento dececionante, Jason.
Beni büyük hayal kırıklığına uğrattın.
Estou muito desiludida contigo.
Bunu söylemekte sakınca görmüyorum, biraz hayal kırıklığına uğradım,... çünkü cevap verme nezaketinde bile bulunmadı.
Não me importo de dizer que foi decepcionante, ele não foi educado o suficiente para responder.
Gizlice. Annemi hayal kırıklığına uğratmamak için.
Fugi para desilusão da minha mãe.
İlerlemedeki eksiklik beni iki katı hayal kırıklığına uğrattı.
Estou duplamente desapontada pela falta de melhorias.
Hayal kırıklığına uğramanı istemezdi.
Ela não queria que ficasses desapontada.
Hayal kırıklığını anlıyorum.
Eu compreendo a sua frustação.
Sizi hayal kırıklığına uğratmayacağım.
Prometo. Não o irei decepcionar.
Onları her zaman hayal kırıklığına uğrattım.
Desapontei-os sempre.
Menejerimi hayal kırıklığına uğratsada, tüm dikkatimi sana veriyorum.
Com muita decepção do meu editor, agora tens toda a minha atenção.
Seni hayal kırıklığına uğratmayacağım.
Não vou desapontar-te.
Yani bu zafer anındı, ama yine de hayal kırıklığı mı vardı?
Foi o seu momento de glória, mas, mesmo assim, ficou desiludida?
Ancak şimdiye dek başardığımız onca şeye rağmen kendimi sizleri hayal kırıklığına uğrattığım hissinden alıkoyamıyorum.
Todavia... apesar dos nossos muitos, muitos sucessos até agora, ainda não consigo deixar de sentir... que... vos desapontei.
Konuşunca da onu hayal kırıklığına uğrattığım her anı anlatıyor.
E quando falamos, normalmente consiste em ele a lembrar-me de tudo o que fiz para o desapontar.
Emily, insanlar ilişkilerinde her gün zarar görüp, hayal kırıklığına uğruyorlar.
Emily, as pessoas magoam-se e decepcionam-se nos relacionamentos, todos os dias.
Hayal kırıklığımı ya da gururumu anlayamazsın.
Não consegues entender a minha desilusão ou o meu orgulho.
Size ve çevrenize acı ve hayal kırıklığından...
Só dor e preocupação para si e para aqueles...
Sadece hayal kırıklığı.
Apenas deceção.
Herkesi hayal kırıklığına uğratmaktan usandın mı?
Estás cansado de decepcionar toda a gente?
Benjamin Warren, beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattın.
Benjamin Warren, estou decepcionada contigo.
Ve beni hayal kırıklığına uğratmadın.
E não me desapontaste.
Seni hayal kırıklığına uğratmış.
Ele decepcionou-te.
Beni devre dışı bırakırsan, John hayal kırıklığına uğrayacak.
O John ia ficar muito desapontado se me desligasses.
- Beni hayal kırıklığına uğrattın Cornelius.
Mas fugiu. Desapontas-me, Cornélio.
Servetimin bizi ayırdığını sanman beni hayal kırıklığına uğrattı.
Estou desapontado que presumas que a minha riqueza nos distinga.
Annemizin cenazesinde methiye okumayarak seni hayal kırıklığına uğrattım.
Falhei contigo ao não discursar no enterro da mãe.
Yine hayal kırıklığına uğradık.
Vamos desapontá-lo novamente.
Luthor, nüfuzu azalmakta olan, hayal kırıklığına uğraşmış bir elitistti.
Luthor era um elitista frustrado a perder influência.
Onları yakaladığında seni sadece hayal kırıklığına uğratacaklar.
Isso só te vai decepcionar quando o apanharmos.
Bir kere de olsa, sezgilerin seni hayal kırıklığına uğratır.
Desta vez, a sua intuição está a enganá-lo.
Bizi hayal kırıklığına uğrattın, Goran.
Desapontou-nos, Göran.
Beni hayal kırıklığına uğratma, Ray.
Não me desiluda, Ray.
Beni hayal kırıklığına uğratma.
Não me desiluda.
Beni büyük hayal kırıklığına uğrattığını söylemeliyim, Ryan.
Tenho de dizer, Ryan... estou decepcionado contigo.
Felicity Smoak omletin tam bir hayal kırıklığı.
Felicity Smoak... Falhaste com essa omelete.
İstasyon küle dönmediği için biraz hayal kırıklığına uğradım.
Estou um pouco desapontado por a estação de comboios não ser um monte de cinzas.
Seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama o konuşma çok umut vericiydi.
Detesto desapontar-te, mas aquele discurso foi muito prometedor.
Niye hayal kırıklığına uğrayayım ki?
Porque é que isso me desapontaria?
Hayal kırıklığına uğradım ve kalbim kırıldı.
Agora, eu estava desiludido... e de coração partido.
Aslında, o kahvaltıda çalışmaktan dolayı oldukça hayal kırıklığına uğramış.
Sim, ela ficava triste quando apanhava o pequeno-almoço.
İkiniz de beni hayal kırıklığına uğrattınız.
Estou tão desapontada com vocês dois.
Evet Bay Galavan, büyük bir hayal kırıklığı.
Sim, Mr. Galavan, é muito dececionante.
Aileni hayal kırıklığına uğratmak istemezsin değil mi?
Queres dececionar a tua família?
Hala ayıklığımla ilgili hayal kırıklıklarım var. Ama toplantılara katılmaya devam ediyorum.
Ainda desapontado em relação à minha sobriedade, mas voltei a participar nas reuniões.
Hayal kırıklığına uğradım.
Isto é muito dececionante.
Büyük bir hayal kırıklığı.
É dececionante.
Beni hayal kırıklığına uğrattın.
Desiludes-me.