Her zaman değil Çeviri Portekizce
1,918 parallel translation
Her zaman değil.
- Nem sempre.
Mesele şu ki Becca'nın yetiştirilmesi söz konusu olunca birlikteyiz biz. Yani evet, ama her zaman değil.
O que interessa é que estamos juntos quando se trata de educar a Becca.
- Her zaman değil.
- Eu trato disto.
Yani böyle şeyler olabilir, yani, her zaman değil ama olabilir.
Estas coisas acontecem. Não a toda a hora, mas ainda acontecem.
Her zaman değil.
O tempo todo, não.
Her zaman değil.
Nem sempre.
Belki bazen her zaman değil.
Talvez por vezes.
Hem her zaman değil ama bazen çocukların dediği gibi "Umurumda değil" demelisin.
E nem sempre, mas, às vezes, temos de fazer o que dizem os miúdos e apenas dizer : "Como queiram."
Bazen değil, her zaman.
Mais do que às vezes, a toda a hora.
Her zaman dediğimiz gibi değil mi?
Tal e qual como combinamos, certo?
Bu şaşılacak bir şey değil ki, benim keklerim her zaman kusursuz olur.
Bem, isso não é surpresa. As minhas tartes são sempre perfeitas.
Her zaman görebileceğiniz bir şey değil ama gerçekleştiği zaman her daim doğru olur.
Não acontece com muita frequência, mas quando acontece, é quase sempre certo.
Kolay değil ama her zaman lise müsameresi olmuyor.
Não é fácil! Mas nem sempre é assim tão musical de liceu.
Evimi her zaman dağıtabileceğini biliyorsun, değil mi?
Sabes que podes sempre ficar em minha casa, certo?
Her zaman kullandığım otellerden biri değil.
Não é um dos meus hotéis usuais.
Kendinde değil, hasta her zaman lordluğunuzun hizmetkârı olmuştur.
É o servo mais devoto de Vossa Senhoria.
Hayat her zaman böyle korkunç olacak değil ya.
A vida não irá ser sempre má.
Her zaman öyle değil midir?
O ataque foi brutal. Não são sempre?
Tony. Her zaman en iyileri alır, değil mi?
Tony... fica sempre com o melhor, não é?
Her zaman, her yerde, öyle değil mi, Lud?
Certo, Lud?
Poker'de elinde kötü kartların olması önemli değil çünkü her zaman blöf yapma gibi bir seçeneğin vardır.
Podemos ter cartas fracas, mas isso não importa porque podemos sempre fazer bluff.
Zaten hastalar için her zaman tedavi isteği bir gelir bir gider bu olağan bir şey değil mi?
E os pacientes entram e saem, do tratamento... a toda a hora, não é comum?
Sadece konuştuğu zaman değil, her zaman.
Não é só quando abre a boca, se é que alguma vez o faz. Por falar...
Kolay, her zaman o kadar da kolay değil, biliyormusun?
O mais fácil não é tão fácil, sabes?
Hayat her zaman çayırlarda yürütmüyor insanı, değil mi? Yaşamak için hala yollar arıyoruz.
Viver a vida nem sempre consiste em percorrer o caminho, continuamos a ter que nos recuperar para poder sobreviver.
Şey, bence Richard güvenli bir bahis. Her zaman diğer kadınlara tavsiye edebileceğin birisi... Değil mi?
Bem, acho que o Richard é aposta segura o tipo de homem que estás sempre a aconselhar às tuas pacientes.
Ne ihtiras ne de para için Ya da destek olmak ve en güzel zamanında onu pazarlamak değil Her daim kalplerinde saklı olana karşılık yapıyorum.
Não por ambição nem pão ou o valor e comércio de encantos sobre palcos de marfim mas para o comum dos salários do seu mais secreto coração
Bahse girerim, New Mexico'yu her zaman sıcak diye düşünüyordun, değil mi, Jack?
Aposto que pensou que o Novo México era quente o tempo todo, não é, Jack?
Her zaman nerden geldi değil, kim başlattı diye soracaksın.
Começa sempre quando menos esperas.
Bazen, her zaman değil.
Por vezes, nem sempre.
Her zaman prezervatif takamazsın değil mi? Doğru!
- Nem sempre se usa preservativo, certo?
Tabii ki de her zaman planımıza uymadı. Öbür Dünyadan gelenlerle değil de bu Dünyadakilerle sorunlar yaşadık.
De vez em quando as coisas não saíam como planeado, íamos a lugares e descobríamos que tinham chegado antes de nós...
Her zaman duyduğumuz gibi ırkçılığın yuvası futbol değil mi?
Não é o futebol a génese do racismo como sempre o ouvimos dizer?
- Her zaman böyle olur, değil mi, dostum?
- Este já está reservado para ti, não?
Ama her zaman orada olmak zorunda değilim, değil mi?
Mas não tinha que estar ali, pois não?
Neyi hak edip, etmediğin konusunda her zaman çok kesinsin, öyle değil mi?
Tens sido exactamente definitivo, sobre o assunto... - do que tu mereces e não mereces?
Bu yalnızca bizi görmemezlikten gelmek değil, ama her zaman onların ayaklarının dibindeyiz.
Não só nos vêm, como também nos têm abaixo da sua autoridade opressiva.
Her zaman olmayacak, değil mi?
- Mas não irá sempre ser?
Fakat her zaman bilin ki bugün burada yaptığım şey cesaret gösterisi değil.
E obrigado, Peter, por tudo o que fizeste... para ajudar a desmascarar esta grande injustiça.
Verici aradığımız zaman sanatçı olmasında ısrar etti, öyle her hangi biri de değil.
Quando procurávamos contribuidores, ela insistia que fosse um artista e não um artista qualquer.
Otomatik değil. - Her zaman olma - - Olabileceğini biliyordun ve bana söylemedin!
- Porque não me disseste que os iam mandar à casa da minha amiga?
Bu her zaman kötü değildir. - Değil mi?
Isso não é sempre mau.
Verdiğin kararları sürekli sorgulayan insanlarla uğraşmak zorundasın ve bu her zaman masumane bir şekilde başlar, öyle değil mi?
Tens de lidar com as pessoas e antecipar as decisões delas. Começa de forma tão inocente, não é?
Tanrı'nın sana söylemeye çalıştığı her zaman basit bir deşifre değildir ancak, tamamen tek başına çözmek zorunda olduğun bir şey de değil.
Nem sempre é fácil decifrar o que Deus está a tentar dizer-te, mas não é algo que tens que descobrir sozinho.
Hey, yaptığın şu tavır var ya, onu her zaman yapmıyorsun değil mi?
Ouça, essa forma de tratamento para comigo... não é sempre assim, certo?
Her zaman iyi bir işaret olacak değil ya!
Sempre bom sinal?
Anne, bir sorun olduğunda her zaman "Bize gelin." dersin, değil mi?
Mãe, se houvesse algo errado com um dos seus filhos, sempre disse para falarmos consigo.
- Biz anneler, her zaman biliriz, değil mi?
Nós mães, sabemos sempre, não sabemos?
- Ben yanlızca pasif-agresif yorumlar yapıyorum. ve sen yanlızca beni görmezden gelmeye çalışıyorsun her zaman yaptığın gibi. Bu Sylvia'ya yardım etmenin en iyi yolu değil mi?
Fazer comentários passivos-agressivos e tentar rebaixar-me como costumas fazer, talvez não seja a melhor forma de ajudar a Sylvia.
Dövme her zaman, hazırım demektir. Değil mi Eugene?
Tatuagem quer sempre dizer que tá boa pra marchar, certo, Eugene?
Yani sen... burada her zaman kendi başınasın, değil mi?
Então... mora sozinha, não é?
her zaman 867
her zamanki gibi 593
her zaman ki gibi 30
her zamanki gibi mi 17
her zaman olur 22
her zamanki 23
her zamankinden 70
her zaman olduğu gibi 85
her zamankinden mi 41
her zaman söylerim 28
her zamanki gibi 593
her zaman ki gibi 30
her zamanki gibi mi 17
her zaman olur 22
her zamanki 23
her zamankinden 70
her zaman olduğu gibi 85
her zamankinden mi 41
her zaman söylerim 28
her zaman dediğim gibi 21
her zamanki şeyler 32
her zaman işe yarar 31
her zaman mı 23
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
her zamanki şeyler 32
her zaman işe yarar 31
her zaman mı 23
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi canım 39
değil mi dostum 28
değil mi anne 66
değil miyim 77